Paylaş
“47 kişi idama mahkûm edilmiştir. Türkiye’de bir idam müessesesi yok. Doğrudur veya yanlış ayrı bir müessese. Suudi Arabistan’daki idamlar bir iç hukuk meselesidir.
Bunların kararını tasvip edip etmemek ayrı bir konu. Mısır’da bini aşkın idam kararı verildi. Ey dünya, bunu niye konuşmuyorsun? Halkının yüzde 52 oyuyla bir Cumhurbaşkanı’dır. Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan birisi idama mahkûm edildi. Terörist miydi?”
Cumhurbaşkanı bir defa yanlış hatırlıyor.
Mısır’da verilen idam kararlarını kınamayan ülkelerin başında Suudi Arabistan geliyordu.
Dünyanın bütün demokrasileri, Mısır’daki yargılama tiyatrosuna tepki gösterdi, idam kararlarının hemen geri alınmasını talep etti.
Ama Suudi Arabistan ve Katar gibi Sisi destekçilerinden tıs çıkmadı. Hatta bunlar milyarlarca dolar vererek darbeci Sisi’ye arka da çıktılar.
Mısır bu kararı infaz edecek olursa bu da Suudi rejiminden aldığı destekle mümkün olabilecek.
İkincisi, tıpkı Mursi’nin terörist olmaması gibi, idam edilen Şii din adamı El Nimr de bir terörist değildi.
Tam tersine silahlı mücadeleye karşı çıkıyor, barışı ve barışçı protestoları savunuyordu.
Ve unutmamalı ki barışçı bir din adamının, Ortadoğu’da mezhep savaşına neden olabilecek şekilde idam edilmesi de Suudilerin “iç hukuk meselesi” sayılmaz.
Artık öyle bir dünyada yaşamıyoruz. İnsan haklarını savunmanın sınırlarla ilgisi yok.
Ama kendisini anlayabiliyorum.
Çünkü Suudileri eleştirmeye dili varmıyor.
Suudi Arabistan, Sisi’ye arka çıkarken de onlara “Eyyy Suudiler” diyemiyordu, şimdi de diyemiyor. Suudilere laf söyletmiyor!
Yeri çoktan doldurulmuş
GENELKURMAY Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Tuğgeneral Ertuğrul Gazi Özkürkçü, Yeni Akit Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya’nın ölümü nedeniyle oğlunu arayarak başsağlığı dilemişti.
Başsağlığı ile ilgili haber Yeni Akit’te yayınlandı ve iddiaya göre Tuğgeneral Özkürkçü, Karakaya’nın ölümü ile “Türk basınında yeri doldurulamayacak bir boşluk oluşacağını” söylemişti.
Tabii bunu gerçekten söyledi mi, onu tam olarak bilemiyoruz.
Ama söylediyse Karakaya’nın Yeni Akit’teki arkadaşlarının “onun boşluğunu hakkıyla dolduracaklarını” söyleyebiliriz.
Çünkü aynı başsağlığı haberinde Tuğgeneral Özkürkçü’nün “En zor zamanlarda dik duruşundan taviz vermedi” dediği de iddia ediliyordu.
Genelkurmay’ın başsağlığı mesajında böyle bir ifadenin yer alması, zamanında Akit ile mahkemelik olmaya kadar varan sorunlar yaşayan eski Silahlı Kuvvetler mensuplarının tepkisini çekmişti.
Sonradan öğrendik ki Tuğgeneral Özkürkçü böyle bir şey söylememiş.
Bu ifade, habere “sehven” girmiş! Yeni Akit’in sonradan yayınladığı açıklamaya göre olay şöyle olmuş:
“Haberde yer alan ‘En zor zamanlarda dik duruşundan taviz vermedi’ cümlesi gazetemiz tarafından, merhum Hasan Karakaya’nın son dönemde TSK’nın terörle mücadelesinde hep ordunun yanında durduğu ve TSK
tarafından yayınlanan bilgilendirmelere birinci derecede önem verdiğini ortaya koyan bir ifade olarak eklenmiştir.”
“Sehven” kelimesi “yanlışlıkla” anlamına geliyor.
Koca bir cümle nasıl olup da “yanlışlıkla” oraya girmiş, anlayabilmek, Yeni Akit’in Karakaya geleneğinden gelen gazetecilik anlayışında kolay tabii.
Yani diyeceğim o ki rahmetli Karakaya da haberlere böyle “yaratıcı” katkılarda bulunurdu. Yetiştirdikleri de ondan geri kalmıyor, yerini doldurabiliyorlar.
Ne diyeyim, Allah rahmet eylesin, günahlarını affetsin.
Atık yağlar denize mi dökülsün?
ENERJİ Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), atık yağlardan elde edilen biyodizelin binde bir oranında normal dizel yakıta karıştırılmasını zorunlu kılan bir karar almıştı.
Bu karar 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren uygulanacaktı.
Ben de bu köşede bu kararın çevre sağlığı açısından önemine dikkat çekmiştim.
Çünkü bitkisel atık yağların kanalizasyona ya da çöplere dökülmesi, yeraltı sularını ve denizleri kirletiyor, yaşamı yok ediyor.
Bitkisel atık yağların toplanarak biyodizele dönüştürülmesi çevre sağlığı ile birlikte, atıkların ekonomiye yeniden kazandırılması açısından da bir değer taşıyor.
Ancak EPDK nedendir bilinmez 1 Ocak’ta başlayacak zorunlu uygulamayı durdurdu.
Neden olduğunu kimse bilmiyor.
Buna neden olan petrol lobisinin faaliyetleri midir?
AB üyelerinde petrolden elde edilen dizel yakıta yüzde 5.75 oranında biyodizel katkısı zorunlu iken, Türkiye’de binde 1 bile katılması neden mümkün olamıyor?
Paylaş