Kim ne derse desin bu ülkede gündemde kalmayı en iyi başaran kişi Hülya Avşar.
Üstelik son dönemde sanatçı kimliğiyle hiçbir şey yapmadan bunu başarıyor. Ne filmi var, ne dizisi, ne de albümü ama herkesten daha çok, o konuşuluyor. Eskiden Kaya Çilingiroğlu-Feraye Tanyolaç polemikleriyle gündemde kalmaya çalışan AVşar’ı, bugün Kürt açılımının en tepesindeki tartışma konusu olarak ana haber bültenlerinde, gazetelerin en saygın köşelerinde takip ediyoruz. Avşar bence birçok politikacıdan daha tutarlı. Hatta zekice açıklamalarıyla Kürt açılımındaki tartışmalara yön veriyor. Gelelim asıl soruya. Hülya Avşar bu çıkışında samimi mi? Eskiden olduğu gibi tüm bu açıklamaları da gündemde kalmak için mi? Yanıtlaması zor sorular. Belki şöyle bir yanıt olabilir: Avşar açıklamalarında samimiydi, sanatçı duyarlılığıyla hareket etti ama son Anıtkabir ziyaretiyle kafaları karıştırdı. Siz daha önce Avşar’ı Anıtkabir’i ziyaret ederken gördünüz mü? Ayrıca hakkında soruşturma açılması da Avşar’a prim kazandırmıştır. Avşar artık ulu yazarlar gibi düşünce suçundan yargılanmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Habertürk’te başlayacak programı öncesi bundan daha güzel bir PR olamazdı.
Ayın esprisi: Arda, Messi’den iyi
Bu espriye imza atan kişi iki dönem önce Galatasaray’da Futbol Şube Sorumlusu olan Fatih Gökşen... Bakın ne demiş: “Bence Arda’yı Messi’yle değil; Messi’yi Arda’yla kıyaslamak lazım; çünkü Arda’nın kalça yapısı, fizik özellikleri Messi’den daha güçlü... Eğer ismi yabancı bir isim olsaydı, şu anda Arda, transfer rakamı olarak dünyanın sayılı futbolcuları arasında olabilirdi. Medyanın sahip çıkması gerekir.” Karşılaştıracak başka futbolcu yok muydu Fatih Bey? Messi’den bahsediyoruz yahu! Belkide Gökşen, bunca zamandır Messi diye yanlış bir futbolcuyu izliyor olabilir. Eğer kıyas mevzusu kalçaysa, ben de Ronaldo’dan daha iyiyim, bunu bilmiş olun. Medyanın Arda’ya sahip çıkmama mevzusu ise bence Messi karşılaştırmasından daha komik. Bırakın sahip çıkmayı bence Arda haddinden fazla abartılıyor. Evet, Arda yetenekli, iyi futbolcu ama bir süper star ya da yıldız değil. Arda daha Süper Lig gibi ikinci sınıf bir ligde 90 dakikayı kaldıramıyor, 60 dakika sonra pili bitiyor. İstatistikleri de çok iyi değil. Top ona geldiğinde oyun yavaşlıyor, bekle ki çalımları bitsin. Arda gelişmekte olan bir futbolcu ama çok abartıyoruz. Bu abartı da ona zarar veriyor. Neyse ki, artık emin ellerde. Rijkaard ona nasıl yıldız futbolcu olacağını öğretecektir.
Antalya’da Türkiye’yi iki filmin temsil etmesi
Antalya Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde “Sıcak”ın Türkiye’yi temsil edeceğini yazmıştım. İddiam doğru çıktı. Bir gazetecinin bir hafta önceden yarışacak filmi yazması büyük riskti, haber kaynağımın beni yanıltmadığına seviniyorum ama bir yandan da üzülüyorum. Çünkü “Sıcak”ın Türkiye’yi temsil edecek kalitede bir yapım olmadığı konusunda ısrarcıyım. Geçtiğimiz hafta yine aynı yazıda Abdullah Oğuz’un ‘ulusal yarışma’nın seçici kurulunda yer aldığını, ‘uluslararası yarışma’nın seçici kurulunun olmadığını, bu kategoride yarışacak filmlerin festival komitesi tarafından belirleneceğini ve bu ortamda “Sıcak”ın seçilmesinin kafalarda soru işareti bırakacağından bahsetmiştim. Festival komitesi “Sıcak” ile birlikte Pelin Esmer’in “11’e 10 Kala” filmini de yarışmaya sokarak kafaları iyice karıştırdı. Ben bu kategoride iki Türk filminin aynı anda yarıştığına ilk kez şahit oluyorum. Türkiye’nin iki filmle temsil edilmesinin mantığı nedir, ne olur biri bana açıklasın.