SEÇİM dönemlerinde bazı şarkılar, siyasi partiler tarafından seçim şarkısı olarak seçilir. İşte o şarkılar, haftalar boyunca insanların hafızalarına kazınır. Özellikle de seçim gezilerini izleyen gazetecilerin zihnine..
Örneğin Sezen Aksu’nun ’Hadi Bakalım’ı ne zaman kulağıma çarpsa, hala aklıma Anavatan Partisi gelir. Ve ne zaman Fatih Sultan Mehmet adını duysam, kapatılan Refah Partisi’nin 1990’lı yıllarda seçim şarkısı olarak kullandığı ’Fetih Marşı’nın, melodisiyle birlikte hiç unutmadığım o satırı..
"Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın..."
Geçenlerde Fatih Sultan Mehmet’in, kente ve kent yaşamına dair daha önce hiç duymadığım bir sözü gözüme ilişti. Fatih, "Bir kent için en önemli üç şey kanalizasyon, hamam ve kütüphanedir" diyordu.
Neredeyse 600 yıl öncesinden kopup gelen ve bir muazzam dehayı, öngörüyü gösteren bu sözlerden çok etkilendim.
Sonra ardarda geçmişten fotoğraf kareleri geldi gözümün önüne..
Kapatılan Refah Partisi iktidar yürüyüşündeki gücünü, 1994 yılında yapılan yerel seçimlerden almıştı. Melih Gökçek belediye başkanı seçilmeden önce, kapatılan Refah Partisi’nin Ankara Milletvekili idi.
Dönemin TBMM Başkanvekili Yasin Hatipoğlu ile Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tekdal,22 Haziran 1992 tarihinde ciddi bir trafik kazası geçirdiklerinde, kaldırıldıkları Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde Melih Gökçek’in de milletvekili sıfatıyla bulunduğu küçük grupta yaptığımız sohbete dair bir kareyi hatırladım. O günün koşullarında dinin 4’e kadar kadınla evliliğe izin verip vermediğine dair esprili sohbeti...
Kapatılan Refah Partisi ise iktidara ve yerel yönetimlerdeki hükümranlığına, Fatih’in torunu olmakla övünerek, ’Fetih Marşı’ ile yürüyordu.
Gerçek o ki hepimiz ’Fatih’in torunları’, ’Atatürk’ün evlatları’yız.
Denize büyük bir tutku ile bağlı Atatürk’ün, Florya sahillerinde halkla birlikte denize girerken çekilmiş fotoğrafları da belirdi bir anda zihnimde..
Bugün Ankara’da yerel yönetimlerin harem-selamlık havuzları var. Yine yerel yönetimlerin içkili restoranlar ile içki satan büfelere açtıkları savaş da ortada. İnancı yarıştıran ’ezber yarışmaları’ ise cabası..
Atatürk’ün kente dair önceliğinin ne olduğunu, yıllar boyunca didikleyerek katlettiğimiz Atatürk Orman Çiftliği’nin öyküsünden biliyorum.
Fatih Sultan Mehmet’in kente dair birinci önceliğinin ne olduğunu ise yeni öğrendim:
Kanalizasyon..
Bugün Cumhuriyet’in Başkenti’nin, Atatürk Ankarası’nın her yerinden dayanılması güç, kanalizasyon kokuları yükseliyor.
Eryaman’dan geçerken de arabamın camları kapalı olmasına rağmen o koku doluyor içeri; Keçiören, Söğütözü, Yenimahalle, Ahmetler, Çankaya, Bakanlıklar, Akay Kavşağı’ndan geçerken de...
Bugün Ankara’nın değişik yerlerindeki ağır kokularla ilgili haberimizde ayrıntılarıyla okuyacaksınız.
Ancak Ankara koktukça, yetkililer susuyor.
Ankara Hürriyet’in "komutan logar" nitelemesiyle kent gündemine taşıdığı, kent kampanyasına dönüştürdüğü rögar kapakları sorununu da hatırlayacaksınız.
Rögar kapakları hala ya tümsek, ya çukur kent trafiğinde...
Ve yetkililer bu konuda da suskun.
Yerel yönetimlerin harem-selamlık havuzları bana "Atatürk’ün Floryası"nı, kentin caddelerinden artık sokakları saran kokular ise Fatih Sultan Mehmet’in 6 yüzyıl önceki öngörüsünü hatırlatıyor.
Sokaklara bakıyorum, bugün minarelerde boy gösteren ’Hoşgeldin Ramazan’ mahyaları, Ramazan ayı bitince yerini ’Hoşgeldin Yerel Seçim’ afişlerine, pankartlarına bırakacak.
Sezen Aksu’nun, geçmişte Anavatan Partisi tarafından seçimlerde kullandığı şarkının orjinal sözlerinde dediği gibi..
"Hadi bakalım, kolay gelsin. Bir acayip zor yarış. Bana ne aman, ben anlamam. Pek hesaplı ince iş..."