Kurthan Fişek: Gündemde kalmak doğal ihtiyaçtır!

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

DEĞERLİ bir okuyucumdan ‘‘sitem mektubu’’ aldım. Israrla ve inatla, yedinci devlet başkanı Ahmet Kenan Evren'e sataşmamı eleştiriyordu.

Aslında, ‘‘sitemkár’’ olmaktan çok, ‘‘hakaretámiz’’ bir mektuptu.

‘‘Paşamı devamlı eleştiriyorsun... Boyundan utan cahil herif! Senin gibilerden kurtardı bu memleketi...’’

Doğru, üniversiteden kurtardı, medyaya musallat etti.

* * *

Kendi kendime söz verdim. Kendilerinin suluboya sergilerinin açılışına, müzayedelerine gitmeyeceğim... Kendilerinden bir daha söz etmeyeceğim...

Derken, 12 Eylül operasyonunun yirminci yıldönümü kutlamaları ve şenlikleri münasebetiyle, eteklerindeki taşları dökmeye başladı herkes... Sayın yedinci devlet başkanımız da, yemedi, içmedi, resim yapmadı, sevgili Ali Kırca'nın programına çıktı.

Diyalog, ‘‘Kim 500 Milyar İstemez?’’ programı çağrışımı yaptı bende...

‘‘Sizden birisi öldürülseydi, cezaevindeki herkesi öldürecek miydiniz?’’

‘‘Heeee!’’

‘‘Emin misiniz?

‘‘Evet!’’

‘‘Son kararınız mı?’’

‘‘Evet!’’

* * *

Yine susacaktım, söylenmeyecektim. Ama, bu kararıma turp sıkıldı.

‘‘Bizim anayasamızın değişmesinin zamanı henüz gelmedi netekim... O kadar istiyorlarsa değiştirsinler, değiştirebilirlerse...’’

Devamlı konuşmak, gündemde kalmayı istemek, doğal bir ihtiyaçtır.

Tıpkı, günün belli saatlerinde, belli zaman aralıklarıyla ‘‘def-i hacet’’ probleminin depreşmesi gibi... Prostat vaziyetleri...

* * *

12 Eylül mağdurlarından Alparslan Türkeş, çarpıcı bir açıklama yapmıştı.

‘‘Silahlı kuvvetler darbe yapmayı aklına koymuştu. 12 Eylül müdahalesinden önce, darbe maksadına uygun bir ortamın oluşturulması niyeti vardı. Ziraat Mühendisleri Birliği lokaline bomba koyanlar bir teğmenle bir erdi. Bunlar yakalandı, ama, olay örtbas edildi...’’

12 Eylül'ün başprodüktörü Kenan Evren dolaylı bir cevap vermişti.

‘‘Ben Türkiye'nin yüzde 92'sinin referandum oyuyla cumhurbaşkanı seçildim. Halkımız, yüzde 92 oyla, anayasamı çok beğendi, benimsedi...’’

12 Eylül mağdurları adına, kıt aritmetik bilgimle, karşılık vermiştim.

‘‘Polis ve jandarmanın başında nöbetleşe bekledikleri referandum sandıklarına, içlerindeki oyun rengini gösteren şeffaf zarflar atıldı. 1983 genel seçimlerindeyse, cuntanın açıkça desteklediği, Sunalp'ın MDP'sine yüzde 25 oy çıktı. Hem o anayasanın, hem cumhurbaşkanı seçilen zátın gülhakkı, yüzde 92 değil, yüzde 25'tir...’’

* * *

Devamlı gündemde kalabilmenin ön şartı, her seferinde yeni bir şeyler söyleyebilmektir. Dokuzuncu cumhurbaşkanımız da hep yapardı.

Türkiye'de üs yok, tesis var.

70 cente muhtacız...

Tespih çeken elle tetik çeken el bir olmaz...

Bulun 226'yı, düşürün hükümeti!

Bana milliyetçiler adam öldürüyor dedirtemezsiniz!

* * *

Yedinci devlet başkanımız aynı şeyi yapmaya devam ediyor.

Altı sene önce dediydi: ‘‘Solun bölünmemesi için Erdal İnönü'yü oybirliğiyle veto ettik...’’

Şimdi tekrarlıyor. ‘‘Ecevit hapse girerken çok üzüldüydüm netekim...’’

* * *

Cumhurbaşkanlığı maaş ve ödeneklerinin sabit tutulması konusunda da kesilen ahkám var. ‘‘Maaşlar artarsa emekli maaşları da artar netekim... Cumhurbaşkanı maaşlarının dondurulması, benim gibi 500 milyon emekli maaşıyla geçinmeye çalışanlara haksızlıktır...’’

Yine eskilere gitti aklım... ‘‘Cumhurbaşkanlarına verilen hediyeler’’ konusunda da benzeri konuşmuştu.

‘‘Cumhurbaşkanlarına gelen hediyelerin hazineye devri konusunda bir kanun teklifinde bulunmuştum netekim... Ama, nedense çıkmadı. Ben gittikten sonra, bana gelen hediyelerin hepsi götürülmüş...’’

* * *

12 Eylül yıldönümlerinde, bazı devlet büyüklerinin ‘‘nostaljik takılma’’ (ve gündemde kalma) sevdaları yüzünden, ilginç suç ihbarları yapılıyor.

Başta TBMM, kimse de üstüne gitmiyor. Niye acaba?

Yazarın Tüm Yazıları