Paylaş
Resmi açıklamalarda bu olayın büyütülmemesi, abartılmaması yolunda çağrılara tanık oluyoruz.
Galiba meselenin ciddiyeti ve boyutlarının büyüklüğü yeteri kadar fark edilmiyor.
Bir kere, yaban hayvanları bugün Batı’da pek çok ülkede metropollerde hayatın bir parçası haline gelmiş durumda.
Örneğin, Chicago’da şehir merkezinde 2 bin çakal yaşıyor. Aslına bakarsanız Los Angeles’tan New York’a birçok şehir çakallara ev sahipliği yapıyor. Barcelona ve Atina’da papağanlar uçuyor. Hollywood yazısının oradaki Griffith Park’ta dağaslanı bulunmuştu. Nevada’da ayılara rastlanıyor. Linz ve Krakow’un banliyölerinde geyik ve yabandomuzu görülüyor. Londra’da kırmızı tilki kolonileri var. Şehir bugün 10 bin tilkinin evi. 2 yıl önce Londra’da işçiler, inşaat halindeki bir gökdelenin 72’nci katında yaşayan bir tilki buldular.
*
Ancak, buralarda yaban hayvanlara rastlamakla İstanbul sokaklarında rastlamak arasında çok temel bir fark var.
Bizim bu sahnelere tanık olmamızın nedeni bu canlıların yaşam alanlarının (Kuzey Ormanları gibi) hızla yok edilmesi, hayvanların hareket edebileceği yeşil koridorların tükenmesi ve iklim değişikliği.
Yukarıda saydığım ecnebi şehirlerine yaban hayvanlarının inmesinin nedeni ise (Popular Science’ta çıkan bir makaleye göre) başarılı doğa koruma çalışmaları ve şehirlerde yeşil bolluğu. Onlar yeşillendirdikçe şehirleri insanlara olduğu gibi hayvanlara da çekici geliyor.
Şu açıdan da bakıp halimize yanabiliriz... Batı’da bırakın insanları, hayvanların bile ağzını sulandıracak güzellikte, bol ağaçlı, yeşillikli şehirler var.
Bizde ise zavallı hayvanların yaşam alanlarına havuzlu siteler, gökdelenler, köprüler yapılıyor, hayvanlar evsiz kaldıkları ve bir yerden bir yere geçemedikleri için çaresizlikten Boğaz’a iniyor.
*
Mesele sadece yeşillik de değil. Bir de su ve yiyecek faktörü var.
Uzmanlar kuraklığın da hayvanları su ve yiyecek aramak için şehirlere ittiğini söylüyor. Farkında bile değiliz ama İstanbul’da çok yaban hayvanı var. Biz onları ancak su ve yemek aramak için şehir hayatına daha da yaklaştıklarında fark ediyoruz. Hayvanlar açlık veya susuzluktan çok stresli olduklarında insanlara yaklaşmaktan korkmuyorlar. Zavallılar hayatta kalma mücadelesi verdiklerinden ve bunun ilk koşulu karınlarını doyurmak olduğundan, insan tehlikesini gözleri görmeyebiliyor.
Bir de işin dikkate alınması gereken bir başka boyutu var. Bu hayvanlar kuduz olabilir ve insanlara bulaştırabilir.
*
Neticede bu olayın kanımca gayet ciddiye alınması gerekiyor.
Domuzların kente inmesi aslında inşaat sevdasıyla yok edilen ekosistemlerinin yerine yenisini bulma arayışından, çabasından başka bir şey değil.
Yoksa sanmıyorum ki bir domuz bol oksijenli ve sulak alanları olan bir yerden egzoz kokuları arasına kendini atsın. Siz buna ihtimal verir misiniz?
Paylaş