Paylaş
Şirketler lehine pek çok düzenleme yapılıyor. Avrupa’dan canlı hayvan ithalatının ancak orta ve büyük ölçekteki işletmeler tarafından yapılabilmesi, doğa ile barışık geleneksel yöntemlerin bilgisine sahip olan ve hayatta kalmak için çaba harcayan küçük üreticileri çok zorluyor.
Yediğimiz hayvanlar hakkında gerçekleri ve rakamları ortaya koyan “Et Atlası 2014” ülkemize dair küçük eklemelerle Türkçe’ye çevrildi ve bugün Heinrich Böll Stiftung tarafından kamuoyuna açıklanacak.
Program koordinatörü Yonca Verdioğlu’nun belirttiği gibi, geçen yüzyılın kalkınma anlayışını baz alarak beslenme açısından toplumlar kıyaslandığında, sıkça dile getirilen “beslenmedeki protein miktarı” argümanı Türkiye’de hâlâ önemini koruyor. Oysa günümüzde klasik kalkınma anlayışının yarattığı yıkımlar göz önündeyken ve kalkınma kavramı bu kadar çok tartışılırken, hâlâ kalkınma göstergesi olarak hayvansal protein tüketimini esas almak bizi doğru bir yöne götürmeyecek.
Koyun ve keçi yetiştiriciliğinin nasıl kösteklendiğinin anlatıldığı bölüm, Et Atlası’nda özellikle ilgimi çekti.
Özetlemek gerekirse...
Tarımda uygulanan yanlış politikalardan hayvan yetiştiriciliği de nasibini aldı. Hayvan yetiştiriciliğinde koyun ve keçi yerine sığırın desteklenmesi koyun ve keçi varlığını azalttı. Buna bağlı olarak koyun ve keçinin süt ve et verimi içindeki payı da düştü. Koyun ve keçi sütü, peyniri ve tereyağı ile beslenme kültürümüz ise koyun ve keçi sütündeki düşüş oranında değişti.
Politikaların koyun ve keçi yerine sığırdan yana uygulanması özgür mera hayvancılığını köstekledi. Kapalı alan fabrikasyon hayvan üretimine geçildi. Meraların ölçeği küçüldü.
Türkiye’de 1928’de çayır mera alanı, işlenen toplam arazi miktarının 7 katıydı. Bu oran, aslında doğanın o zamanlarda ne kadar daha yaşanılır olduğunu gösteriyor. O tarihte 46 milyon hektar olan çayır mera varlığımız bugün 15 milyon hektarın altına indi. Yitirilen çayır mera oranında ekolojik denge bozuldu. Hayvanlar sağlığını yitirdi, refahı geriledi. Hayvansal ürünlerin kalitesi, tadı ve besleyiciliği azaldı.
Merada özgür otlayan hayvanlar otladıkları yere gübrelerini bırakır ve bıraktıkları gübreler otları geliştirir, sağlıklı kılar. Toprağı korur; yağış ve rüzgar erozyonunu engeller.
Endüstriyel hayvancılıkta ise inekler doğada gezinmez, otlamaz ve beslendikleri kapalı alanlara atıklarını bırakırlar. Hayvanlar kapalı alanlarda beslendiğinde kendi besinlerini üretebilme yeteneklerini kullanmaları engellenir; kötürümleştirilmiş ve bakıma muhtaç hale getirilmiş olurlar.
Türkiye Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu hayvanların içeriye kapatılıp önlerine yem konularak beslenmesini hayvan yetiştiriciliği olarak görmüyor. Konfederasyon ayrıca Türkiye’nin ekolojisine ve buradaki beslenme
kültürüne uygun olan koyun ve keçi yetiştiriciliğine dönülmesini savunuyor.
Buna karşılık devletimiz şu aralar Amerika kıtasından canlı sığır ithalatı yapmayı konuşuyor.
Yanlış yolda gidiyoruz.
Paylaş