Kenan Başaran

'Kagawa şenlikleri' erken başladı

4 Şubat 2019
Biliyorum ki Beşiktaşlılar “Ah be Kagawa keşke sezon başında gelseydin” diyordur. Evet, dün maç koptuktan sonra girdi ama Belhanda’nın ilk isabetli şutunu 20. haftada attığı bir ligde Japon, 2 şutta 2 golle başladı.

Beşiktaş’ın Antalya 11’i, ilk bakıldığında ‘yaratıcılığı’ zayıf bir kadro görüntüsü veriyordu. Kâğıt üzerinde en yaratıcı isimler Ljajic ve Lens’ti. 35. dakikadaki ilk gole kadar siyah beyazlıların ortaya koyduğu futbol da söz konusu iddiayı destekler nitelikteydi. Sonra 4’er dakika arayla üç gol geldi.. Bizim buralarda yaratıcılık sadece topla yapılan cambazlık olarak algılanır. Oysa, toplu olduğu kadar, topsuz oyun da yaratıcılığın bir ölçütü; belki de daha da önemli bir ölçütüdür. Abdullah Avcı, Başakşehir’de farkındalık yaratmak için sık sık bunun altını çiziyor. ‘Topsuz yaratıcılık’, bazen, elverişli bir pozisyondayken de topa dokunmayıp, bir arkadadaki oyuncuya bırakmayı gerektirir... Sahanın her alanında etkilidir topsuz oyun. Alanı doğru kullanmayı sağlar, dara düşmüş takım arkadaşlarına seçenekler yaratır vs... Ligin ilk yarısında Beşiktaşlı oyuncular, bir çok maçta durarak ve top geldiğinde oynadı. Ama şimdi, durmayan ve sürekli arayan bir oyuncu var: Dorukhan Toköz... Ofansif ve defansif oynadığı gibi; toplu ve topsuz oyunu da Beşiktaş’ta en iyi oynayan isim... İlk devre 35’ten önce ve sonra olarak iki ayrı görüntü veren Beşiktaş, soyunma odasına “Maçı bitirdim” diyerek girdi. Öyle ya skor 3-0’dı! Oyunun ilk bölümünde hiçbir etkinlik göstermeyen Antalyaspor’un hocası Bülent Korkmaz, ikinci 45’e bir savunmacı ve kanat çıkartıp, bir orta saha ve forvet sahaya sürdü. Başka da çaresi yoktu.

SALİH DURMAYINCA

Araştırmalar, geride olan takımın 59. dakikaya kadar ilk değişikliğini yapması halinde gol bulacağını söylüyor ve nitekim 50’de Doukara, geri dönüş yolunu açabilecek golü attı. 67. dakikaya kadar Beşiktaş öldü öldü dirildi. Orta sahası düştü ve çok pozisyon verdi. Güneş’in 59’da Caner’i çıkarıp solu Adriano-Güven yapması ve ileri uca da Larin’i koyması da takım savunmasını yükseltmedi. Antalya’yı kendi kalesine 4. golü atan Salih Dursun durdurdu. Lakin bu golde kontrayı başlatan Lens’in hakkını da vermeli. 4-1’den sonra Beşiktaş, çok rahat pozisyonlar bulmaya başladı. Ve lakin Larin’in yetersizliği saç baş yoldurdu. Klas neymiş Kagawa gösterdi Larin’e. Evet, maç kopmuştu Kagawa girdiğinde ama ilk iki şutunda da golle buluştu. Bakın Kagawa da ‘yaratıcılık’ dediğim mefhumun da ete kemiğe bürünmüş hali. Sezon sonuna kadar sürecek ‘Kagawa Şenlikleri’ başladı diyebiliriz, sanırım...

DORUKHAN ‘TOLGAY KAYIP DEĞİL’ DİYOR

TOLGAY Arslan, 132 maçta 3 gol attı. Bunların sadece 1’i ligdeydi ve sadece 1’i çok kıymetliydi; Liverpool’a attığı. Onun bölgesine gelen Dorukhan, sadece 9 lig maçında 3 gol attı. Bir de VAR’a takılan golleri var! Tolgay belki kayıp sayılırdı ama Dorukhan “Hayır, değil” diyor.

