Paylaş
İşte o Migros ile sahildeki Ragıp Sarıca Paşa köşkü ve devam eden sahil, Kadıköylülerin iki lokma denize baktığı, çimlerde yayılıp nefes aldığı bölümdür.
Gerçi şimdi ta Dalyan’dan Bostancı’ya genişledi “çimlere yayılma” alanı.
Hafta sonu gelseniz, çimlerde oturacak yer bulamayabilirsiniz, hafta içi bile kalabalık olur buralar.
Eskiden civarda tuvalet yoktu.
Ya yakındaki Burger King’in, ya da Starbucks’ın, (ondan önce de Schlotzky’s’in) tuvaletleri kullanılırdı.
Bu kafeler sahil kalabalığının “boşaltım” ağırlığını kaldıramayınca mundar oldu, sonunda her ikisi de çözümü “şifreli tuvalet” yapmakta buldu. Şimdi ancak bu kafelerden alışveriş yaptığınız takdirde tuvaletleri kullanabiliyorsunuz.
Adamlar haklı...
O en berbat dönemi gördüm. Size pisliğin boyutunu tarif edemem.
Ne yazık ki arkamızı temizlemeyi bilmiyoruz. Biz işimizi halledelim yeter, arkamızdan gireni nasılsa tanımıyoruz, tanımadığımız insanın bir pislik çukuruna düşmesinde bir sakınca yok. Fakat iş “tanıdık” olunca farklı.
Bu arkadaşlar misafirlikte büyük ihtiyaçlarını gideremezler utançtan mesela.
Veya “iz” bırakmamak için öylesine dikkatli, öylesine hassaslardır ki, belki kendi evlerinde bile bu kadar özenli değillerdir.
Fakat iş kafe tuvaletine gelince... Sifonu çekmek bile zul gelir.
Neyse, buradaki kalabalığı düşünerek İBB tarafından sahile bir tuvalet yapılmış.
Görece olarak temiz diyelim. Fakat size manzarayı anlatayım:
Tuvaletler modern. Fakat koskoca sahil kalabalığına sadece iki tuvalet kafi görüldüğü için yükü kaldıramıyor.
Tuvalet sadece orada bulunan İBB’nin kafesinin kalabalığına bile yetmez.
Sürekli sıra var; temizlik görevlisi araya girip temizlik yapamıyor, imkansız.
Bilhassa hafta sonları vaziyet içler acısı.
Tuvaletlerden birisi alaturka, diğeri alafranga. Alaturka tuvalet neden tercih edilmiş, bunu anlamak mümkün değil.
Tabii millet mecbur olduğu için giriyor, çaresizlikten.
Alışkın olmayanlar alafrangayı bekliyor.
Engelli vatandaşlara yönelik bir tuvalet daha var.
Mecburen o da kullanılıyor bu keşmekeşte.
“Yassah” herhalde ama çare yok, görevli açıyor onu da, inisiyatif almasa başka türlü o kalabalığı eritemez.
Fakat yükten dolayı tuvaletin içindeki o ağır sıcaklığı, pis kokuyu ve kabinlerin içini varın siz tahmin edin.
Sahilde çöpünü atan vatandaş kadar yediğinin içtiğinin ambalajını güzelim çimlere sallayan da var.
Çöp kovaları ufak, medeni vatandaş çöpünü atıyor ama akşama öyle bir dağ oluyor ki, yanına yaklaşılmaz.
Acaba buralara daha geniş çöp konteynerleri koysanız nasıl olur sayın İBB?
Hoş, onu da düzgün kullanamayacağımız için güzelim sahil çöp kokusundan durulmaz olur ama...
Galiba bu civarın çöpüne bir çözüm bulmak şart.
Neden Arapça, neden?
Bir diğer anlamsız konu: Tuvalette Türkçe, İngilizce ve Arapça “tuvalet” yazıyor.
İBB’yi, Arap turistlerin olmadığı bir yerde bile Araplara hizmet götürdüğü için tebrik etmek isterim.
Zira 35 senelik hayatımın hadi kendimi bildiğim 30 senesinde diyelim, buraları tanır ve bilirim, bir kere Arap turist görmüşlüğüm yoktur.
Bu sahile gelen profil İstinye Park’ın profili olsa tamam.
İstersen sırf Arapça yaz tüm tabelaları, hakkın var.
Fakat Arap turistin olmadığı bir yerde neden Arapça? Neden dünyada İngilizce dışında en yaygın dil Portekizce değil mesela, veya neden expat cenneti Kadıköy’de Fransızca veya Almanca değil de Arapça? Hakikaten merak ediyorum İBB, neden Arapça?
Paylaş