1) Her seferinde aynı noktada ağrı
Eğer her seferinde midenizin aynı kısmında kramp veya ağrı hissediyorsanız ağrının şiddetini belirleyin. Eğer çok aşırıysa acile gitmeniz gerekebilir. Eğer kronikse ve şiddetli değil ama yavaş yavaş daha kötüye gidiyorsa herhangi bir sağlık sorunu ihtimalini bertaraf etmek adına doktorunuzu görmelisiniz.
2) Midede sürekli gaz
Eğer midenizde düzenli olarak gaz problemi yaşıyorsanız yediğiniz bir besinle semptomlarınız arasında bir bağlantı olup olmadığını belirlemeniz gerekebilir. Vücudunuzun sindirmekte zorlandığı bir besin nedeniyle aşırı gaz oluşabilir. Midede sürekli gaz oluşmasının diğer bazı sebepleriyse enflamatuar bağırsak hastalıkları veya ince bağırsakta aşırı bakteriyel gelişim olabilir ve bu diyabet için komplikasyon oluşturabileceğinden tedavi gerektirebilir.
3) Kanamanız oluyorsa...
Eğer tuvalete çıktığınızda kanamanız oluyorsa bu bir hemoroit (basur) belirtisi olabilir ve kolayca tedavi edilebilir; ancak bazı durumlarda biraz daha ciddi sorunlara işaret etmesi de mümkündür. Eğer dışkınız bir anda çok koyu görünmeye başladıysa bu dışkınızın içinde kan olduğunun bir göstergesi olabilir. Böyle bir durumda hemen doktorunuzu görmeniz gerekir.
4) Sürekli şişkinlik
Şişkinliğin normal bir yanı olsa da bazen tıbbi yardım almanız veya beslenme düzeninizde değişiklik yapmanız gerektiğini gösteren bir işaret olabilir. Eğer şişkinliğiniz sürekli hale geldiyse beş günlük bir günlük tutun ve her şişkinlik hissettiğinizde neyi, ne zaman, ne kadar yediğinizi not edin. Bu faktörleri gözlemleyerek düzenli bir sebebe bağlı olmadığını anlarsanız doktorunuzu görün.
Genel anksiyete bozukluğu çeşitleri altı başlıkta toplanabilir. Bunların tamamı doktorunuzla en az bir kez de olsa görüşmeyi gerektirir.
◊ Yaygın anksiyete bozukluğu: Yaygın anksiyete bozukluğu, anksiyetenizin genel bir durum olduğu ve herhangi bir konuya ya da duyguya bağlı olmadığı anlamına gelir. Yaygın anksiyete bozukluğuna sahip olan kişiler işyerinde, okulda veya gün içinde oluşabilecek herhangi bir durumda çok şiddetli stres yaşayabilirler. Eğer bu stres durumu hayatın diğer yönlerini de ele geçirmeye başlıyorsa (örneğin vücudunuz kas ağrısı, bulantı veya ishal gibi fiziksel tepkiler veriyorsa) bu durum anksiyete bozukluğunun göstergesi olabilir.
◊ Panik bozukluk: Hiç beklenmedik anlarda panik atak geçirme halidir. Panik atak, ani ve şiddetli bir korku hissetme durumuna denir. Panik atak geçiriyorsanız kendinizi sersemlemiş hissedebilirsiniz, kalbiniz hızlı çarpabilir ve hatta çarpıntı yaşayabilirsiniz. Ayrıca nefes almakta zorluk çekebilir veya genel olarak (ve çoğunlukla korkutucu bir şekilde) her şeyin kontrolünüzden çıktığı hissine kapılabilirsiniz.
◊ Fobiler: Yükseklikten karanlığa, turşudan yılana kadar her şeyden korkanlar olabilir. Korktuğunuz şeyle karşı karşıya gelmekten mantıksız ve aşırı derecede endişe duyar ve bu şeyden uzak durmaya çalışırken bu durumu hayatınızı etkileyecek aşamaya getirebilirsiniz.
◊ Sosyal anksiyete bozukluğu: Yargılanmaktan duyulan endişe sebebiyle sosyal ortamlarda bulunmaktan korkmaya denir. Günlük yaşanan sosyal etkileşimlerde aşırı derecede içine kapanık hissedebilirsiniz. Korku o kadar şiddetlidir ki günlük aktivitelerinizi etkilemekle kalmaz, arkadaş edinme ve arkadaş kalmayı çok zorlaştırır.
