Paylaş
“Ülkemiz, etnik, ideolojik, mezhebi ve dinsel kimliklere yapılan karşılıklı tehditlere dayanan söylem ve eylemlerin doğurduğu korku siyasetinin ve siyaset korkusunun tükettiği güven ve yüzleşme krizleriyle uğraşıyor. Güven üzerine kurulması gereken siyaset, karşılıklı korkuların körüklediği güvenlik siyasetleri üzerinden inşa ediliyor. Güven devleti yerini güvenlik devletine, güven siyaseti ise yerini korku siyasetine bırakıyor. Korku siyaseti esir aldığı siyaset korkusu ile tüm dünyayı cezaevine çevirerek insanlığın bir kısmını esir, bir kısmını gardiyan yapıyor ve herkesi bu cezaevinde yaşamaya mahkum ediyor. İnsanlar da siyah elbiseli gardiyanların korkusundan beyaz elbiseli gardiyanların merhametine sığınıyor.”
** ** **
Korku, şu sıralar yoğun olarak yaşadığımız, bize yaşatılan duygu.
Kimimiz çocuğunu okula yollamaya korkuyor, kimimiz toplu taşıma araçlarına binmeye, kimimiz AVM’ye gitmeye, kimimiz şehir meydanlarından geçmeye...
Ben açıkçası daha çok, yakınlarım için korkuyorum. Kafamda istem dışı, olası yeni terör saldırıları kurgulayıp senaryolar yazıyor, zihnimde canlandırdığım o senaryolarda acı haberler alıyor ve paniğe kapılıyorum.
Bu, şu ara sadece bana olmuyor, onu da biliyorum. Bu ülkede yaşayan pek çokları benzer bir ruh halinin esiri.
Hepimiz terörize olduk, korkuyoruz.
** ** **
Halis Çetin, Tanrı korkusunun nasıl korku tanrısına dönüştüğünden giriyor söze... Tanrı yerine devletin, tanrısal akıl yerine liderin, din yerine siyasetin, kutsal kitap yerine anayasanın, günah yerine suçun, inkar yerine cezanın, tapınaklar yerine kamusal alanların, ibadet yerine itaatin ve kullar yerine vatandaşların yaratılmasıyla sürdürüyor sözünü.
Tanrısal korkunun yerini alan beşeri korku düzenleri sürekliliğini nasıl sağlayacaktı sorusunu da cevaplandırıyor.
“Öteki korkular veya düşmanlar/ heretikler/ kafirler/ asiler/ hainler/ bölücüler” yaratarak elbette.
Buyrun size zulüm toplumunun matematiği.
Ortak korkular bulunuyor; dağılma, bölünme, yok olma korkusu yaratılıyor, güven ve güvenlik kaynağı olarak da sığınılacak tek adres gösteriliyor: Bir siyasi iktidar.
Korkmayanları bu yüzden sevmez baskıcı iktidarlar.
Ankara’daki katliamı protesto etmek için sokağa çıkan insanlara düşman muamelesi yapılması, gaz sıkılması, dayak atılması bundan.
Korkuyla yönetenler, korkunun nesnesi olmayı reddedenleri yönetemezler. O yüzden onları türlü ithamlarla damgalar, şeytanlaştırırlar.
** ** **
Malum, şu ara herkesin aklında aynı soru: “Saldırıyı kim yaptı?”
Kimimizin saldırının arkasında kimin olduğu konusunda kafası net, epey insan da komplo teorilerine kapılıp gidiyor.
Cevap ne olursa olsun, aslında aynı kapıya çıkıyor: Bu saldırının arkasındakiler bu ülkenin ve insanlarının korkuyla yönetilmesini isteyenler.
Onlar artık her kim veya kimler ise...
Paylaş