O ÖPMEDİĞİN ARMA VAR YA!

ESAS olan Metin Oktay, Lefter ve Baba Hakkı gibi ‘ortak değer’ olmaktır Tolgay Arslan! Beşiktaş, güncel bir yönetici ve hoca değildir. Onlara kız ama Beşiktaş 116 yıllık büyük bir camiadır. Öpmediğin o armada ay yıldız vardır. Niye? Çünkü Türkiye’yi 11 futbolcusuyla sahada temsil etmiştir. O yüzden ay yıldızı kullanma şerefi verilmiştir. Yani o armayı her türlü öpebilirdin, başka sevgilerine halel gelmezdi!

Yazının Devamını Oku

Kagawa geç geldi; ama iyi ki geldi

1 Şubat 2019
Tabiri caizse ara transferin en büyük bombası Kagawa oldu.

 Beşiktaş sezon başında istediği Japon’u sürpriz şekilde renklerine bağladı. Meslektaşlarım Orhan Uluca ve Cengiz Izmitli ile dün şöyle küçük bir Kagawa forumu yaptık. İşte tespitler:

HANDiKAPLARI

1-Geçen sezon sakatlıktan ötürü toplam 90 günlük bir sakatlık süreci yaşadı.

2-Bu sezon sadece 4 maça çıkabildi.

DORTMUND’DA NEDEN OYNAMADI?

1-Yakalanan yeni jenarasyonun kurbanı oldu.

2-Chelsea’nin 64 milyon Euro verdiği Pulisic bile banko olamadı. 19 lig maçının 5’inde ilk 11 oynadı.

3-30 yaşına gelmiş olması...

Yazının Devamını Oku

Önümüzdeki sezona bakacağız!

26 Ocak 2019
Kenan Başaran yazdı.

Beşiktaş, Erzurumspor maçına hafta boyunca “Burak Yılmaz protesto edilecek mi?” sorusunun gölgesinde hazırlandı. Siyah beyazlı taraftar “Önce Beşiktaş” diyerek, sessizliği seçti.

Medel-Mirin ikilisini beklerken Güneş’in tercihi Necip-Mirin oldu. Mirin tek başına da çıksa önemli değildi zira Erzurum, ilk 45’i ailecek savunmada geçirip Rashad ve Sunu’nun kontra çıkışlarına bel bağladı. 

Beşiktaş, kalabalık Erzurum bölgesinde hareketli görünse de organize ikili, üçlü oyunlar yapamadı. Burak ve Quaresma’nın iki şutu gole en yakın olduğu anlardı. Bu tür alan bırakmayan takımlara karşı duran toplar altın değerinde olur ama siyah beyazlılar köşe vuruşlarını da çok verimsiz kullandı.

Quaresma sanırım ilk defa bir tam devreyi sol kanatta bu kadar vakit geçirdi. Güneş, dün ondan bir Babel olmasını istedi ama olmadı. Nitekim 55’ten sonra tekrar sağa geçti.

Erzurum, 2. devre hücuma daha cüretkar çıktı ki   56’da Rashad ve 57’de Sunu, golü kokladı.

Lens-Caner değişikliği beklerken Güneş, Burak’ı çıkardı.  

Caner’in girişi hareketlilik ama aynı zamanda anlamsız bir telaş da yükledi Beşiktaş’ın oyununa. Şansızlıkların adresi Dorukhan’ın kendi kalesine attığı gol, Beşiktaş’ı çıkmaz sokağa itti. Erzurum, ikinci golü de bulacak fırsatlar yakaladı. Ve o sokaktan yine Dorukhan çıkarmaya çalıştı beraberlik golüyle. Fakat yetmedi. Şampiyonluk kaçtı mı? Dün kaçmadı, çok daha önce kaçtı. Akhisar’da kazanırken de şampiyonluk iddiası ortaya koyan bir oyun yoktu. 

Beşiktaş, ara transferde boşuna oyuncu almasına gerek kalmadı. Kalan günlerde mümkün mertebe futbol miadı dolan isimlere teşekkür etmek... Bu tablo, sadece sahadaki oyunculara fatura edilemez. Bu sezon ne yönetim ne de teknik heyet birbiriyle iyi bir işbirliği yaptı. 