◊ Ayrılık anksiyete bozukluğu: Çoğunlukla çocuklarla bağlantılıdır… Küçük bir çocuğun ebeveyninden ayrılırken kopardığı kıyamete mutlaka denk gelmişsinizdir. Ancak bu akıl sağlığı bozukluğu yetişkinlerde de görülür. Sevdiğiniz kişilerden uzak kalmaktan veya onların başına bir şey gelmesinden mantıksız derecede korkabilir ve yalnız kalmaktan endişe duyabilirsiniz. Ayrılacağınıza dair kâbuslar görebilir, baş ağrısı çekebilir ve hatta panik bozukluk geliştirebilirsiniz.
◊
Akut stres, kısa zaman içinde gelip giden stres türüne denir. Vücudumuz bu durumla başa çıkmak için kortizol gibi hormonlar salgılamaya başlar. Baş ağrısı ve karın ağrısına sebep olabilir; konsantrasyon güçlüğü ve asabiyete neden olabilir.
Kronik stresse daha uzun vadeli, depresyon, anksiyete, obezite, akne, kalp rahatsızlıkları gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Eğer kronik strese sahipseniz vücut sürekli bir alarm durumundadır ve buna bağlı olarak asıl tehlike çoktan geçmiş olsa bile kortizol hormonu seviyesi hep yüksektir. Bu sürekli yüksek alarm durumunda olma hali uyku, sindirim ve kilo alma şekli gibi vücudun birçok sürecini kötü etkileyebilir. Bu reaksiyonları önleyebilmek adına iş bağlantılı stresi kontrol altına alabilmek için bazı kolay yöntemlere göz atalım.
İŞ-YAŞAM SINIRLARI KOYUN
Bazı kariyer dalları ofis dışında da çalışmayı gerektirir. Sürekli çalışıyor olmanız sebebiyle strese girebilirsiniz. Konu akıl sağlığınız olduğunda sevdiğiniz kişilerle zaman geçirmek ve kendinizle ilgilenmek çok önemlidir. İş ve yaşam arasındaki dengeyi oluşturabilmek için sizden beklentileri belirleyin.
YÖNETİCİNİZDEN YARDIM İSTEYİN
Eğer önceliklerinizle ve iş yükünüzle ilgili sorunlar yaşıyorsanız bunu çözmek için yöneticinizle konuşmanız oldukça önemlidir. Üzerinde çalıştığınız her şeyi ve alınması gerektiğini düşündüğünüz aksiyonları bir ‘yapılacaklar listesi’ hazırlayarak bir araya getirin. Böylece planlı davranın.
AKIL SAĞLIĞI İÇİN BİR GÜN İZİN ALIN
Yakın zamanda yapılan bir araştırmada beş ayrı şehirden 442 adet mutfak havlusunun içeriği analiz edildi. Test edilen havluların yüzde 88.7’sinde koliform bakteriler ve yüzde 13.5’inde koliform tespit edildi. Havluların ikisinde salmonella bulundu; bu özellikle mutfak el havlularında büyük bir risk oluşturur. Araştırmaya göre koliformun varlığının direkt sebebi sık yıkamama! Yani eğer havlularınızı sık yıkamıyorsanız, bunu kesinlikle tekrar düşünmelisiniz.
Havluların bu kadar bakteri taşıması aslında büyük bir sürpriz değil. Öncelikle nemli bırakıyoruz. Onları mutfak aletlerini silmek, elleri kurulamak, sıcak tabakları tutmak ve yüzeyleri silmek gibi birçok şey için kullanıyoruz. Havluyu ne kadar fazla yerle temas ettirirsek o kadar fazla bakteriyle tanıştırmış oluyoruz. Banyodaysa el havluları aileniz veya misafirleriniz tarafından kullanılıyor. Burada önemli olan şu: Evinizdeki havlular birçok farklı amaçla kullanılabiliyor. Her ne kadar ellerimizi yıkadıktan sonra uzanabileceğiniz temiz şeyler olarak düşünmek kolay olsa da bunu tekrar değerlendirmelisiniz.
Test edilen havlulardaki bakteri miktarı, geniş ailelerde çok daha yüksek gözlendi. Bu şu anlama geliyor -doğru tahmin ettiniz- eğer kalabalık bir aileyseniz ve sık sık misafir ağırlıyorsanız mutfak ve banyo havlularınızı daha sık yıkamanız gerekebilir. Yüzünüzü yıkadıktan sonra kirli havlu kullanmak, başınızı klozete sokmaktan daha kötüdür!
