Kanat Atkaya

Lige 'format' atmak

23 Eylül 2013
LİGİN seyri açısından müthiş önemli, Galatasaray bakımından kritik direnç noktası konumunda, Beşiktaş cephesi için de özgüvene tavan yaptırabilecek bir maç.

Sezonun düne kadar biriken istatistikleri Beşiktaş’ın neredeyse bir kişi fazla oynadığını, daha fazla koştuğunu, sahayı daha iyi paylaştığını, istediğini almak bahsinde daha cevval davrandığını işaret ediyor. Beri yanda kulüp içinde huzursuz, sahada yüksek beklentileri karşılamak noktasında yetersiz Galatasaray var. Özetle, favori Beşiktaş, sallantıda olan Galatasaray.Hal böyleyken “puansızlığını” telafi etmek çabasında fakat çare üretemeyen Galatasaray’ın baskısıyla başlıyor maç. Beşiktaş ilk atakları soğukkanlılıkla savuşturduktan sonra Almeida ile minimum pozisyondan maksimum fayda sağlayarak öne geçiyor. G.Saray’ın lig performansı açısından bir klasik çalıyor çalmaya başlıyor radyolarda: “Bana kaderimin bir oyunu mu bu?”
Formsuz ve belli ki aklı transfer sürecinde miksere takılmış golcü Burak Yılmaz’ın hovardalık boyutunda kaçırdığı goller, Beşiktaş’ın gol sonrası yaşadığı bariz iştahsızlık oyunun rengini değiştiriyor sonra yavaş yavaş...

BRUMA’NIN ETKİSİ

İkinci yarıda çilekleri ve yıldızları itecek güç taze transferle geliyor; düşen gardı toparlayan, cesareti tazeleyen isim Bruma oluyor.
Ve sahnede bir kral beliriyor: Didier Drogba. Net gol vuruşu dersi verirken berbat başlayan sezonu da temize çekiyor takımı açısından.
Galatasaray –belki de- son çaresi olduğu için kazanıyor, Beşiktaş ise –belki de- aşırı konsantrasyon ve özgüven tarafından aldatılıyor.
Neticede Galatasaray en çok ihtiyaç duyduğu anda zorlu bir derbi kazanarak sahnede kalacağını gösterdi, lige “format” attı; Beşiktaş ise fırsatın büyüğünü tepti ve saha olaylarıyla çok yazık etti kendisine. Lig yeniden başlar bu durumda, başka lafa gerek yok...

MAÇIN İYİSİ

Yazının Devamını Oku

Esere daldım eser budanmış, esere Türkler dadanmış

21 Eylül 2013
‘Benim Dünyam’ filmiyle gündeme gelen “Film çalıntı mı?” tartışması devam ededursun, sinema tarihimizde aynı başlıkla ilgili neler yaşadık bir ona bakalım

Başrollerinde Uğur Yücel ve Beren Saat’in yer aldığı ‘Benim Dünyam’ filmiyle ilgili tartışmadan, Cengiz Semercioğlu’nun sütunu sayesinde haberim oldu.
“Film çalıntı mı?” tartışmasının abesle iştigal olduğunu anlamak için Cengiz’in yazısını okumak veya yapımcı şirket TMC’nin açıklamasına göz gezdirmek yeterli.
Evet, ‘Benim Dünyam’, 2005 Hindistan yapımı ödüllü bir filmin yeniden çekimi.Ve evet, filmi henüz seyretmedik ama sahne sahne de aynısı olabilir.Bu ayıp mı, suç mu noktasında bakılacak hadise izin alınıp alınmadığıdır.TMC gerekli yazışmaları yapmış, sözleşme nihayete erdirilmese de haber verilmiş, “Biz sizin filmi beğendik, aynen çekiyoruz, maddi sorumluluklarımızı da yerine getireceğiz” demiş.
Neticede ‘ayıplı’ bir durum yok demektir.

HERKES YAPIYOR DA BİZ BİR BAŞKAYIZ

Yazının Devamını Oku

‘Pepeler’e dikkat!

19 Eylül 2013
RADİKAL Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can’ın dünkü yazısı, 1-6’lık hezimet sonrasında manasına mana katılarak okunacak hale gelmişti.

Fenerbahçeli Eyüp Can, “Galatasaray’ın kazanmasını arzu ederek gittiği maç öncesinde” yazmıştı yazısını ve başlığı da şöyleydi: “Öcalan, BDP’ye ‘Drogba’yı örnek alın’ dedi”.Malum, Abdullah Öcalan Galatasaray’ı tutar. Rahmetli Mehmet Ali Birand’la yaptığı röportajda bunu açıkça ifade etmişti.
Öcalan, ziyaretine gelen BDP heyetine benim de büyük hayranlık beslediğim Didier Drogba’yı örnek almalarını niçin tavsiye etmişti peki?