Yazının Devamını Oku

Alan olayı bir ders olabilir mi?

25 Ocak 2019
Menajerler gün be gün futbolun en güçlü adamları haline geliyor. Eski zamanların ‘simsar’ muamelesi gören menajerleri, bugün özel uçaklarıyla seyahat eden bir iş adamı haline geldi.

Kurdukları menajerlik şirketleriyle dünyanın dört bir yanından futbolcuların temsilciliğini alıyorlar. Birçok takımda temsil ettikleri oyuncuların olması, onları oyunda ayrıca çok güçlü birer aktör haline getiriyor. Oyuncuların yanı sıra kulüpler de transferde onlara yetki veriyor. İşini çok iyi yapan; kulüplerin de oyuncuların da ortak menfaatini gözeterek kurumsal bir hizmet veren menajerler olduğu gibi, bu işi el yordamıyla yapanlar da yok değil. Galatasaray, aylardır Alan diye bir oyuncuyu transfer ediyor. Türkiye’den çok fazla kimsenin doğru düzgün izlemediği bir futbolcu. Sarı kırmızılılar talip olduğu günden beriyse bir dünya yıldızı muamelesi görüyor.

“Alan bitti”, “Alan yola çıktı” diye aylardır haberler okuyoruz. Samuel Beckett’ın meşhur ‘Godot’yu Beklerken’ isimli oyununu solladı diyebiliriz ‘Alan’ı Beklerken’i’ (!) Ve nihayet onu almaya giden Abdurrahim Albayrak, önceki gün memlekete döndü. Ancak eli boş! Sanırım Albayrak’ın Galatasaray kariyerindeki en zor anlardan biriydi, havalimanında gazetecilere konuyu açıklamaya çalıştığı o an... Alan transferinin yatmasında menajer çatışması ve kulüplerimizin kurumsallaşma sıkıntıları büyük pay sahibi... Oyuncunun menajeri ayrı, kulübün yetki verdiği menajer ayrı... Ve kaybeden G.Saray oldu. Genelde çalışma mantığı şu: Bir menajer kulüplere oyuncu öneriyor ve “Biz hallederiz” diyor. Sonra söz konusu oyuncuyla irtibata geçerek, ‘Türkiye temsilciliği’ni almaya çalışıyor. Alırsa ne ala, almasa muamma...

Sonuçta bu iş para kazanmak için yapılıyor. Ve tüm aracılar, en büyük komisyonu kendisi almak istiyor, doğal olarak. Hele ki bir oyuncunun bonservisi elindeyse... O zaman menajerlerin eli daha da güçleniyor. Son yıllardaki ‘başlık parası’ misali bir ‘imza parası’ da bu yüzden peyda oldu. Bu imza paraları öyle rakamlara vardı ki, adeta bir bonservis oldu çıktı...

FIFA, bir ‘yetkili menajer bilgi bankası’ kurmalı. Uluslararası transferler için bu elzem. Kulüp, oyuncuların esas ve ülke ülke yetkilendirilen menajerlerini bilmelidir. Oyuncular kaç resmi menajeri varsa sisteme girmelidir. FIFA da oyuncu ve menajeri eşleştirerek, bir nevi kulüplere ‘teyit’ vermelidir. Bu şekilde kulüpler, “Hallederiz” diyen menajerlerin söz konusu oyuncuyu temsil hakkına sahip olup olmadığını bilecek. Tüm bu bilgiler, FIFA tarafından online ortamda açıkça sunulmalı.

DOLMABAHÇE’DE BURAK YILMAZ İÇİN KARAR GÜNÜ!

