ATALARIMIZ ne güzel demiş, ‘Bin bilsen de bir bilene danış’ diye... Bugün Türkiye’de ya da dünyada yaşanan ekonomik gelişmelerin paralelinde birçok kurum da şirketlerini güvenli limana taşımak adına yoğun bir mücadele veriyor. Ayşegül Alaşarlı, özellikle kurumsal kaynak planlaması (ERP) alanındaki birikimiyle birçok şirkete destek veriyormuş. Ayşegül Alaşarlı; To The Point’le danışmanlık, satış ve pazarlama alanlarında yılların birikimini iş dünyasıyla paylaşıyormuş. ‘Problem çözücü’ olarak anılan To The Point’in kurucusu Alaşarlı ile kariyer yolculuğundan çalışmalarına ve yarınlara ilişkin hedeflerine kadar birçok konuyu konuştuk.
İLK ADIM TURİZMDE
Ayşegül Alaşarlı, banka müdürü bir babanın kızı olarak 1966’da Bursa’da dünyaya gelmiş. O yıllarda puanı Robert Koleji’nden daha yüksek olan Bursa Anadolu Lisesi’ndeki eğitiminin ardından Alaşarlı, bu kez üniversite için İstanbul’un yolunu tutmuş. İstanbul Üniversitesi Ekonomi’yi kazanmış. Mezun olmaya yakın ise iş hayatına ilk adımı turizm sektöründe atmış. Daha sonra Deloitte Türkiye’de denetim yapmaya başlamış. Bu süreçte evlenen Alaşarlı, İstanbul’da büyük bir markada yönetim danışmanı olarak çalışma planı yaparken eş durumundan İzmir’e gelme kararı almış. İzmir’de de yolu Henkel Turyağ’la kesişmiş. Ayşegül Alaşarlı, hikayesinin devamını şöyle anlatıyor:
KENDİ ROTASINI ÇİZDİ
“Ben işe başladıktan sonra kurumsal kaynak planlaması kapsamında SAP süreci başladı. Bu, Türkiye’de bir ilkti. Ben de proje ekibindeydim. Bu süreçte uluslararası bir proje daha başladı. Kuruluşlar arasında etkili veri işlemeyi ve bilgi akışını kolaylaştıran çözümler geliştiren, iş süreçlerinin yönetimi için dünyanın önde gelen yazılım üreticilerinden biri olan SAP, Türkiye’de bir distribütör yapılanmasına gitti. Henkel Turyağ da merkezini İstanbul’a taşıma kararı aldı ve bizi de oraya davet etti. Ben de Henkel Turyağ’dan ayrılıp SAP Türkiye’de işe başladım. Burada finansal modüller danışmanı olarak çalıştığım süreçte İzmir’de büyük bir holdinge danışmanlık vermeye başladım. Ege yapılanması oluştu. Hem satış hem de uygulama yapıyorduk. Bir süre sonra SAP, Türkiye’de distribütör yerine doğrudan kendisi çalışma kararı aldı. Bu dönem ben de bebek beklediğim için şirketten ayrıldım. İki yıllık annelik izninin ardından İtalyan merkezli bir firmanın İzmir’de ofisini açtık. Kendi rotamı kendim çizmek adına bir süre sonra kendi şirketimi kurdum.”
HER ne kadar son dönemde enflasyonu olsa da girişimcilik hiç ama hiç kolay bir hadise değil. Girişimci dediğin fikir üretecek, risk alacak, fark yaratacak, yenilikçi olacak, liderlik edecek. Bazen de çok yönlü olması gerecek. İzmirli Gökhan Alagaş da böyle biri. Sporla başlayan, sonra dansa evrilen, sunuculukla şekillenen, pilates eğitmenliğiyle farklı boyut kazanan kariyer yolculuğuna yeni bir halka daha eklemiş. Çocukluğundan itibaren en büyük tutkusu olan denizden yeni bir girişim çıkarmış. Barbunaki markasıyla deniz ürünleri üzerine tadım etkinlikleri yapan Gökhan Alagaş ile hem kariyer yolculuğunu hem yeni girişimini hem de yarınlara dair hedeflerini konuştuk.