*

Eyüp’ün yazısından aktarayım:
“...Bir ara konu anadilde eğitim gibi temel haklara gelince ‘Devletten dilenir gibi niye bekliyorsunuz. Drogba gibi olun’ diyerek heyeti şaşırtmış. (Öcalan) Drogba’nın mücadeleci oyunculuğu ve kişiliğini hayranlıkla izliyormuş. Drogba sadece dünya çapında iyi bir oyuncu değil o aynı zamanda ülkesinde yaşanan içsavaşa son vermek için canla başla mücadele etmiş bir barış elçisi.”Yazıda Drogba’nın cesaretinden, karizmatik kişiliğinden örnekler de var.
Ayrıca aynı bahiste yine Radikal’de dün yayınlanan Erkan Goloğlu imzalı “Anasının Tito’su. Yıldız geldi, efsane oldu” başlıklı yazıyı da okumanızı isterim doğrusu.

*

Salı gecesi benim gibi Galatasaraylıları derin üzüntülere gark eden hezimetin ardından, çözüm sürecinin seyrinin de tartışıldığı günlerde

Yazının Devamını Oku

Hezimetten ders çıkar mı?

18 Eylül 2013
Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinde hem Real Madrid hem de Galatasaray cephesinden “Yine mi sen?” diyenler çıkmıştır elbette...

Geçen sezon çeyrek finalde İspanya ekibine elenen ama ezilmeyen Galatasaray, bu kez geçmişte örnekleri bulunan zaferlerden biriyle başlangıç yapmak azmindeydi.
Maça da böyle bir konsantrasyonla başladı. İlk yarım saatte golü bulma konusunda daha çok umutlanan taraf Galatasaray’dı. Manasız boyuta ulaşabilen özgüveni karşısında kâr hanesine gol pozisyonları, zarar hanesine de kritik top kayıpları yazdıran Melo gole en fazla yaklaşan isim oldu. Ancak Galatasaray’ın asırlar süren hücum hazırlık aşamasına karşılık basit ve hızlı oynayan Real Madrid istediğine ulaştı. Arbeloa’nın kıtalararası mesafeden yolladığı uzun top Chedjou-Eboue ikilisini bowling lobutu gibi dağıtırken Isco aradan sıyrılıp golü attı.
Yenilen bu gol Galatasaray’ı hem sahada hem de o dakikaya kadar maça ağırlığını müthiş şekilde koymuş olan tribünü sendeletti.

Yenilmek var, yenilmek var

İkinci 45 dakikaya motivasyon tazeleyerek başlanmak isteyen Galatasaraylılar bir kritik top kaybıyla (elbette Melo!) ikinci golü de yedi. Halı saha maçı rahatlığıyla atılan 3. gol ve sonrası ise tam bir felaketti. Dünya futbolunun kulüpler bazında en havalı ve en zorlu yarışının olağan favorilerinden Real Madrid’e yenilmek elbette büyük bir şok dalgası yaratmaz. Ama yenilmek var yenilmek var. Daha bahar aylarında bu sahada Real Madrid’i yenerken oynanan futbolun nereye kaybolduğunu da bir düşünmek gerek. yol uzun ve hezimetlerden de ders çıkarılabilir Galatasaray’ın çabası artık bu yönde olmalı.

MAÇIN İYİSİ

Benzema, Ronaldo, Carvahal, Madric; seç beğen al.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Yazının Devamını Oku

Vilayet sözlüğüne giriş

15 Eylül 2013
İSTANBUL Valisi Hüseyin Avni Mutlu “marjinal”in ne manaya geldiğini açıklayarak toplumsal aydınlanmaya büyük bir hizmet sunmuş oldu.

Mutlu’nun tanımı şöyle: “Ben kendilerini marjinal gruplar diye sınıflandırdığım için bana kızıyorlar ama marjinal derken kastettiğim şu: sayıları çok fazla olmayan manasında...”
Sağ olsun, bu tarifi okuduktan sonra evde ne kadar siyasi terimler sözlüğü, modern toplumsal düşünceler sözlüğü vesaire varsa kaldırıp attım.
Ve Sayın Vali’yi örnek alarak herkesin anlatabileceği yeni bir sözlük hazırlamaya koyuldum.
Çapulcu: Böyle değişik bir şey demek oluyor. Arılar, kuşlar, böcekler, ıhlamur kokuları filan... Ama yaramaz keratalar. Sayıları gazı bastıkça artar bunların.
Solcu: Hemen hepsini tanırım, merkezlerimde konuk etmişliğim vardır. Albümlerini hazırlattım, resimlerine bakar bakar alırım. Kaç kişiydi o zaman bak, kaç kişi kaldı şimdi?
Kızlı-Erkekli: Banklarda otururlar, konsere giderler, vapurdan inerler, dolmuşa binerler manasında bir atasözü olmalı bu. Sayıları ikidir. Pis şeyler
bence de.

Yazının Devamını Oku

Hayra alamet değil

14 Eylül 2013
Olası bir puan kaybına karşı Galatasaray cephesinde uzun mu uzun ve hepsi kabul görecek bir bahane listesi maçtan önce hazırdı.

