Paylaş
KENDİ kendime soruyorum: ‘‘Yaşlandın mı? Kaç hükûmet gördün?’’ Kendi kendime cevap veriyorum: ‘‘Çoookkkkk!’’
Soruyorlar: ‘‘O günler nasıldı abi?’’
Umûma açık cevap veriyorum: ‘‘Eyiydi, eyiydi. Değişikti...’’
* * *
Üç tanesi başarılı, iki tanesi düşük, beş tane askeri darbe gördüm.
Hayatımda yüz yüze geldiğim ilk başbakanım Adnan Menderes'ti.
‘‘Olur mu böyle olur mu?’’ şarkısını söylüyor, Kızılay'da bir aşağıya bir yukarıya volta atıyorduk.
Üniversite öğrencisiydik.
Başka eğlencemiz yoktu.
Kızılay meydanındaki saat kulesinin yanından, Menderes'in atlı polisleri kopup gelirdi. Yalınsopa...
Adnan Menderes'in Kızılay'dan Sıhhiye'ye doğru yürüyeceği tuttu.
Tuna Caddesi girişinde burun buruna geldik.
Yarım tonluk atın üstünde iki metrelik meşe odunuyla üstüne gelen bir yetmişlik polisi gören ne yaparsa, ben de onu yaptım.
Arazi oldum.
* * *
İkinci yüz yüze geldiğim başbakan İsmet Paşa'ydı.
Talat Aydemir'in ayranı kabarmıştı. Şanssızlığı, İsmet Paşa başbakandı.
‘‘Canım, yavrucuğum, gel, teslim ol, beni fazla uğraştırma!’’ dedi paşa... Rahmetli Aydemir albaydı, paşa sözünden çıkmadı, birliklerini teslim etti, evine çekildi.
Aradan bir buçuk yıl daha geçti.
20 Mayıs'ı 21'ine bağlayan gece (1963) Talat Aydemir yine dayanamadı, ‘‘Yetti be!’’ dedi, ‘‘Ne olacak bu memleketin háli?’’
Süvarı binbaşısı Fethi Gürcan'a emir verdi: ‘‘Git topla hepsini...’’
Orduevinde resepsiyon vardı o gece...
Duyan duymayan gelmişti. Medya mensupları olarak biz de oradaydık.
Başbakan İsmet Paşa enterne edildi. Albay Gürcan Talat Aydemir'i aradı.
‘‘Hepsini topladık, ne yapalım başkanım?’’
‘‘Zarar gelmez onlardan...’’ dedi Talat albayım, ‘‘Sal gitsin...’’
İsmet Paşa serbest bırakıldı. İlk gittiği yer genelkurmay başkanlığıydı.
Darbe teşebbüsü devam ederken döndü, iki cümle etti. ‘‘Hayatının en büyük askeri hatasını yaptın Talat... Bırakmayacaktın beni...’’
Üç saat sonra darbe bastırıldı.
* * *
Cumhuriyeti 27 Mayıs'a bağlayan dönemde 9 başbakan tanıdık.
İsmet, Fethi, Celal, Refik, Şükrü, Recep, Hasan, Şemsettin, Adnan...
27 Mayıs sonrasında, başbakanların sayısı ya 13'ü, ya 14'ü buldu.
Çoğuyla tanışma, yüzleşme zevkine erdim.
Süleyman Demirel'e her zaman ‘‘Sayın Başbakanım’’ derim... Yalakalık etmek için değil... O kadar şapka-pardesü kaptırdığı hálde, geri dönmeyi becerip nizamiyenin sol tarafındaki vestiyerden emanetlerini geri aldığı için...
Bülent Ecevit'e her zaman ‘‘Sayın Başbakanım’’ derim... Yalakalık etmek için değil, sahiden başbakanım olduğu, kendisine 18 ay bürokratlık yaptığım için...
* * *
İzmir'de doğup Fransa'ya başbakan olmaya hazırlanan Edouard Balladur, vaktiyle, ‘‘Doğduğum yeri tanımak istiyorum, hakkında yazılmış ne kitap varsa gönderin!’’ diyordu.
Rivayet doğruysa, Nazım Hikmet'in şiir kitaplarını da istetmişti.
Devlette istikrar esastır, devamlılık esastır, kararlılık esastır.
* * *
Türkçe lastikli bir dildir.
Sayın başbakanım ‘‘Denize girmeyi özlemişim!’’ dedi.
Ankara'daki son siyasi espri bunun devamı...
‘‘Girilecek Deniz mi kaldı? CHP bitti gitti záten...’’
Birbirlerine gireceklerine, birlikte olsalardı, bu koalisyon sıkıntıları çekilir miydi?
Paylaş