BİRÇOK KULVARDA YOL YÜRÜDÜ
Dünyaya 1977’de İzmir’de ‘merhaba’ diyen Gökhan Alagaş, denizci bir babanın evladı olarak küçük yaşta bu alana büyük merak ve tutkuyla bağlanmış. Suyun altındaki büyülü dünyaya kapılmış. Önce babasıyla ardından ise tek başına avladığı balık ya da ahtapotları annesinin de yönlendirmesiyle kimi zaman evin mutfağında, kimi zaman deniz kenarında kendince yorumlayarak pişirmiş. Gökhan Alagaş’ın tek tutkusu denizle sınırlı kalmamış. Yeşil sahada top koşturmuş, hatta lisanslı bir futbolcu da olmuş. Futbol alanında kariyer planları yaparken Gökhan Alagaş’ın karşısına bu kez tamamen tesadüf eseri dans çıkmış. Alagaş, o süreci şöyle anlatıyor:
YEŞİL SAHALARDAN DANS PİSTİNE
“Bir gün arkadaşımla birlikte İzmir Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen dans etkinliğini izlemeye gittik. Sahnenin en önünden yer kaptık. Bir süre sonra da sahnede yapılan dans figürlerine eşlik etmeye başladık. O zaman farkında olmasam da etrafımızda da dans dünyasında önemli isimler varmış. Dans ettiğimizi gören İzmir’deki bir dans okulunu sahibi; yeni bir takım kurduğunu, bizi de o takımda görmek istediğini söyledi. Arkadaşım kabul etti ama ben futbol nedeniyle ilk başta bu teklifi reddettim. Tabii bir süre sonra beni de ikna ettiler. Yeşil sahadan dans pistine transfer oldum. Yeni dünyamda da ekip olarak başarılı işlere imza attık. Ödüller aldık. Sporla iç içe olan biri olarak da üniversite eğitimini de ‘beden eğitimi ve spor yüksekokulunda’ yaptım.”
TARİH boyunca hep barışın sembolü kabul edilen, kutsal sayılan, birçok efsaneye konu olan ölümsüz ağaç zeytinin ve onun ölümsüzlük suyu zeytinyağının popülaritesi her geçen gün artıyor. Yarattığı ekonomiyle dikkat çeken sektörde bu coğrafyanın değerine değer katma hedefiyle yola çıkan butik üretici sayısı da günden güne çoğalıyor. Özge Akıllı da bunlardan biri. Öğretmenlik kariyerini bırakarak yönünü toprağa dönüp çiftçi olmuş. Sevgisiyle mayaladığı her şeyi çoğaltan annesine verdiği sözü tutmuş ve kendi hikayesini yazmak için yola çıkmış. Akıllı Çiftlik’te ürettiği zeytin ve zeytinyağlarını kendi ismiyle markalaştırıp tüketiciyle buluşturan Akıllı ile girişimcilik hikayesini ve yarınlara dair hedeflerini konuştuk.
ŞEHİR ŞEHİR DOLAŞMIŞ
Emniyet müdürü bir babanın kızı olarak 1982’de Ankara’da doğmuş Özge Akıllı... Babasının görevi nedeniyle de birçok kentte bulunmuş. Sokaklarda, ağaç tepelerinde, kaykay yaparak ya da kızağa binerek büyümüş. Ortaokul ve lise hayatını Ankara’da tamamladıktan sonra Özge Akıllı, üniversite eğitimi için Antakya’nın yolunu tutmuş. Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Bilişim Teknolojileri ve Programlama’yı kazanmış. Üniversitenin ardından da sırasıyla Ankara, İstanbul ve İzmir’de öğretmenlik yapmış. Bilişim teknolojileri ve satranç üzerine öğretmenlik yapan Özge Akıllı, özel eğitim sektöründe yüksek tempoyla çalışmış.
