Paylaş
Karanlık bir gökyüzünün altında, hapsolduğu labirentte yolunu bulmaya çalışan bir kız çocuğu...
Fiziksel engelli bir genç, kucağında bebeğiyle bir kadın, yaşlı bir teyze de umutsuzca çıkış yolu arayan küçük kızın ardından beliriyor spotta.
Mutlu son, bakanlığı temsilen beliren kırmızı bir kuşağın mağdurların çevresinde tur atmasıyla geliyor.
Dış ses umut saçıyor: “Kimsenin kaybolmasına izin vermeyiz, çünkü biz büyük bir aileyiz...”
“İnsanlar el ele tutuşsa, hayat kamu spotu olsa” hisleriyle izliyoruz bu spotu da diğerleri gibi haliyle...
İçişleri Bakanlığı verilerine göre 2013’ün ilk 9 ayında 40 bin kadının şiddete uğradığını, bunun da her 10 dakikada bir mağdura denk geldiğini biliyoruz.
Hal böyleyken, bu kadar kökleşmiş bir problemle karşı karşıyayken, bakanlığı yetersiz bulmak ve suçlu ilan etmek kolaycılık, biraz da insafsızlık olur.
Ancak labirentten bir kızı kurtarabilmek, mesela Diyarbakırlı M.K.’yı çektiği eziyetten çekip almak için hâlâ geç sayılmaz...
Olaylar şöyle gelişiyor...
13 yaşındaki M.K.’nın ailesi, 2009’da polise başvurup kızlarının kayıp olduğunu bildiriyor.
Polis, kısa sürede şehir merkezinde buluyor kızı. M.K., bir internet kafede tanıştığı S.T.’nin kendisine tecavüz ettiğini söylüyor.
Sabıkalılar albümünden teşhis edilen S.T. yakalanıyor. Saldırgandan alınan örnekler suçlu olduğunu kanıtlıyor.
Hazırlanan iddianamede S.T. için 30 yıl hapis isteniyor.
Buraya kadar “normal” geliştiğini düşünebiliriz olayların, tabii eğer M.K.’nın yaşadıklarına bakmazsak.
Diyarbakır Adli Tıp Kurumu’na sevk edilen M.K.’nın “travma sonrası stres bozukluğu” yaşadığına karar veriliyor.
2010’daki ilk duruşmada M.K.’nın “sol koluna mühür vurularak” rapor almak üzere tam teşekküllü devlet hastanesine gönderilmesine karar veriliyor.
Daha önce zaten Diyarbakır Devlet Hastanesi, Çocuk Hastanesi, Kadın Doğum Hastanesi ve Adli Tıp Kurumu’na defalarca giden M.K.’nın ailesi de “Aaa yeter!” noktasından defalarca geçtikleri için kızlarını alıp şehir değiştiriyor.
Mahkeme ise “Bir rapor daha” diyerek M.K.’nın bir daha Adli Tıp Kurumu’na gitmesini istiyor.
Son gelinen noktada mahkeme, “gerekirse polis zoruyla” götürülmesini istiyor, kolluk kuvvetlerinin de görevlerini yerine getirmemesi durumunda soruşturmaya uğrayacaklarını belirtiyor
Yani 2009’da girdiği halden anlamayan bürokrasi labirentinden çıkamıyor bir türlü M.K.
Bu arada S.T.’nin 2 yıl yattıktan sonra serbest kaldığını bilmek, vicdan cıvatalarımızı iyice gevşetiyor.
M.K. labirentte dolanıp duruyor, polis zoruyla bir daha muayeneye götürülmeye çalışıyor, tecavüzcü serbest kalıyor ve biz de kamuoyu spotuna bağlanıyoruz:
“Kimsenin kaybolmasına izin vermeyiz...”
Yaa, yaa, tabii...
Paylaş