Paylaş
Tabii ki öyle olmalı; ama insanın elindekileri doğrultusunda…
Olmayacak şeyleri yaparak, kendini olduğundan farklı göstererek değil ya da olmayan bir şeyi öyleymiş gibi sunarak değil.
İnsan neden olduğundan farklı ya da başka biriymiş gibi görünmek ister?
Karşısındaki, kendini olduğundan daha iyi görsün, daha farklı düşünsün…
Neden?
Böyle bir şeye ne gerek var ki?
Olduğun gibi, her hâlinle doğal, zıtlıklarınla çelişkilerini kabul ederek yola devam etmek varken…
Nedendir bu kendinden başka biri olma isteği?
Nedir insanı bu duruma getiren?
Ve de nedir bunun sebebi?
İnsanların olduğundan farklı görünme çabaları; hayatının ya da kendi içindeki sessiz çığlıkları mı?
Ya da kendine benzer birini bulayım derken aslında kendilerini bile bulamamış olmaları mı?
Tabii ki hepimiz daha güzele, daha iyiye ulaşmak için mücadele veriyoruz yaşamımızda.
Daha başarılı, daha iyi daha güzel, daha zengin olmaya…
Ama bunu olmayanlarla değil; bize verilenlerle, sunulanlarla, elimizdekilerin paralelindeki yeteneğimizle, bizdeki var olanlarla…
Aslında başka biri olmak isteyenlerin neden böyle yapmak istediklerine baktığımız zaman gerçek ortaya çıkıyor.
Ta en başa dönünce…
Çocukluğumuza yani...
Ebeyvenlerin daha o yaşlardaki çocuğun elindekilerine, yeteneklerine, fikirlerine bakmaksızın öyle bir kıyaslama yapıyorlar ki…
“Bak Serdar Bey'in oğluna ne kadar da akıllı, notları yüksekmiş. Sibel Hanım'ın kızı çok yetenekli, piyano çalıyormuş.”
İyi de o çocuk akıllıysa ya da başka çocuk piyano çalıyorsa senin çocuğun da piyano çalacak değil ya!
Daha çocukken bu kıyaslamalara maruz kalan kişi de hâliyle ne oluyor?
“Daha iyi olmalıyım, daha başarılı olmalıyım” durumunu gerçekleştirmek için büyürken, yaşadığı çevrenin de etkisiyle kendindeki olanlar yerine olmayanları da kendinde varmış gibi göstererek başka kimliğe bürünüyor.
Bununla da kalmıyor, kendine de yabancılaşıyor.
Ondan sonra da kişilik karmaşaları, psikolojik bocalamalar…
Yaşamdan, gerçeklerden kopmalar…
Oysa cebimizdeki kimliğimizdir, benliğimizdeki kişiliğimizdir, bizi hayatla buluşturan.
Kimliğimiz, kişiliğimiz ve karakterimizdir bize hayatta esas gerçeklerin neler olduğunu anlatan…
Bilirsiniz, somon balıkları nehirlerde akıntıya karşı yüzerler.
Ama bizler…
Akıntıya karşı yüzersek ne olur?
Yoruluruz, direnirsek boğulup gideriz.
O hâlde…
Başka kimliklere bürünerek, akıntıya karşı yüzerek nehrin başlangıcına gitmek mi?
Yoksa kendimizi akıntıya ‘olduğumuz gibi' bırakıp yüzerek gideceğimiz yere gitmek mi?
Paylaş