Arizona Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, stafilokoklar pamuklu yüzeylerde 19-21 gün arasında yaşayabiliyor. Bir araştırmada stafilokokların bir yapısı olan MRSA salgınının kaynağı üzerinde çalışıldı ve üniversite futbol oyuncularının soyunma odalarında ortak kullandığı banyo havlularından bulaştığı ortaya çıktı. Buradaki ana fikir nedir? Halk içinde havlu paylaşmayın, hatta bunun pratiğini evde tedbir alarak yapın. Ayrıca COVID-19 salgını yaşadığımız bu günlerde özel eşyalarınızı arkadaşlarınızla paylaşmamaya özen gösterin.
NE SIKLIKLA VE NASIL YIKAMALI?
◊ Ev halkının el havlularını ne kadar sıklıkla yıkaması gerektiğine dair kesinlikle birden çok fikir var. Ekibimizin bir anketine göre katılanların yaklaşık yüzde 16’sı havluları günlük olarak yıkadığını söylüyor. Yüzde 33’lük kısım haftada iki ya da üç kez yıkadığını söylerken yüzde 40’lık bir kısım haftada yalnızca bir kez yıkadığını söyledi.
◊ Havluların her üç günde bir yıkanmasına ek olarak, yıkamak için sıcak su kullanmak oldukça önemli.
Bedeniniz için iyi olan her şey ağzınız için de iyidir. Bu şu anlama geliyor; sebze, tam tahıl ve baklagil gibi bitki kökenli yiyecekler vitamin, mineral ve antioksidan açısından zengin oldukları için oldukça faydalıdır.
Bitki kökenli beslenme düzenindeki yiyeceklerin neredeyse tamamı ağız sağlığınız için yararlıdır. Kereviz ve lahanayı ele alalım.
Kereviz liflerden oluştuğu için çok yararlıdır ve bunu çiğnemek dişleri temizlemeye yardımcı olur; bu lifleri diş fırçasının kılları gibi düşünebilirsiniz. Lahanaysa antioksidan ve iltihap önleyici besinlerin deposudur, bu da dişeti sağlığı için faydalıdır.
Kalsiyum zengini besinler dişlere faydalı
Kalsiyum bakımından zengin besinler de diş sağlığınız için yararlıdır ancak bu besinlerden en iyisinin süt olduğuna dair şehir efsanesine kanmayın.
Kalsiyum bakımından zengin besinlerin diş çürümesini önlediği doğru olsa da sütte yüksek oranda doğal veya katkı olarak eklenmiş şeker bulunabilir. Diğer zengin kalsiyum kaynakları tofu, kalsiyum takviyeli soya sütü ve karalahana olarak sayılabilir.
Daha parlak ve sağlıklı bir gülümsemeye hazır mısınız? Ağız sağlığınızı güçlendirmek için yandaki tarifleri deneyin...
Sütü badem sütüyle değiştirin: İnek sütü yerine badem sütü, soya sütü veya hindistancevizi sütü gibi farklı süt kaynaklarını deneyin. Bu ürünler zengin birer besin deposudur ve ek olarak çok lezzetlidir.
◊ Vegan peynire bir şans verin: Vegan peynir badem, kaju veya tapyoka gibi besinlerden üretilir. Ancak vegan peynir tek seçenek değil. Size peynir lezzetinin tatminini yaşatacak krema kıvamında birçok alternatif bulunuyor. Avokado, tofu, besin mayası gibi malzemeler kullanmayı deneyin.
◊ Tereyağı alternatiflerini keşfedin: Eğer süt ürünlerine intoleransınız varsa vücudunuz tereyağına aynı tepkiyi vermeyebilir çünkü süt, peynir ve dondurma gibi besinlere oranla tereyağının içinde daha az miktarda süt ürünü bulunur. Ancak yine de bunu tüketmek istemiyorsanız saf yağ ve hindistancevizi yağı gibi
alternatiflere yönelebilirsiniz.
◊ Kendi dondurmanızı yapın: Çoğu dondurmacıda süt ürünü içermeyen dondurma satılıyor ancak bunların çoğu bol miktarda koruyucu içeriyor. Bu nedenle satın almadan önce etiketini mutlaka okuyun. Aynı zamanda evinizde kendi dondurma alternatiflerinizi de yapabilirsiniz. Dr. Öz ve Ekibi isimli YouTube kanalımızda evde yapabileceğiniz dondurma tariflerini de bulabilirsiniz.
Eğer süt ürünlerine alerjiniz varsa sindirim problemlerine ek olarak nefes almada zorluk ve cilt döküntüsü gibi daha aşırı belirtiler gösterirsiniz. Durum böyleyse doktordan randevu almalısınız.
