Paylaş
Bunu bir üst akıl idare ediyor. Mesele nedir? İslam dünyasında bir mezhep çatışması olsun ve İslam dünyası kendi içinde paramparça olsun” dedi.
Suriye’de, Irak’ta, Yemen’de yaşananların bunun eseri olduğunu söyledi.
Yani “bir üst akıl” öyle dümenler çeviriyor ki Müslümanların birbirlerine girmesini sağlayarak borusunu öttürebiliyor!
Bu “üst akıl” belli ki çok akıllı olmalı. Acaba kim olabilir?
Amerika mı, Avrupa Birliği mi, Almanya mı? İngilizlerden de şüphelenmek gerek tabii. Rusya’yı, Çin’i filan da unutmayalım.
Siyasi meşrebinize göre bunlardan birisini işaretleyebilirsiniz.
Eğer komplo teorileri geliştirmek konusunda yeteneğiniz varsa, bunların aralarında gizli ittifaklar kurarak bu işi yapıyor olabileceklerini de düşünmeniz mümkün olur tabii.
Ama bunların hiçbiri bugünkü sorunu anlamayı sağlamaz.
Çünkü sorun “üst akıl” ile filan ilgili değil, doğrudan doğruya Müslüman toplumların bugün içinde bulundukları durumlarla ilgilidir.
Cehalet ve hurafelerin dini inanç kılığına sokulmuş olması ile yola çıkarsak, sorunu anlamak da kolay olur.
Anlayamadığınız sorunu da çözemezsiniz, önce anlamak gerekir.
İslam dünyası neden geri kaldı? Neden İspanyolcada bir yılda basılan kitap sayısı, son yüzyılda Arapça basılan eserlerden daha fazla?
Neden İslam dünyasının büyük bölümünde tiranlar, diktatörler hüküm sürüyor?
Acaba onların kendi iktidarlarını korumak için dini bir araç olarak kullanmalarının payı, “üst akıl” denilenler kimlerse onların payından daha fazla olabilir mi?
Sorunu çözemeyince, suçu görünmez bir varlığın üzerine yıkmak bütün Müslümanlara
daha mı kolay geliyor acaba?
Kırmızı çizgiler ülkesi!
BAŞTA devletimizin olmak üzere, bu ülkede herkesin “kırmızı çizgileri” var.
Eline bir kalem alan kırmızı bir çizgi çekiyor ve onu tartıştırmayacağını ilan ediyor.
Zaman zaman kırmızı çizgiler aşılsa da genel tablo değişmiyor.
Kırmızı çizgiler devam ediyor.
Bunun tek bir nedeni var: Biz konuşarak anlaşmaya, uzlaşmaya kapalı bir toplum haline geldik.
Eğer tartıştırmayacağınız kırmızı çizgiler bu kadar çoksa, kiminle hangi sorununuzu konuşup çözebilirsiniz?
Çünkü sizin kırmızı çizginizin hemen yanında onun da kırmızı çizgileri var.
Yola çizgiler çizerek çıktığımız için de geri dönmekte, anlaşmakta da zorlanıyoruz.
Bu ülkede sorunlarımızı alt alta yazmaya kalksak sayfalar doldurabiliriz.
Bu sorunları tartıştırmayacağımız kırmızı çizgilere basmadan nasıl konuşacağız da çözeceğiz?
Ve unutmayalım ki kırmızı çizgilerimiz aslında kendi yetersizliklerimizden kaynaklanıyor.
Fikirlerimize tam olarak güvenememekten, karşımızdakini tartışarak ikna etmeyi başaramayacağımızı düşünmekten besleniyor.
Fantastik filmlerdeki gibi günün birinde birisi elinde dev bir silgiyle gelip, kırmızı çizgilerin hepsini birden silerse rahatlayacağız aslında.
Siyasi gösteride yargının ne işi var?
ANKARA Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, 4 bin kişinin katıldığı bir toplantı düzenledi.
“2016 ve Sonrası Projeleri” adını verdiği toplantıda Başbakan Ahmet Davutoğlu da bulunmuş.
Bununla ilgili haberi dün Hürriyet Ankara gazetesinde okudum.
Haber ile birlikte kullanılan fotoğraflardan biri 4 bin kişilik dev salonu gösteriyor, tıklım tıklım dolu.
Resim altında yazdığına göre toplantıya katılanlar arasında Yargıtay Başkanı, Danıştay Başkanı, Sayıştay Başkanı da varmış.
Böyle siyasi bir toplantıda yüksek yargı temsilcilerinin ne işleri olduğunu merak etmedim değil.
Çünkü Gökçek’in açıkladığı projelerden bazıları ile ilgili Danıştay’da davalar var.
Gökçek’in yargı kararlarını takmadığını, bildiğini okumaya devam ettiğini de biliyoruz.
Sayıştay deseniz, belediyenin hesaplarını da denetlemekle görevli bir kurum.
Birçok Sayıştay raporunda usulsüzlükler tespit edildiği de bir sır değil.
Yarın Gökçek herhangi bir nedenle yargılanacak olsa, davası sonunda Yargıtay’ın da önüne gelecek.
Yüksek yargının işlemlerini denetlemek durumunda olduğu bir belediyenin, siyasi gösterisinde en tepe yöneticileriyle yer alması sadece bana mı garip geliyor?
Yargının bağımsızlığına ve tarafsızlığına en çok özen göstermesi gerekenler, bizzat yargı mensupları olmalı oysa.
Paylaş