HAYATIN PLANI FARKLI
HAYATIMIZI kolaylaştıran birçok icadın arkasında hiç kuşkusuz insanoğlunun ihtiyaçlarının itici gücü var. Telefonun ya da bulaşık makinesinin, kalemtıraşın ya da bebek arabasının doğuş öyküsünde de mutlaka bir ihtiyaç yatıyordu. Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı Dr. Görkem Astarcıoğlu’nu girişimci yapan da işte tam bu ruh... Sağlık sektöründeki ihtiyaçlardan yola çıkarak önce ‘BabyStar’ ismiyle verilerin toplandığı bir mobil uygulamayı geliştirmiş. Daha sonra buna giyilebilir ateş ölçer TempStar’ı eklemiş. Hekimanne A.Ş.’nin kurucusu Dr. Görkem Astarcıoğlu ile hem girişimcilik hikayesini hem de yarınlara ilişkin hedeflerini konuştuk.
ÖNCE EKSİKLERİ FARK ETTİ
Dr. Görkem Astarcıoğlu, bilgisayar mühendisi baba ile biyolog bir annenin kızı olarak 1981’de Ankara’da doğmuş. Babasının da yönlendirmesiyle üniversite tercihini tıptan yana kullanmış. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni kazanmış. Çocuk sağlığı ve hastalıkları üzerine ihtisasını ise İzmir’de Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamlamış ve mecburi hizmetini Temmuz 2011-Ekim 2012 tarihleri arasında Uşak’ta Eşme Devlet Hastanesi’nde yapmış. 2013’ten itibaren de meslek hayatına İzmir’de özel bir hastanede devam etme kararı almış ve yeni doğan sorumlusu olarak kendisini yoğun bir koşuşturmacanın içerisinde bulmuş. Dr. Görkem Astarcıoğlu, bu süreçte birtakım eksikleri fark etmiş. Dr. Astarcıoğlu, o süreci şöyle anlatıyor:
FİKİRLERİM GİRİŞİME DÖNÜŞSÜN
TÜRKİYE İhracatçılar Meclisi verilerine göre ülke olarak 2023 Ocak-Kasım döneminde 232 milyar 915 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdik. Bir önceki döneme kıyasla yüzde 0.7’lik bir artış var. Ege İhracatçı Birlikleri’nin 11 aylık ihracat performansı ise yüzde 1’lik artışla 16 milyar 692 milyon dolar. Bölgenin ihracatını daha da artırmak adına yoğun bir mesai harcayan EİB, bu hedef için ihracatçı sayısını artırmak istiyor. Bunun da küçük ihracatçıların yurtdışındaki fuarlarda tanıtım yapmasından geçtiğini düşünen Koordinatör Başkan Jak Eskinazi ile hem 2023’ü, hem de 2024 öngörülerini konuştuk.
İHRACATÇININ ÖNÜNÜ AÇACAĞIZ
Eskinazi, yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen ihracat hedeflerini tutturduklarını, EİB olarak 2023’ü 18.5 milyar dolar bandında bir ihracatla geride bırakacaklarını söylüyor. Daha fazla ihracat adına 2024’te 15 uluslararası fuarın Türkiye milli katılım organizasyonunu yapacaklarını da paylaşan Jak Eskinazi, “Her sektörde yapacağımız URGE ve TURQUALITY projeleri, tasarım yarışmaları, sektörel ticaret heyetleri ve alım heyetleriyle ihracatçılarımızın önünü açmak istiyoruz” diyor.
