Hüriyet Rio Olimpiyat Oyunları'nda
KENDİNİ iyi hissetmek arkadaşlarının arkanı kolladığını bilmek değil, senin onların arkasını kolladığını bilmendir. (Green Street Hooligans - 2005)
RIO’da Mo Farah’ın altın madalya kazandığı 10 bin metre finalini izlerken aklıma Yeşil Sokak Holiganları filminin üstteki bu ünlü repliği geldi.
3 Kenyalı, 3 Etiyopyalı taktik koşarak ve “Birbirlerinin arkasını kollayarak” yarışırken tek başına meydan okuyarak bitirdi yarışı Mo Farah. Üstelik yarışta bir ara yere düşmesine, tempo kaybetmesine ve omzundan yaralanmasına rağmen.
2013 yılından beri katıldığı hiçbir yarışmayı kaybetmeyen Biles, son üç yıl dünya şampiyonluğunu da kimselere kaptırmadı. Bu unvanlara ilk ulaşan jimnastikçi de ondan başkası değil.
Popülaritesi o kadar büyüdü ki ünü Amerika sınırlarını aştı. ‘The Biles’ adını taşıyan ve hayranları tarafından oluşturulan hareket bile onun için yapıldı. Bizim genç jimnastikçimiz Tutya Yılmaz ile geçen günlerde konuşurken Biles’tan ‘robot gibi’ diyerek, bahsetmiş ve harika bir sporcu olduğundan söz etmişti.
Mükemmel 10’u alabilen Nadia Comaneci’ye o unutulmaz performansı sırasında hocalık yapan Bela Karolyi’ydi... Bakın, ABD tarihinin olimpiyatlardaki en kısa sporcusu hakkında o neler söylüyor;
“Simone, tarihin gördüğü en büyük jimnastikçi olma yeteneğine fazlasıyla sahip. Onda herkesten daha fazla güç ve atletizm yeteneği var. Dünya henüz onun gibi bir şey görmedi. Hayal bile edemeyeceğiniz şeyleri başarıyor. O başka bir düzeyde ve mükemmel 10’u hak eden tek isim.”
Olimpiyat oyunlarının ilk atletizm finalinde 1 dünya 10 da kariyer rekoru kırıldı, Usain Bolt’un rekorlarını dışarıda bırakırsak böylesine muhteşem bir yarışı en son 1999 ylında Sevilla’da izlemiştim.
Yarıştan günler önce “Rekor kıracağım” diye bağıran Michaelle Johnson 43 saniye 18 ile dünya rekorunu kırmıştı.
Dün koşulan 10 bin metre kadınlar yarışında da aslına bakarsanız tuhaf bir durum vardı, içlerinde atletimiz Yasemin Can’ın da bulunduğu 6 atlet 5 bin metreye birlikte girmişti. Ne olduysa işte ondan sonra oldu. Etiyopyalı Almaz Ayana 5 bin metreden sonra müthiş bir atağa kalktı.
Bu atağa hiç bir atletizm otoritesinin anlam verebileceğini sanmıyorum. Sanmıyorum çünkü olimpiyatlarda önemli olan rekordan daha çok olimpiyat altın madalyasıdır. Dibaba, Cheriyot gibi dünya çapında atletlerin bulunduğu bir yarışta 5 bin metrede atağa kalkıyorsanız ya çılgınsınızdır ya da rekora koşuyorsunuzdur.
BAKIŞLARINI bir noktaya sabitler, önce öne doğru hamle yapardı. 10 metre boyunca ilerler, sonra aynı yolu geriye doğru yürürdü.
Dünya ile bağlantısı kopardı. Yanaklarını şişirir, dilini dışarı çıkarır, bir sağa bir sola çevirir ve az sonra koşacağı 100 metreye konsantre olurdu. Bu hali tıpkı bir kaplanı andırırdı.
Bütün dünya gibi ben de bir yandan bir zamanların 100 metre şampiyonu ABD’li Maurice Green’i izler, diğer yandan da Cüneyt Abi’yi (Koryürek) takip ederdim. Tıpkı Green gibi o da atletizme konsantre seansına geçerdi.
Atletizm ve 100 metre finali onun “saf mutluluk” haliydi.
ŞİMDİ BOLT ZAMANI
RİO Olimpiyatları’nda ülkemizi artistik cimnastik dalında temsil eden 17 yaşındaki Tutya Yılmaz, sadece yeteneğiyle değil, güler yüzü ve sempatikliğiyle de gönülleri fethetti... Denge bölümünde finali kıl payı kaçıran Tutya, hedeflerini ve olimpiyatlarda yaşadıklarını anlatırken, 4 yıl sonrası için de umutlu konuştu...
Salona ilk adım attığında neler hissettin?
