Paylaş
Bu haberin öncesinde, İtalya merkezli, iyi, temiz ve adil gıda felsefesiyle hareket eden Slow Food Organizasyonu’nun Genel Sekreteri Paolo Di Croce ile buluştum. Di Croce, ziyaret ettiği bostanlara dair “Korumamak delilik olur” dedi ve ekledi: “Gezegenin geleceği için kentsel tarım çok önemli. Kentlerde nüfus artarken insanları sürekli nasıl doyuracağız? Pek çok kentte gökdelenlerin tepesine bahçeler yapılıyor. Sizin böyle muhteşem bir yeriniz var. Yok etmemeli, bilakis, kentsel tarım alanları çoğaltılmalı.”
Di Croce Yedikule Bostanları’nın turistler için de çekim merkezi haline getirilebileceğini söylerken bir de uyarıda bulundu: “Türkiye gelişmiş ülkelerin hatalarından ders çıkarmalı. Konut yapmak, ABD’deki krizin nedenlerindendi. Sadece parayı düşünüyorsanız bile bostanları korumalısınız. Tarihselliği olan kaliteli ürün para demektir. İtalya’da böyle para kazanan ve ekonomiyi destekleyen çok çiftçi var. Yedikule marulu başka yerde yetişmiyor. Her yerde aynısı olan bir gökdelenden çok daha değerli. O maruldan da para kazanabilirsiniz. Ona yatırım yapın.”
Di Croce, Slow Food’un liderleriyle ve potansiyel destekçilerle buluşmak için İstanbul’daydı. Slow Food dünyanın 150 ülkesinde faaliyet gösteriyor; 2 bin yerel birliği var, bunların 20’si Türkiye’de.
Başarılı kampanyalara imza atıyorlar. En bilinenlerinden Slow Fish, geleneksel balıkçılığı ve sorumlu balık tüketimini teşvik ediyor.
Nuh’un Ambarı kampanyasıyla yok olma tehlikesi olan gıdaların envanterini çıkarıyorlar. Listede şu ana kadar 2500 gıda yer aldı. Bunların 55’i Türkiye’den.
Restoranların bu ürünleri kullanmalarını sağlıyorlar. Bir yandan küçük üreticiye fayda sağlarken, diğer yandan da kamuoyunu bilinçlendiriyorlar. Tüketiciye bu ürünlerin endüstriyel gıdadan farkını, kültürel-çevresel-sosyal anlamda bunları korumanın ve yaygınlaştırmanın önemini anlatıyorlar.
İnsanların yediklerinin kaynağını bilmediklerini söyleyen Di Croce “Amacımız gıda çeşitliliği ile kültürü korumak, bu konuda farkındalık yaratmak ve üreticiyle tüketici arasında köprü olmak. İnsanlar kaliteli gıda aramaya başladığında dünyadaki kötü gıda sistemini değiştirmeye başlayacaklar” dedi.
“Gezegeni doyurmak için daha çok üretmeliyiz” lafının yalan olduğunu söyleyen Di Croce’ye göre, “Dünyada 800 milyon insan aç. Oysa 12 milyar insana yetecek kadar gıda üretiliyor. Demek ki sistem işlemiyor. Afrika ülkeleri yakıt satın alabilmek için ürettiği buğdayı, mısırı Avrupa’ya ve ABD’ye hayvan yemi olarak satıyor. Gelişmiş ülkelerdeki insanlar günde iki kez et yiyebilsinler diye yüz milyonlarca insan aç kalıyor.”
Yani, gıda açığımız yok aslında. Ama kesin olan şu ki, daha az israf etmemiz, daha az (et) yememiz ve bakış açımızı değiştirmemiz gerek.
Paylaş