ORTAK STANT İLE TANITIM
Sürdürülebilirlik, inovasyon, tasarım, mesleki eğitim, pazarlama da EİB’in 2024’te yoğunlaşacağı başlıklardan bazıları. Bu başlıklardan biri de küçük ihracatçının yurtdışındaki tanıtım çalışmaları. EİB, küçük ihracatçıları yurtdışındaki fuarlara götürmek için proje hazırlıyor. Eskinazi, projeyle ilgi şu bilgileri paylaşıyor:
“Şu an yurtdışı fuarlarda 9 metrekarenin altındaki stantlara destek verilmiyor. Bizim projemiz ihracatçı birlikleri standı şemsiyesi altında açılacak 3-5 metrelik stantların da desteklenmesini öngörüyor. Projeye son halini vererek bakanlığa sunacağız. Çünkü öyle KOBİ’ler var ki dünyada ses getirecek ürünler yapıyorlar ama sermayeleri olmadığından pazarlayamıyorlar. İhracatı tabana yaymak istiyoruz. İç piyasada durum çok parlak değil. Asgari ücret artınca insanlar her şey pahalanacak kaygısıyla 1-2 ay boyunca harcamalarını artıracaklar ama sonra durgunluk yaşanacak. Yüksek enflasyon dönemlerinde hep böyle oldu.”
DESTEKSİZ ADIM ATMAK ZOR
BUGÜN ülke ekonomisi için katma değer yaratan, proje geliştiren, ihracat yapan, istihdam sağlayan, üreten birçok girişimciye ev sahipliği yapan tam 101 teknoparkımız var. Bunların şu an 87’si aktif durumda. Bu aktif ve değer yaratan teknoparklardan biri de İzmir Bilimpark... İzmir Bilim ve Teknoloji Parkı Teknoloji Geliştirme Bölgesi, marka ismiyle de İzmir Bilimpark; İzmir Ticaret Odası, İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Ticaret Borsası, İTOB OSB gibi İzmir’in önde gelen 16 kurum ve kuruluşunun ortaklığıyla 2012 kuruldu. 2015 yılında da faaliyete geçen İzmir Bilimpark’ın çalışmalarından büyüme hedeflerine kadar birçok konuyu Genel Müdür Kayahan Dede ile konuştuk.
ODAĞIMIZDA ÜRETİM VAR
İzmir’deki 5 teknoparktan biri olan İzmir Bilimpark’ın Menderes’te bulunan İTOB OSB içerisinde yer aldığını söylüyor Kayahan Dede, teknoparkların genellikle üniversite kampüsleri içine kurulduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor:
“İzmir Bilimpark bir organize sanayi bölgesi içinde kurulu ve bu özelliğiyle İzmir’de tek, Türkiye’de ise sayılı teknopark modelline sahibiz. Bu özelliğimizle; teknopark bünyesinde yürütülen AR-GE, tasarım ve yazılım çalışmalarının inovatif yapıları yüksek ve ticarileşme/üretilebilme hazırlıkları tamamlanmaya yakın. ‘Üretime dayalı teknopark’ söyleminden güç alan İzmir Bilimpark, kurulduğu ilk günden itibaren İzmir sanayi ve ticaret dünyasının ilgisine çekti. Organize sanayi bölgesinde bulunmak, 10’a yakın şirket içi girişimcinin de hayalini gerçekleştirmesine olanak sağladı. Bugün 4 bin 500 metrekarelik AR-GE binamız hali hazırda 101 firmayla yüzde 100 doluluk oranına ulaştı. Tabii, kurulduğumuz günden bu yana projesi tamamlanan ya da büyüyerek bölgeden ayrılan 400’e yakın girişime de ev sahipliği yaptık.”
