Yoksul ve yoksun ama kocaman kalpli çocukların meleği

Tüm dersler için aynı defteri kullanan, bir resim defteri alamayıp Türkçe defterine resim yapan, bir tane zeytini 3 ısırıkla yiyen, geçin uçlu kalemi, normal büyüklükte kurşun kalemi olmayan öğrencim var.

Haberin Devamı

O kurşun kalemin eline sığmamasına, küçücük olmasına rağmen, o kalemi tutamayacak halde bile olsa kullanmaya devam ediyor çocuk. Soğuk kış gününde okula sandalet ve terlikle, hatta çorapsız geliyor. Ama gönülleri öyle zengin ki, getirdikleri bir dilim peyniri bile benimle paylaşmak istiyorlar. Bir öğrenci derse geç kalır, ‘Öğretmenim ineği sürüye kattım, özür dilerim’ der. Bazen masama biri nar, bir diğeri bir parça pestil, biri bir avuç ceviz ve hurma bırakıp kaçar, ben kimin bıraktığını görmem. Sonra bakarlar, ben hangisinden yiyorsam ertesi gün diğeri de ondan getirir...
Şırnak’taki bir ilkokul öğretmeni öğrencilerini böyle anlatıyor; yoksul ve yoksun ama kocaman kalpli.
CNN TÜRK haber spikeri Büşra Sanay sayesinde bu okula çok güzel yardımlar gitti ve o çocuklar artık okula terlikle gitmiyor.
İnsanların eşya gibi kullanıldığı bir dönemde bunun tersine akmaya çalışan Büşra, Türkiye’nin dört bir yanındaki çocuklara gereksinimlerinin ulaşmasını sağlıyor.

Haberin Devamı


Geçen yıl öğretmen arkadaşları aracılığıyla ihtiyaç sahibi çocuklar ile internetten ihtiyaç listesi yayımlayan öğretmenleri bularak işe başladı; ihtiyaç listelerini ve ihtiyaçların gideceği şehirleri sosyal medyada takipçileriyle paylaştı.
Maç için iddiaya girip çocuklara 100 tane bot alan da çıktı, “Abla öğrenciyim, param yok ama harç yatacak, 50 liralık bir şey de ben almak istiyorum” diyen genç de, dizi izlerken ördüğü atkıları biriktirip yollayan da, para edecek eşyalarını -örneğin, imzalı Beşiktaş formasını- satıp o parayla çocuklara bot alan da çıktı.
Büşra’nın çabasıyla, geçtiğimiz yıl çok sayıda minik ayak sıcacık geçirdi kışı. “İlk deneyimim olduğu için biraz tökezledim” diyor. Kış gelmiş, kar yolları kapatmış ve o bu yardımları toplamakta biraz geç kalmıştı. Koliler köylere ancak 10-15 günde varıyordu.
Ama yardım çağrılarına öyle yanıtlar gelmişti ki, Büşra sesini duyurmanın sevincini yaşıyordu:
“Oturduğum yerde dünya parmaklarımın ucunda dönüyor gibiydi. Çünkü her şeyi mail’leşerek yapıyor, ülkenin tüm köylerine ekrana bakarak ulaşabiliyordum. Çok sihirliydi. Ama öyle bir duruma gelinmişti ki, yurtdışından bile koli koli yardım geliyordu.”
Bu yıl duyuruları yapmaya kar kış gelmeden, ekimde başladı. İki ayda neredeyse 12 okulun ihtiyaçları kapandı. Bot, mont, giysiler, kitaplar, defterler ve kalemler yerine ulaştı.
Sorun yaşanmıyor mu? Elbette yaşanıyor: “Yardım bekleyen bazı okulları bazı kurumlardan yetkililerin arayıp ‘Sosyal medyadan yardım mı topluyorsunuz? İhtiyacınız mı var?’ diyerek aba altından sopa göstermeye çalıştıklarını duyuyorum.”
Büşra’nın kabul etmediği tek şey para. Tek isteği, onlara okulun adresini verdikten sonra insanların parayı mutluluğa, yani çocukların ihtiyaçlarına dönüştürüp kargolamaları.
Hayali, bir okul yapmak. “Yapacağım da” diyor, “Geleceğin aydınlık dünyası ve Türkiye’si için umut çocukta.”
Umut hem çocukta hem de Büşra gibilerde.

Yazarın Tüm Yazıları