Paylaş
Dünya Kupası dün başladı, yerkürede kaç âdem varsa futbola endekslendi. Herkeste tuhaf bir merak, tatlı bir telaş, tehevvür ve teheyyüç...
Kim kazanır? İtalya mı? Brezilya mı? Almanya mı? İskoçya mı?
Kim kazanırsa kazansın... Kimin umurunda?
Bana ne?
Ekonomi kazanacak... İç politika kazanacak... Diplomasi kazanacak...
Bir aylık Dünya Kupası'nın cirosu 25-26 katrilyon... Yani, Türkiye bütçesinin iki katı...
Şaşırmamak gerek... ‘‘Spor’’ dediğimiz ve arslan payını futbolun aldığı sektörün dünya ölçeğindeki bütçesi 250-260 katrilyon, yani bizim maliye bakanlığını 10-15 sene idare eder...
Tabii, kerameti kendinden menkûl Güneş Taner enflasyonu yine patlatmazsa...
* * *
Dünya spora, futbola endekslendi.
İç savaş (yani, ülke içi sınıf savaşı) unutuldu, ‘‘on altıncı dünya harbi’’ (milletlerin dalaşması) başladı.
Futbol savaştır.
İkiye bölünmüş, kendi yarı sahalarını parsellemiş orduların, kendi mevzilerini korurken, düşman tahkimatına tasallut ve tecavüz etmeleri, ele geçirmeye çalışmalarıdır.
Futbol savaşın simülasyonudur, sanal muharebedir.
İlkel duyguların, dışavurumların tercümanıdır.
* * *
Futbol, aynı zamanda, iç ve dış politikadır.
Sporun ‘‘baba evi’’ siyasettir. Spor siyasetin elinde doğmuştur.
Futbola siyaset hiç karışmamıştır.
Siyaset, işine geldiğinde, top oynamıştır.
* * *
İlk ‘‘organize spor olayı’’ olan Antik Olimpiyat Oyunları'nı Elis Kralı Iphitos başlattı. M.Ö. 776'da başlayan bu oyunların amacı, devamlı savaşan Yunan site devletlerini 40-45 günlük barışa sokmaktı.
O güzelim olimpiyatları saldırgan-savaşçı Roma imparatoru Theodisius bitirdi. M.S. 393 yılıydı, ‘‘Ekmek kalmadı, sirk verelim’’ dedi. Latincesi panem et circenses'tir.
Sporun adı ‘‘gladyatör dövüşleri’’ oldu, spor adına kan gövdeyi götürdü.
‘‘Siyaset’’ ne gerektiriyorsa, ‘‘spor’’ onu yaptı.
* * *
Yirminci yüzyılda, ‘‘Bana 200 bin kişilik bir uyku tulumu yapın!’’ diyen Francisco Franco'nun bu buyruğu, ortaya ünlü Bernabeau Stadı'nı çıkardı.
Antonio Salazar, ‘‘Ben, Portekiz'i 38 yıl süreyle, 3 F, yani Fatıma (örgütlü din), Fiesta (şölen) ve Futbol'la yönettim!’’ dedi.
Ülkeler, uluslararası ilişkilerini sporla kurdular, sporla bozdular. Almanya Demokratik Cumhuriyeti, NATO'nun Hallstein Doktrini çerçevesindeki ambargosunu sporla kırdı. Honduras'la El Salvador, bir futbol maçını bahane ederek yılların kozunu savaş alanlarında paylaştılar.
Bu kadarla kalmadı spor-siyaset ilişkisi...
Kennedy'nin uyguladığı anlamsız ambargo-ablukayı kırmak için, Richard Nixon, Amerika'nın kapılarını Kübalı basketçilere açtı, Çin Halk Cumhuriyeti'yle iletişimi masa tenisçileri kanalıyla kurdu.
Yunan halkı, Albaylar Cuntası'nın Avrupa Konseyi'nden atılması kararına pek aldırmadı, ama, Yunan takımları UEFA Kupası'ndan ihraç edilince yer yerinden oynadı, cunta düştü.
* * *
On altıncı Dünya Kupası dün başladı.
Kupayı kimin kazanacağı umurumda değil...
Ekonomi kazanır, iç politika kazanır, dış politika kazanır.
Futbol dediğimiz şey ne yapar?
‘‘Çingene çalar, Kürt oynar’’ gibisinden bir şey olur.
Paylaş