Burak Yılmaz, oynarsa, 11 yıl sonra bugün Dolmabahçe’de taraftarın önüne çıkacak. Güneş’in fizikselden ziyade mental çekincileri olabilir. Gökhan Gönül, ilk geldiği sene Kadıköy’de sahaya çıktı ve maçı büyük protestolar altında bitirdi, ama sahanın iyilerinden biri olarak. Gönül, Beşiktaş’a da o gün gerçek anlamda transfer oldu. Önce kafası çok karışıktı. Burak Yılmaz ve taraftar için Erzurum maçı bir ‘karar maçı’ olacak... Taraftar protesto yapacak mı yapmayacak mı? Yapacaksa dozu ne olacak? Burak’ın tepkisi ne olacak? Herkes bu soruların cevaplarını merak ediyor. Akhisar maçında iki penaltı beklentisi olan an yaşadı Beşiktaşlılar... Birinde Burak düştü, diğerinde Ljajic... Burak, üzerindeki yaftadan dolayı itiraz etmedi. Ljajic ise etti... Hakem iki pozisyonda da devam etti. Ama illa bir penaltı verilecekse, o Burak’ınkiydi. Zira topuğuna bir müdahale vardı. Ljajic ise kelimenin tam manasıyla kendini artistik şekilde attı. VAR sayesinde hakemler artık karar verdiklerinde ilk andaki inandıklarını çalıyor. Zira “Hata yaparsam da nasılsa VAR’a bakılır” rahatlığına sahipler. VAR olmasaydı belki hakem Ljajic’in düşüşüne penaltı çalacaktı... Beşiktaş taraftarı Burak Yılmaz’a, bir kefaret söz konusuysa, bunu ödemesi için ikinci bir şans vermelidir...

GÜNEŞ AKHİSAR'DA NE DEDİ?

Yazının Devamını Oku

Artık kim bakar kötü futbola! Mühim olan skor

19 Ocak 2019
Beşiktaş’ta maçın iki adamı vardı. Biri en zor anda takımı öne geçiren Dorukhan, diğeri bir çok kritik kurtarışa imza atan Karius. Bu şu demek: Kötü futbolla, iyi skor aldı Beşiktaş. Ama ligin 2. devresinde herkes skora bakar.

Beşiktaş, zayıflamış şampiyonluk umutlandırmak, Aksihar ise tehlike bölgesinden uzaklaşmak için sahadaydı. Ancak, Akhisar’ın esame listesine kurallara aykırı şekilde 13 yabancı yazması nedeniyle maç hükmen 3-0 Beşiktaş lehine tescil edilecek. Biz yine de ortada oynana bir maç olduğu için bir nevi lige hazırlık babında yorumlayalım: Baştan söyleyeyim: İlk 45’te ‘futbol takımı’ namına izlediğimiz taraf Akhisar’dı. Soyunma odasına önde girmesi gereken de Cihat Arslan’ın öğrencileri olmalıydı. Fakat çok iyi çıktıkları atakların birçoğunu beceriksizce harcadılar. Birinde de Karius’un müthiş kurtarışına takıldılar. Beşiktaş’ın Caner-Lens’ten oluşan solu, Antalya tatilinden dönmemişti henüz! Yol geçen hanıydı. Savunmanın yenisi Mirin, çevreyi algılamaya çalışırken, her şeye yetişmeye çalışan Vida, zorlandı. Daha da önemlisi siyah beyazlılar hücum hattında top tutmakta zorlandı. Beşiktaş’ta işler çok kötü giderken Dorukhan’ın sıradışı vuruşu geldi. Beşiktaş’ın savunma ve ofansta düzgün işleyen tek adamıydı ve golün ondan gelmesi esasen sürpriz değildi. Dorukhan, bu çizgisiyle hızla milli takıma doğru yol alıyor. Beşiktaş, öne geçtikten sonra da sıkıntılarını aşamadı ve taraftarına “Bir an önce devre olsun” duygusunu yaşattı. Evet, kendisini soyunma odasına zorlukla atan Beşiktaş, dönüşünde çok çabuk rahat nefes aldı. Gönül, Quaresma’nın serbest vuruşunda skor olarak Beşiktaş’ı rahatlattı. “Skor olarak” diyorum, zira Akhisar, oyundan hiç düşmedi ve dakikalar ilerledikçe de siyah beyazlıları zorladı. Aslında atılacak bir gol maçı döndürmelerini sağlayacak iklimdeydi. Burak Yılmaz, fiziksel olarak hazır olmadığı halde mecburiyetten dün akşam sahaya sürüldü. Burak’ın kendini toparlaması için en az bir hafta daha lazımdı. Dün sadece bir pozisyonla maçı tamamladı. Ama Akhisar maçı hazırlanma sürecini de hızlandırdı. Güneş’in, devre arası çalışmalarından memnun kaldığı Larin, Beşiktaş’ın bunaldığı anlarda sahne aldı. Akhisar, yenilgiyi hak etmedi. 3-0 geri düştüğünde de gol arzusunu korudu ve nihayetinde attı da. Beşiktaş, dün rakibine çok pozisyon verdi kendisiyse az buldu ama hemen hemen hepsini attı. Ligin ilk devresinde bir çok maçta yapamadığını yaptı yani.