Milli maç dönüşü, tamamdır. Şampiyonlar Ligi, hele Real Madrid maçı arifesi, tamamdır. Selçuk İnan, Hamit Altıntop gibi sakatlığı bulunanlar, tamamdır. Sneijder, Muslera gibi yol yorgunları, tamamdır. Uzatmayalım, beraber pek oynamamış 11’den girip ‘Cuma maçı sendromu’ndan ve hatta İstanbul’u etksi altına alan çöl sıcağından bile çıkabiliriz.
İLK 10 dakikada rakibi bunaltan Galatasaray bu süreçte şanssızlık, dikkatsizlik, beceriksizlik girdaplarında kaybolduktan sonra ısrarcılığını da yitirdi. Daha doğrusu Tita’yla golü bulan Antalyaspor tempoyu ayarlayan taraf olmayı becerdi. Zamandan çalmak, yattığı yerden kalkmamak, faule maruz kalınca ağır yaralı pozları yapmak gibi eleştiriler elbette yapılabilir fakat sorarlar adama: “Ya ne yapacaktı Antalya ekibi İstanbul’da öne geçtikten sonra?..”Ciddiyet ayarlarıG.SARAY, ikinci yarıda önce Amrabat ve Emre gibi genelde kötü oynayan takımın en kötülerini kenara alarak bir hamle yaptı. Hem tempo bulmakta hem de, rakibin ördüğü fiziksel ve zihinsel duvarı aşmakta zorlanan Galatasaray yeni transferi Bruma’nın da katkısıyla istediği ivmeyi kazandı.
75. dakikada Drogba’nın attığı gol ve sevinç sırasında elini kalbine götürerek Metin Oktay’a çaktığı selam, aranan ruhun bulunmuş olabileceğine dair umutları artırdı. Ancak kalan sürede düzenlenen ‘panik ataklar’ galibiyet için gereken gole kapı aralayamadı. Ligde dört haftada dört gol ve tek galibiyet, ciddiyet ayarlarının gözden geçirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor; bu görüntüler hiç hayra alamet değil...

MAÇIN İYİSİ

Takımını ayakta tutan ve sırtlayan Tita ve kısa sürede parlayan Bruma.

MAÇIN KÖTÜSÜ

Amrabat bu kadar şans teperse G.Saray’da ömrü uzun olmaz.

HAKEM

Yazının Devamını Oku

Tel cambazının durumu

12 Eylül 2013
YIL 1959.

Turgut Uyar, güzeller güzeli şiirlerini bir kitapta toplar: “Dünyanın En Güzel Arabistanı”.
Yıl 2013. Ahmet Atakan ölür. Arkasından konuşulanları dinlerken yazı yazma isteği içimden çekildikçe çekilir.
Aklımda Turgut Uyar’ın kitabından bir şiir dolaşır durur.
Bugün yazı yerine, affınıza sığınarak o şiire kapı açılır bu köşeden.
Ahmet Atakan için, Ali İsmail Korkmaz için, Abdullah Cömert için, Medeni Yıldırım için, Ethem Sarısülük için, Mehmet Ayvalıtaş için...
“Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiirdir”

*

“Sizin alınız al inandım

Yazının Devamını Oku

Bana suşicinin bir oyunu mu bu?

10 Eylül 2013
FRENİ patlayarak vatandaşların beklediği durağa destursuz giren kamyonun şoförü ilk ifadesinde “Suçlu Gezi’dir” dedi.

Olayda şans eseri ölen ve yaralanan olmazken Antalya’dan kasaya yüklenen domatesin yola saçılması trafiğin tıkanmasına yol açtı.
Kaza neticesinde üstü başı domates lekesi olan bazı vatandaşların “Dik dur, çitile; lekeleri temizle” şeklinde slogan attıkları gözlendi. Şoförün “Tamam da, Gezi ne alaka?” sorusuna “Kahrolsun bağzı şeyler işte güzel abim” cevabını verdiği öğrenildi.

*

Klasik olarak Balkanlar üzerinden memleketimize hareketlenen ve halkta “Bi dur be abi sen de!” etkisi yaratan soğuk hava dalgasına ilk tepki hükümet politikalarını destekleyen köşe yazarlarından geldi.
İpi göğüsleyen yazar “Balkanlar böyle bir soğuğu tek başına taşıyamaz. Arkasında kesin Kuzey Denizi’nin buz gibi rüzgârlarını itekleyen Almanya var. Hamburg’a dikkat edin derim. Gezi eylemleri sırasında sıcak olan havanın birdenbire soğuyuvermesini kamuoyunun takdirine bırakmıyorum, gördüğünüz gibi aklı fikri sağa sola saçarak yazıyorum...” cümlelerini kuran oldu.

*

Boğaz’da kıyıya vuran istavritin katilinin Gezi Parkı eylemcileri olduğu öne sürüldü.

Yazının Devamını Oku