PROBİYOTİK VE KALSİYUMU UNUTMAYIN
Kızartma tavasını yapışmaz yapan şey ne?
Yapışmaz tavaların daha pürüzsüz ve sürtünmesiz olabilmesi için tavanın pürüzlü kenarları üzerine kaplanan bir madde bulunur. Yapışmaz tavaların iki türü vardır: PTFE ve seramik. PTFE yapışmaz tavalar uzun yıllardır kullanılıyor ve piyasadaki yapışmaz tavalar arasında en yaygın olanlardan biri. Kaplama, tava yüzeyine spreyle uygulanır ve kurumaya bırakılır, sonrasında tava üzerindeki kaplamayı elinizle hissedebilirsiniz. Yüksek oranda su geçirmezdir ve yiyeceklerin suyunu geçirmez, ayrıca yapışmaz kaplama soyulmadığı sürece tavanın üzerinde kalan yiyecek kalıntılarının da tava yüzeyine yapışmasını engeller. Seramik tavalarsa kum ve taş gibi doğal maddelerle kaplandığı için PTFE’den daha sağlıklı ve güvenli olarak bilinir. Kaplamada yer alan kil benzeri maddede silikon bazlı bir yağ bulunur ve sıcaklık arttıkça bu kaplama çözünmeye başlar. Ancak bu henüz kanıtlanmış değildir ve seramik kaplama PTFE kadar dayanıklı değildir, ovalandıkça kolayca soyulur.
Yapışmaz tava kaplamaları güvenli mi?
Bundan birkaç yıl önce, PTFA’nın içinde bulunabilen PFOA’nın zararlı olduğu ve kansere yol açabileceğine dair endişeler vardı. Sonrasında büyük fabrikalar PFOA’nın, 2015’e kadar aşamalı olarak kullanımının durdurulacağı konusunda anlaştılar ve bunu başarılı bir şekilde uyguladılar. Eğer endişe ediyorsanız satın alacağınız pişirme malzemesinin üzerinde özellikle ‘PFOA bulunmamaktadır’ veya ‘PFOA kullanılmadan üretilmiştir’ yazıp yazmadığına bakın.
Amerikan Kanser Derneği’ne göre, pişirme malzemesi önerildiği şekilde kullanıldığı sürece PTFE’nin kendisi genel olarak güvenlidir.
Alışveriş ve temizleme tüyoları
- Yapışmaz tavaların temizliği için metal ürünler kullanmayın, kaplamasına zarar verir. Kauçuk veya tahta spatula kullanın ve tavaları bulaşık makinesinde değil, her zaman elde yıkayın.
Öncelikle şunu söylemek gerekiyor: Salgının ardından normal bir hayata geçtik. Ancak bu ‘yeni normal’. Lütfen, bayram boyunca bunu aklınızdan çıkarmayın. Dini görevlerinizi yerine getirirken maske, sosyal mesafe ve kişisel hijyen kurallarını unutmayın.
Bu, çok fazla et tüketilen bir bayram. Bu nedenle sağlığınız için günlük et tüketimine de dikkat edin. Kırmızı etin fazla tüketimi sağlığı olumsuz etkileyebilir. Kalp hastalığı olanlar, tansiyon hastaları ve kronik hastalığı olanlar günde sadece bir kez et yemeli. Kurban etini bir gün dinlendirin. Etin yanında bol bol salata ve sebze yiyin.
Gelelim yeni normal hayata... Önemli soru şu: İşletmeler açılsa bile evinizden çıkmalı mısınız? Yapabileceğiniz güvenli yaz aktiviteleri var mı?
Halk sağlığı kurallarına uymaya devam etmek ve risk seviyesini değerlendirmek önemli. Ancak kurallara uyarsanız eğlenceli ve güvenli bazı aktiviteler var.
ARABA YOLCULUĞU GÜVENLİ Mİ?
Uzun mesafelere seyahat etmenin lüzumsuz bir yayılma ve riske neden olduğunu unutmamalıyız. Ancak bir yerlere gitmeyi planlıyorsanız güvende olmak için takip etmeniz gereken bazı adımlar var: Maskelerin ve el dezenfektanı gibi malzemelerin bulunduğu bir çanta hazırlayın. Mola verince maskenizi takın, alışverişten sonra ellerinizi dezenfekte edin. Gittiğiniz yerdeki kısıtlamaları öğrenin.
RİSKİ EN AZ OLAN SEÇENEKLER