YATIRIM İÇİN SIRA BEKLİYORLAR
NÜFUSUMUZUN neredeyse yarısı kadınlardan oluşuyor. Ama kadınların ülkemizde iş gücüne katılım oranı yüzde 30’larda... Kadın girişimci oranı ise toplam ekosistem içinde yüzde 15 dolayında. Tabii son dönemde ilham veren girişimci kadınların sayısının artması, dünya ortalaması olan yüzde 34’lere ulaşmak adına umut veriyor. İzmir Tireli Nurefşan Yaykal da bunlardan biri... Yaykal, Osmanlı’dan beri kullanılan Tire beledi dokumasını yarınlara taşımak adına bir atölye kurmuş. Geçmişte dokumanın zorluğu nedeniyle erkek ustaların yaptığı işi bugün Nurefşan Yaykal hem yapıyor, hem de hemcinslerine öğretmek için uğraş veriyor. Yaykal ile coğrafi işaretli Tire beledi dokumasının geçmişinden girişimcilikteki hedeflerine birçok konuyu konuştuk.
TEZGAHLAR BİRER BİRER SUSTU
1992 doğumlu Nurefşan Yaykal, aslında Dokuz Eylül Üniversitesi Kültürel Miras ve Turizm Bölümü’nü bitirmiş. İşin asıl kahramanlarından dede Saim Bayrı, yıllarca evinin bir odasında beledi dokumasıyla ürünler üretip satmış. Anneannesi de onun yanında kilim dokumuş. Annesi de dedesinden el almış, o da beledi dokumayı öğrenmiş. Nurefşan Yaykal da böyle bir ortamda büyümüş ve işi öğrenmiş. Geçmişte Tire beledi dokumasının birçok evin geçim kaynağı olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor; “Ama 1960’lardan sonra evlerdeki tezgahların sesleri birer birer sustu. Muadili endüstriyel ürünlerle birlikte beledi dokuma da popülaritesini yitirmeye başlamış. Ama dedem 40 yıl boyunca bu işi evinde devam ettirdi. Aynı zamanda tezgah da yapan biriydi. Çıraklar yetiştiriyordu. 75 yaşında bu işi bıraktı. Dedemden sonra bu işi onun yetiştirdiği ustalardan Ethem Tıpırdık, Tire Belediyesi desteğiyle devam ettirdi.”
TÜRKİYE İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2022’de yurt dışından yaklaşık 1.4 milyon kişi sağlık ve tıbbi nedenlerle Türkiye gelmiş. Sağlık turizminden elde edilen gelirin ise 4 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bu yıl da 1.8 milyon kişinin şifa bulmak için gelmesi beklenen Türkiye’de, İzmir başta olmak üzere Ege önemli bir aktör. Şu an sağlık turizminden yüzde 10 pay alan İzmir, son dönemde sayıları artan nitelikli sağlık kuruluşlarıyla pazardan daha çok pay almayı hedefliyor. Bunun için sektörün güç birliği yapması gerektiğini söyleyen Can Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Muzaffer Keskiner ile hem sağlık turizmini, hem de bölgedeki yatırımlarını konuştuk.
AVRUPA VE ABD İLE YARIŞIR
Dr. Keskiner, Türkiye’de 2000’li yılların başında sağlık sektöründe bir dönüşümün başladığını söylüyor. Bu dönüşümün sağlık alanında özel sektörün önünü açtığına dikkat çeken Dr. Muzaffer Keskiner, ekliyor:
“Türkiye’de bu gelişmeler yaşanırken dünyada ise sağlık turizmi alanında bir hareketlilik başladı. Her geçen gün büyüyen bir sektör oldu. Türkiye de sağlık alanında yaşanan dönüşümle birlikte sağlık turizminde iyi bir oyuncu haline geldi. Ciddi de pay almaya başladı. Sağlık sektörümüz gerek insan gücü, gerekse teknolojisiyle Avrupa ve Amerika’yla yarışır bir konumda. Örneğin, Türkiye’nin protezli ortopedi ameliyatlarında başarı oranı Amerika’dan daha aşağıda değil. Çok başarılı ortopedistlerimiz var. Maliyetler de Amerika ve Avrupa’ya kıyasla çok iyi durumda.”
POTANSİYELİMİZ BÜYÜK