KARIUS KONSANTRE OLUNCA...

Beşiktaş, 3-1 kazanırken kalesinde çok sayıda pozisyon verdi. Ligin ilk yarısında kalitesinin gerisinde kalan Karius, dün klasını konuşturdu. Çok kritik anlarda mutlak pozisyonlarda gole izin vermedi. Karius, konsantre olduğunda iyi bir kaleci olduğunu herkese gösterdi.

TOLGA ZENGİN'İN MEKTUBU

Kadro dışı olan Tolga Zengin, dün Instagram’da güzel bir mektup yazdı. Evvela çok düzgün bir Türkçe ile yazmış. Futbol dünyasında nadir görülen bir özen Zarf tamam, ya mazruf? İçerik de çok sağlam. Yöneticiden futbolcuya kadar herkesin yolcu, Beşiktaş’ın han olduğuna vurgu yapan Tolga, camiayı kenetlenmeye davet ediyor. Takımları başarıya sadece oynayanlar değil, oynamayanların duruşları da taşır.

BURAK'LA KAVGA BEŞİKTAŞ'I VURUR

Yazının Devamını Oku

2 hafta sonra lig bitebilir

18 Ocak 2019
Kenan Başaran yazdı.

Süper Lig’in ikinci devresinde perde bugün açılıyor ve iki hafta sonra; 19 hafta sonunda da kapanabilir! Üç büyüklerin hali pek iç açıcı değil. F.Bahçe’nin derdi zaten şampiyonluk değil, alttan kurtulmak. Fatih Terim’in “Ocak ayını bekleyin” demesine rağmen ayın yarısı geçti ancak taraftarı havaalanına taşıyacak bir transfer henüz yok. Buna karşın takımın iki belkemiği Ozan Kabak ve Rodrigues gitti. Maddi açıdan büyük kazanç ama yerleri Gomis gibi dolmazsa, kimse kasaya giren paraları konuşmaz. Ayrıca ara transferde büyük sirkülasyon yaşayan takımların şampiyon olması da düşük bir ihtimaldir. İyi takıma bir-iki takviye yapan ekipler mutlu sonu görür, genelde.

Ve Beşiktaş... Burak Yılmaz takviyesi çok kritik. Puan farkı daha düşük olsaydı Burak hamlesinin, şampiyonluk hamlesi olduğu söylenebilirdi. Ne var ki 17 maçın en az 15’ini kazanmaları şart. İlk 5 haftayı kayıpsız yürümeleri lazım, moral motivasyon açısından. Diğer yandan Babel gibi mühim bir silah yitirildi. Evet, ilk devre zaten pek ortalıkta yoktu ancak son oynadığı Kasımpaşa maçında bile “Oynadığında büyük koz” olduğunu bir kez daha göstermişti. Lens’in ikinci devreye evrimleşerek başlamalı ki Babel’in yeri dolsun.

‘BUTİK KULÜP’, ‘DEV KULÜP’

Love, Tolgay Arslan, Gökhan Töre gibi kadro dışılardaysa en mühim isim Tolgay...  Ljajic ve Oğuzhan’ın birlikte oynayamadığını ve birini tercih edeceğini söyleyen Güneş’in aklının Tolgay’da kalmayacağını düşünemeyiz. Yani Tolgay-

Ljajic birlikte oynardı. Sonuç itibarıyla üç büyüklerin vaziyeti şampiyonluk yolunda pek iyi sinyaller vermiyor.

Özetle; transfer politikaları büyük ölçüde plansız olan, önemli oyuncularını kaybeden, oyuncuların bazılarını kadro dışı bırakan veya bıraktıktan sonra affeden, ödemelerde sorun yaşayan bir ‘üç büyük’ manzarası var...

