Mehmet Barlas

Türk medyasında bir 'Ufuk Güldemir Olayı' yaşandı...

11 Haziran 2007
Ufuk Güldemir'in meslek hayatına sığdırdıkları, ona genç kuşaklara "Herkesin istikbal olarak gördükleri benim için mazidir" demek hakkını doğurmuştu. Ölümüne sebep olan kanserle mücadelesi ve son günlerine kadar hiç ölmeyecek gibi yaşaması bile, herkes için alınması gereken bir örnekti.

Ufuk’la birlikte çalışmanın ötesinde, aramızdaki yaş farkını buharlaştıran arkadaşlığımızı da yaşadım. İyi ve kötü günlerimizi hep paylaştık. Yüreklerimizi ve beyinlerimizi birbirimize hep sonuna kadar açtık.
Yazılı basında yapabileceklerini sonuna kadar yaptıktan ve özel televizyonlardaki haber yöneticiliğinde sınırları zorladıktan sonra, bir akşam bana geldi,
-Emekçi olarak deniz bitti. Bundan sonra başka bir şey yapmalıyım, dedi.
Türkiye’de internet haber sitelerinin öncülüğünü yapacak olan "Habertürk"ün kuruluş kararını o akşam aldı ve adını o akşam birlikte saptadık. Bir internet sitesindeki cesur haberciliği ve "Büyük yalanlar"ı teşhir etmekteki kararlılığı ile, Habertürk sitesi kısa sürede çok geniş kitlelere ulaştı.

Farklı yönetici

Sonra Habertürk Kanalı'nın imkansızlıklar arasındaki doğumu geldi. Bağımsız, bağlantısız ve özgür haberciliğin lezzetini, bu kanalla, kendi kurduğu genç kadrolara ve izleyicilerine sunmayı başardı. Önemli bir olay meydana geldiğinde, "Habertürk'e mutlaka bakılmalı" inancı, geniş kitlelere yerleşti.
Ufuk Güldemir'in televizyon haberlerini nasıl yönettiğini, Show TV’de birlikte çalışırken yakından gördüm. Haber toplantısı yapıp haber sıralamaları saptamakla hiç yetinmedi. Gelen her ham haber kasetini baştan sona izledi. Görüntülerdeki beylik sahneler yerine, gözden kaçan ayrıntıları hep yakaladı. Böylece liderleri konuşurken uyuklayan siyasetçileri, ekranlarda gördük. Genç habercileri yönlendirmeyi, onlara diyalog kurmayı hep ön planda tuttu.

Yazının Devamını Oku

Para ile mutluluk alınmaz ama belki kredi kartı ile alınabilir

9 Haziran 2007
Şimdi tüm dünyada “Servet” denilince yeni Rus zenginleri akla geliyor.

 “Kişisel servet”i 17.4 milyar dolar olan 40 yaşındaki  petrol ve alüminyum kralı Roman Abramovich ve 14.5 milyar dolarlık maden kralı 51 yaşındaki Vladimir Lisin gibi isimlerin yanına, Mikhail Friedman’ı( 12.6 miyar dolar), Victor Vekselberg’i (10.4 milyar dolar) ekleyebilirsiniz.

Moskova’da bunların oturduğu semtin mağazasında bir deri ceketin üzerinde 5000 dolarlık etiketi gören Hüsnü Özyeğin tezgahtara “Fazla değil mi?” diye sorunca, tezgahtar “Sıfırları bir tane eksik gördünüz “ diye cevap vermiş geçenlerde.

Scott Fitzgerald’la Ernest Hemingway’in diyaloglarını nerede okumuştum hatırlamıyorum. Şöyleydi:

-Zenginler senden de benden de farklıdır.

-Evet, onların daha çok parası vardır.

Geçenlerde iki Rus milyarderinin arasındaki görmemişlik yarışını anlattılar.

Birinci milyarder, “Bir uçak aldım, 8 saatte hiç yakıt ikmali yapmadan New York’tan Paris’e gidip geliyor” demiş. Onu dinleyen ikinci milyarder gülerek cevap vermiş:

-Benim şoför direksiyona geçti. 150 kilometre ile viraja girdi, lastiklerden ses gelmedi.

Yazının Devamını Oku

Mühendis olmak yetmez, hukukçu da olmak şart…

8 Haziran 2007
Tek partili cumhuriyet Türkiye’sinde, evlilik çağına gelen genç kızların en gözde eş adayları, vali, kaymakam, genel müdür gibi unvanlar taşıyan üst bürokratlardı. Bu da ekonomik mantığa uygundu.

Rahmetli Turan Güneş, “1950’ye kadar Kandıra’daki kasabın dükkanındaki koyunu kaymakam, mal müdürü ve kasabadaki diğer bürokratlar satın alırdı. 1950’den sonra bu koyunu esnaf, eşraf  satın almaya başladı. Memurların gücü et almaya yetmez oldu” diye anlatmıştı demokratik değişimin sosyo-ekonomik tabloya yansımasını.

Genç kızların gözde eş adaylarının meslek sıralaması da böylece değişti.

“Beni isteyen genç hem mühendis, hem de bir katı var” söylemleri devreye girdi. “İş adamı” diye bir mesleğin olduğu hem kabul edildi, hem de itibar sıralamasında üst sıralara çıktı bu meslek mensupları.

1950’lere doğru üniversiteden mezun olup, sonra merkez-sağ politikada tırmananların önemli bölümü mühendis değil midir? Necmettin Erbakan, Süleyman Demirel, Turgut Özal, Recai Kutan bu listede yer alan isimlerden bazıları. Bunlar meslek yaşamlarında Türkiye’nin dar boğazlarını alt-yapı eksikliği açısından gördüler.

 

ÜSTÜNLERİN HUKUKU

 

Oysa

Yazının Devamını Oku

Demirel’in ve Baykal’ın saatleri şimdiki zamanı gösteriyor mu?

7 Haziran 2007
Deniz Baykal’ın Süleyman Demirel’i ziyareti sırasında, Demirel’in yaşlı olmanın önemsizliğini vurgulamak için “Kafam Zenith saat gibi çalışıyor” dediği gazetelere yansıdı.

Hatta bazıları bunu, Demirel’in “Cumhurbaşkanı olabilirim” demek için söylediğine bile yorumladılar.

Yavuz Donat ise bu konuyu Demirel’e sorduğunu şöyle  yazdı Sabah’ta:

- Efendim laf çok... Demişsiniz ki...

- Gazetelerde çeşitli yorumlar var... Yok demişim ki, benim kafam Zenith saat gibi çalışıyor.

- Demediniz mi?

- Asla... Yalan... Hayır.

Demirel “Söylemedim” dediyse, onun söylememiş olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Ama yine de  “Zenith saat gibi” benzetmesine de takılmış olabilirsiniz. Çünkü saat markaları ile kafa çalışmasını anlatanlar, farkında olmadan kuşak farklarını da sergilerler.

Yazının Devamını Oku

test

4 Haziran 2007
test test
Yazının Devamını Oku