Paylaş
17 yaşında ABD’ye gittiğinde fast food dükkânları ona cennet gibi göründü. Bir süre ABD’liler gibi yaşadı; çok yedi, çok israf etti, sorumluluk hissetmedi.
Bilmiyorsanız söyleyeyim; ABD ve İngiltere’de satın alınan yiyeceklerin yüzde 40’ı çöpü boyluyor. Bizim büyük şehirlerimizde de durumun farklı olduğunu hiç sanmıyorum.
*
Ourasanah, ABD’deki yiyecek tüketiminin dünyadaki beslenme sorununu beslediğinin farkında değildi. Zengin ülkelerin ucuz ve bol gıda taleplerinin üçüncü dünya ülkelerinin yaşadığı ekonomik zorluklarla ilintili olduğunu bilmiyordu. Gıda üretim şekillerinin dünya ekonomisine milyarlarca dolara mal olan iklim değişikliğiyle ya da sağlık sorunlarıyla bağlantılı olduğundan habersizdi.
Sonra bir soru sordu: “Yiyeceklerimiz nereden geliyor? Ve hep böyle bol mu olacak?”
Şu cevaba ulaştı: “Zengin bir ülkede yaşarken hiç aç kalmayacağınızı düşünürsünüz. Ama gıdanın da tüm diğer doğal kaynaklar gibi bir son kullanma tarihi var.”
Araştırmaya devam ettikçe anladı ki burada suçlu, insanların ete olan bağımlılığı.
*
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün 2006 raporuna göre hayvancılık, dünyadaki sera gazı emisyonunun yüzde 80’inden sorumlu. Ete talep arttıkça ormanlar yok edilip hayvancılığa yer açılıyor. Orman azaldıkça, tutulan gaz havaya geri salınıyor ve küre ısınıyor.
2050’de tahmini dünya nüfusu 9 milyar. BM, artan nüfusun taleplerinin ancak gıda üretiminin iki katına çıkmasıyla karşılanacağını belirtiyor. Gıda krizi kapıda.
Sanayileşmiş ülkelerde ortalama bir insan yılda 77 kilodan fazla et yiyor. Ekonomi büyüdükçe, et tüketimi artıyor.
Dünyanın verimli çiftlik arazilerinin büyük çoğunluğu kullanımda. Bu da demek ki artan talep daha fazla böcek ilacı ve gübre kullanımı gerektirecek. Sera gazı emisyonu artacak.
Acı gerçek şu: Gezegene zarar vermeden gıda üretimini artırmamız mümkün değil.
*
Ourasanah açlığı tecrübe etmiş bir tasarımcı olarak bir çözüm geliştirdi.
Projesi, ayrıcalıklı olmanın beraberinde bir sorumluluk getirdiğini idrak edenlerle, sadece kendisini değil, gezegeni de düşünenlerle ve hayatımızda yapmamız gereken değişikliklerle ilgili.
Projenin adı Lepsis: Çekirge Yetiştirme Sanatı. 1 Kasım-14 Aralık tarihleri arasında İKSV tarafından düzenlenen ve ücretsiz gezilebilecek ‘Gelecek Artık Eskisi Gibi Değil’ başlıklı 2. İstanbul Tasarım Bienali’nde görülebilir.
Ourasanah’ın çocukken evde yiyecek olmadığında kardeşleriyle birlikte yakalayıp yediği protein deposu çekirgelerden esinlenip geliştirdiği bir fikir bu.
Tasarladığı ve ürettiği aygıt çekirgelerin olgunlaşmasını sağlıyor; sonra üstündeki aparatı çıkarıp buzdolabına koyuyorsunuz ve ardından içinden çekirgeleri çıkarıp tavaya atıyorsunuz. Oluyor size bir yemek.
*
Batı standartlarında ‘korkunç’ görünse de bu yeni normalimiz olabilir ve unutmamalı ki dünyada 2 milyondan fazla insan gündelik hayatında böcek yiyor. İstiridye, karides, hatta suşi de bir zamanlar korkunç bir fikirdi; şimdi bayılıyoruz.
Paylaş