Bu noktada Medipol Başakşehir, tarihi bir fırsatla karşı karşıya. Ligin ikinci devresinin ilk iki haftasında alacağı sonuçlar,  şampiyonluk yarışını büyük ölçüde belirleyebilir. Başakşehir, Trabzonspor ve Kasımpaşa maçlarından 6 puan çıkartırsa, matematiksel olduğu kadar mental olarak da takipçilerini kıracaktır.

Mevcut takımını koruyup hocasıyla da nikâh tazeleyen Başakşehir, yaptığı Robinho ve Serdar Taşçı transferleriyle devre arası planlamasını da çoktan yaptığını gösterdi.

Yazının Devamını Oku

En büyük yaptırım puan silme

11 Ocak 2019
Günlerdir futbol kulüplerinin borçlarının yapılandırılması konuşuluyor.

 Ayaklarını yorganlarına göre uzatmayan kulüplerimiz, gelirlerinden çok harcayarak, çevrilemez bir borç sarmalına girdi. Kulüpler, bir nevi konkordato vaziyetinde. Herkes dört büyüklere odaklanmış durumda ancak Anadolu kulüpleri de perişan halde. Zaten G.Saray Başkanı Mustafa Cengiz de bu yapılanma yoluna Anadolu’dan gelen taleple girildiğini söyledi.

ZİHNİYET ŞARTI

Peki kulüplerin borçları yeniden yapılandırılırsa, çok sağlıklı bir yapıya kavuşurlar mı? Tek başına borcu ötelemek veya uzun vadelere yaymak yetmeyecektir. Bunun zihniyet yapılandırılmasıyla da desteklenmeye ihtiyacı var.

1-Kulüpler tepeden tırnağa reforme edilmeli: ìKulüpler, dernek ve şirket olmak üzere, iki ayrı yapıya sahip. Dernek yapısı artık son yıllarda batık haldeki şirketlere mali makyajlar yapılmak için kullanılır hale geldi. Aralarında suni alışverişler yapılıyor vs... Bu ikili yapıya son verilmeli.

2-Kulüpleri yönetenlere idari ve mali sorumluluk getirilmelidir. Yani bir yönetim, kendisine verilen bütçe sınırlarını aşıyorsa yaptığı borçlanma nedeniyle şahsi sorumluluğa sahip olmalıdır. (TFF Başkanı Yıldırım Demirören ve TBB Başkanı Hüseyin Aydın da borç yapılanmasının ardından Kulüpler Yasası’nın çıkacağını ve yeni yasada bu maddenin de yer aldığını ifade etmişlerdi.)

3-Özellikle Anadolu kulüplerinin kongre yapıları mercek altına alınmalıdır. En azından dernekler masası, mali ve idari açıdan bu kongrelerin kılıfına uydurularak sonuçlandırılmasına göz yummamalı. Bir kulübün şehrin nüfusu kadar; 120 bin adet yatak örtüsü nasıl aldığı sorusu sorulmalı en azından!

4-Vergi afları, kulüplerin disipline olmasını önlüyor. Aflara her şekilde son verilmelidir. Örneğin kulüplere vergi iadesi hakkı tanındı. Bu iade, paranın amatör branşlara harcanması koşuluyla yapılıyor. Gerçekten bu kaideye uyuluyor mu mı?

5-Kulüp altyapılarında göstermelik faaliyetlere son verilmelidir. Şu kriz zamanında bile altyapılarda iştah kabartan çok fazla oyuncu bulunmuyor. Altyapılardan oyuncu yetişmemesi bir yana yetişenlerin üst yapıya taşınması sorunu da çok büyük. Başarı baskısı altındaki üstyapı hocaları, altyapı oyuncularını ağırlıkla kamplarda piyon olarak kullanmayı yeğliyor.

Yazının Devamını Oku

Vatansız Kral'ın kefareti

4 Ocak 2019
Kenan Başaran yazdı.

Resmileşirse kuşkusuz sezonun en sansasyonel transferi olacak Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a gelişi. Beşiktaş onu, Kadıköy’deki 4-3’lük destansı derbinin kahramanlarından Koray Avcı’nın yanısıra ‘+ 5 milyon dolar’la birlikte verip, karşılığında Filip Holosko’yu almıştı Manisa’dan. Ve o başarılarıyla Türk futboluna adını ‘Kral’ olarak geçirirken, Holosko ise ‘Holosko + bir miktar para’ vecizesine konu oldu. Lakin Beşiktaş taraftarının nezdinde Holosko’nun hatırı daha yüksek Burak’a göre. Çünkü 2012’de Galatasaray’a kazandırdığı o penaltıdan beri Burak Yılmaz ‘lanetli’. Beşiktaş taraftarı,
Burak Yılmaz o karşılaşmayla beraber hep emeklerini çalmakla suçladı.

