Paylaş
O büyülü atmosferden ve Tarkan’ın; gözleri, kalbi ve ruhu alan göz kamaştıran ışığından sonra kendime gelmeye çalışırken mehtabın ışığıyla göz göze gelip eve girdiğimde vakit gece yarısını çoktan geçmişti.
Bilgisayarımı açtığımda karşılaştığım bir mail, yıldız ışığının bir gün sonra da gözümü ve kalbimi alacağını müjdeliyordu.
Ve bu güzel haber beni daha da mutlu etmeye yetti, uykuya dalarken…
Nasıl mutlu etmesin ki…
Son birkaç yıldır şarkılarını sürekli olarak dinlediğim kişi…
Fransa turnesinden sonra Mısır, Kahire, İsrail ve Akdenizi dolaşıyor.
Ve sonunda İstanbul’da…
Karşımızda canlı canlı şarkılarını söyleyecekti.
Var mıydı ötesi?
Onun şarkıları ki…
‘Zingarella, Aie Aie Aie, Quand Les Femmes Dansent, Melissa, Mon Ami - Mon Frere, Constantine, La Mémoire, La Femme - Mon Ami, Solenzara, La Guitare” gibi onlarca unutulmaz…
Kim?
Enrico Macias tabii ki.
Ve bu konsere kimle gitmeliyim derken…
O gün doğum günü olan, Nur’um dediğim, Ayşenur Yazıcı geliyor aklıma.
Onu arayıp ‘Akşama buluşalım, küçük bir doğum günü hediyem var’ diyorum.
Buluşup yemek yiyoruz, konser yerine vardığımızda, şaşırıyor, mutlu oluyor.
‘Hem de böylesi… Tam da doğum gününe yakışır bir hediye’ diyor.
Harbiye Açıkhava Tiyatrosu nasıl da tıklım tıklım…
Aynı yerde bir gün önce Tarkan’ı dinliyor coşuyorum, bir gün sonra da Enrico Macias’ı…
İki dünya starı…
Başka dünyalara alıp götürüyorlar insanları.
Protokolde yerimize kuruluyoruz. Sol yanımızda Yeliz, Seyyal Taner, Erkan Özerman, Selami Şahin ve daha birçok ünlü isim…
Tam bu sırada…
İki sağ ilerimde oturan hoş bir kadın bana sesleniyor.
Nerden geliyorsunuz?
‘Hürriyet’ten…’ diyorum.
‘İyi de bana ne, Hürriyet’ten geliyorsanıız’ diyor kadın.
Afallıyorum, ‘Nasıl yani’ diyerek.
‘Bana ne!’ diyor tekrar.
‘Acaba ben mi yanlış duyuyorum’ diye kendimden şüpheleniyorum.
Ayşenur, kadına dönerek ‘Bu yaptığınız hiç hoş değil’ deyince kadın kahkahalarla gülüyor.
Ben o sırada iyice şok…
Zaten iki saat önce almış olduğum bir haberle aklım allak bullak…
Üstüne bir de bu olay…
Kadın ‘E, aşk olsun Melike, tanımadın mı?’ diyor.
Haydaaaaaaa…
Bu sefer daha da…
Yani tanıyamadığım için…
‘Tanrım, n’olur, bugünkü ısdırap yeter, konser izlemeye gelmiştim, şu yaşananlara bak’ düşünceleri geçiyor aklımdan.
Kadının yüzüne bakıyorum, tanımaya çalışarak, ama hâlâ tanımıyarak.
‘Aysun ben, Aysuuuuuun’ deyince ben daha bir şokla sarılıyorum, ‘Aaaaaaa’ şaşkınlığı içinde.
Şaşırıyorum.
Çünkü güzeldi daha da güzelleşmiş, fıstık gibi olmuş.
En son geçtiğimiz Mart ayında görmüştüm.
Kız olmuş şimdi bir afet.
Hem de doğal afet :)
‘Aklım, iki saat önce aldığım bir habere gitti, şimdi de senin bu haline, ondan tanıyamadım valla’ diyorum.
Kahkahalarla sarılıp konuşuyoruz, konser başlayana kadar koyu bir sohbete dalarak.
Ve Enrico Macias sahnede.
İlk şarkısından sonra Türkçe ‘Teşekkür ederim’ diyor.
Ve o bildiğimiz şarkılarını ard arda söylerken, binlerce insanın eşlik etmesi görmeye değer…
Ne kadar çok şarkısını biliyormuşuz meğer…
Ellinin üstünde albüm…
Bu yıl 50. sanat yılını kutluyor.
Yeliz’i davet ediyor sahneye.
Beraber söylüyorlar Macias’a ait olan ve Yeliz’in söylediği, bildiğimiz ‘Bu ne biçim dünya kardeşim’ şarkısını.
Sonra…
Michelle Jourdan’ın olağanüstü güzel sözleriyle yazılan ‘İstanbul seni seviyorum’ şarkısını Enrico Macias ilk kez okuyor.
Sürprizin en büyüğü ise bu şarkının bir Türk bestecisine ait olması!
Kim derseniz…
Selami Şahin.
Bestelediği son eseriyle Enrico Macias’la aynı sahnede…
Sonra…
Ardarda ne şarkılar söylüyoruz onunla, hep bir ağızdan.
Eşlik ederken, gökteki yıldızlara da göz kırpmayı ihmal etmiyorum.
Serin bir sonbahar gecesi, dünyadan ülkemize, İstanbul’a bir yıldız düşüyor.
O yıldız ki, izleyenleri anılara daldırıyor, kendini dinleyen kalplerde şarkılarını fener yaparcasına.
La Mémoire…
Mémoires…
Orda bulunan çoğu kişiyi geçmişe götürüyor.
Ve tabii ki bir de sevgiliye…
Paylaş