Çok heyecanlıydım. Yarışmaya çıktığımda neredeyse bayılacaktım. Atmosfer inanılmazdı. Ama çok güzel geçti, çünkü çok iyi hazırlanmıştım. İlk başta heyecan yaptım ama dediğim gibi her şey iyiydi.
BUNDAN sadece 1 yıl önce, 100 metre kurbağalamada 58 saniyenin altına inen tarihteki ilk sporcu hatta ilk insan olmuştu. Oysa yüzücü, Adam Peaty 2012 Londra Oyunları’da Büyük Britanya’nın hayal kırıklığıydı. Serbest stilde her zaman “korkunç” bir potansiyele sahipti. Ama kurbağalamada “her zaman özel bir sporcu” oldu. Peaty’nin hikayesi de Michael Phelps’in hikayesi ile benzerlikler taşıyor.“Sudan korkarak büyüyen bir çocuk” Peaty. Ablası ile birlikte 4 yaşında yüzme dersleri almaya gittiğinde, çığlıklar atıyor ve havuza girmeyi reddediyordu. Antrenörü Melanie Marshall onu 14 yaşındayken keşfediyor, hem de 10 yaşındaki kızlarla yüzerken: ◊ Kocaman ayakları ve berbat bir stili vardı. Ancak onda özel birşeyler gördüm. Ailesiyle oturup konuştum ve Adam’ı himayeme aldım.
DEV BİR ADAMA DÖNÜŞTÜ
Çok değil tam 7 yıl sonra mükemmel bir sporcu çıktı ortaya. Berbat bir stili olan o koca ayaklı çocuk dev bir adama dönüşmüş, geniş omuzlarını sığdırabilecek gömlek bulma konusunda sıkıntılar yaşamaya başlamıştı. Artık Ted Baker’in terzisinin yolunu tutuyordu. Peaty, aslında yüzücü değil, jimnastikçi olarak doğduğuna inanıyordu. Doğal bir spor yeteneğine sahipti. Salona girdiği ilk gün kendi ağırlığındaki kilolarla çalışmaya başladı. Babası süpermarket bekçisi, annesi kreş yöneticisiydi. 2009 yılında aileyi allak bullak eden ekonomik kriz yüzünden 5 yıl tatil yüzü görmedi. Havuzda artık sadece kulaç atmıyor, hayata karşı yumruklarını da savuruyordu.
KRALİYET NİŞANINI BOYNUNA TAKTI
Ve suda kısa sürede elde ettiği başarılar yılda 15 bin pound kazanan bir sporcu haline gelmesini sağlıyordu. Artık küçük Peaty, ailenin en büyük bakıcısıydı. Adam Peaty, önceki gün Rio’da 100 metre kurbağalama elemelerinde dünya rekoru kırdı 57.55 ile. Dün de finalde 57.13 ile altın madalyaya ulaşarak rekorunu geliştirdi... O çocuk şimdi bir hayali daha gerçekleştirmek istiyor. İngiliz Kraliyet Deniz Donanması’na katılmak. Ama o şimdiden İngiliz Kraliyet Nişanı’nı boynuna taktı bile. Korkusundan, korkmadan...
OLİMPİYATIN KURTULUŞU AVRUPA KITASI
OLİMPİYAT heyecanı hız verdi... Rio’da Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile ilk günden beri birlikteyiz.
Brezilya’da atıcılık dahil tüm tesisleri yerinde görmeye çalıştı.
Tüm sporcularla birlikte olmaya özen gösterdi.
Olimpiyat köyünü ziyaret etti.
200 metre finali madalya töreni... Kürsüde iki siyahi atlet var. ABD’li Tommie Smith ve John Carlos. Aralarında da gümüş madalyalı bir beyaz, Avustralyalı Peter Norman... (Bu hikayede Norman’ın rolü de unutulmaz, ama o başka bir yazı konusu) Kürsüdeki iki siyahi atlet, o günler için devrim sayılacak bir eylemi hayata geçiriyor. Tam ABD milli marşı çalınırken, Tommie Smith, siyah eldivenli sağ kolunu, John Carlos ise, yine siyah eldivenli sol kolunu havaya kaldırıyor.
Irk ayrımcılığının mezarını kazıyorlar o kürsüde. Bir tabuyu daha yerle bir ediyorlar.
Bir tabu da dün gece Rio 2016’da tarihin tozlu sayfalarındaki yerini aldı.
Bir olimpiyat açılışında bir transseksüel ilk kez resmi olarak görev aldı. Gay nüfusunun oldukça yoğun olduğu Brezilya’da eski milli futbolcu Toninho Cerezo’nun oğlu olarak dünyaya gelen ve sonradan kadın olan model Lea T, açılışta önemli bir bir rol oynadı.