BİR TEK BURAK MI?

Burak Yılmaz, sonrasında bir kaç kez hakemlere, “Top benden çıktı”, “Hocam penaltı değil” dese de bir türlü kefaretini ödeyemedi, siyah beyazlı taraftarlar nezdinde. Peki Beşiktaş forması giyip hakemi aldatan hiç kimse olmadı mı bugüne kadar? Oldu. Ama sel gitti, Burak Yılmaz’ın penaltısı kaldı! Belki de bunun en büyük sebebi olayın ‘Feda’ sezonunda yaşanmasıydı. Yoksunluğun yarattığı duygusallıktan beslenip kemikleşen bir isyana dönüştü. Şimdi ne olacak? Sosyal medyadaki etkili taraftar hesapları, Burak Yılmaz’a karşı bayrak açmış durumda. Yönetim, sosyal medyayı kaale almaz bir görüntüde. Ama kim ne derse desin sosyal medya artık önemli bir güç. Hayatın bir çok alanına yaptığı müdahaleler de sonuç alıyor.

YANIT GÜNEŞ’TE

Ve futbol kulüpleri de her ne kadar olumsuz tepkilerde “Onlar kim ki, gerçek taraftar maça gelendir” diyerek, aldırmaz görünseler de bence dakika dakika reaksiyonlara bakıyorlar. Dolayısıyla yönetimin, Beşiktaş taraftarının ‘Come to’ demediği tek ünlü transfer olan Burak Yılmaz’ı nasıl lanse edeceği çok önemli. Bu noktada Şenol Güneş’e rol düşüyor. Hatta sanırım Burak Yılmaz için taraftarı ikna etme konusunda yönetime destek verebilecek yegane isim. Kaldı ki Burak Yılmaz’ı en çok isteyen de kendisi. O halde tribünlerin hala alkışlarla çağırdığı Güneş, “Neden Burak Yılmaz” sorusuna en ikna edici cevabı verebilecek tek isim. Siyah beyazlı yöneticlerin “İki gol atınca herşey unutulur” tavrı ise doğru değil. Kendi taraftarını tanımamak ve küçümsemektir bu. Bunun aksi durumunda ne olacak peki? Burak Yılmaz doğru düzgün gol atamazsa ve takım hiçbir hedefe ulaşamazsa ne denilecek? Bu yüzden bu transferi ‘skor’a endekslemek riskli.

YÖNETİM, HAMLELERİNDE TARAFTARLARI YOK SAYMAMALI

Beşiktaş yönetim Ali Koç’u izliyor mu? Bakın sarı lacivertli takım tarihinde ilk kez devreyi küme düşme hattında kapattı ama stadı en çok dolan takım oldu. Koç, değişim vaadini erteleyip eski fabrika ayarlarına dönse de kredisini yitirmedi. Neden? Çünkü her fırsatta taraftarına dokundu. Beşiktaş yönetimi de Burak Yılmaz’ı aldığında bunu taraftarını yok saymadan iyi bir şekilde anlatmalıdır. ‘Dayatma’ mantığından uzak durmalı. İmza atarsa Burak Yılmaz da kendini iyi anlatmalı, ama sahadaki davranışlarıyla. Taraftar tepkisine rağmen Beşiktaş’a geliyorsa bu büyük bir meydan okumadır. Yani “Kendimi affettireceğim” diyor. Buna da ihtiyacı var çünkü 4 büyükte de forma giyen Burak, bir yerde de ‘hiçbir yere ait olmayan’; bir nevi ‘Vatansız Kral’... Taraftarlar da, kulübün manevi değerlerini terazi olarak ortaya koyduklarında bunu bir futbolcu için değil, yönetici, hoca ve hayattaki kendi tutumları için de adilce tutmalıdır...

Yazının Devamını Oku