İsmet Solak: Yol kahramanları...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Beş yıl önce yitirdik onları... Barış Selçuk, Hande Mumcu, Salih Peker ve araç sürücüsü Hacı Ali Er.

Yol kahramanlarımızı mezarları başında özlem ve saygıyla andık.

Barış ve Hande, trafik canavarına kurban gitmese, evleneceklerdi. Şimdi Karşıyaka Mezarlığı'nda yan yana yatıyorlar. Salih, Cebeci'de...

Geçen hafta da, Aziz Utkan'ı anmıştık. Aziz öleli ise yedi yıl geçmiş.

Bunlar, basında giderek nesli tükenen, meslek etiğine bağlı gençlerdi.

Başarıdan başarıya koşarken trafik canavarıyla karşılaştılar. Gittiler ve bir daha da dönmediler.

Allah, gani gani rahmet eylesin.

* * *

Pınar Selçuk, şimdi 15 yaşında. Bizim Barış'ın yeğeni.

Amcasını yitirdiğinde henüz 10 yaşında bir çocuktu. Şu an İzmir; Konak Anadolu Lisesi 8. sınıf öğrencisi, 15 yaşında bir genç kız.

Öğretmeni, kompozisyon dersinde, ‘‘Hayatınızda örnek alıp, izinden gittiğiniz kişinin tasvirini çizin’’ diye bir ödev vermiş.

Pınar'ın kalemi amcası gibi. Akıcı... Atmış başlığı: ‘‘Yol Kahramanı!’’

Pınar'ın yol kahramanı, amcası:

‘‘Hayat denilen yolda, insanların rotalarını belirleyen kişiler vardır; fark edilen ya da fark edilmeyen. Benim rotamı çizen kaptan, Yol Kahramanım, amcam... O, şimdi benden çok uzakta, bir bilinmez dünyanın kahramanı. Ama o, hálá benim yol arkadaşım, yol kahramanım.

Çınar gibi uzun boyunun, iri vücudunun, ela ve pırıl pırıl gözlerinin ardında sakladığı onlarca renk vardı. Ben onun gözlerindeki renk oyunlarına '10' gibi kısa ve sınırlı bir sayıyla ölçülen güzel yıllarda tanık oldum.

Oysa eksik kalan, yaşanacak ne çok güzellikler vardı. Birbirimize öğreteceklerimiz vardı bizim. Ya ben bu dünyaya geç kalmıştım, ya da o bu sonsuz yolculuğa çok erken çıkmıştı.

Onu benden almaya çalışan bir kazaydı. Oysa o kaza da, herkes gibi bilmiyordu, amcamla aramıza kimsenin giremeyeceğini. Sadece amcam oyunbozanlık yapıp, yola bu sefer dönmemek üzere gitti. Ben yine de, içimdeki yollara küsmedim. Çünkü benim yol kahramanım, biricik amcamdı.

O mesleği uğruna hayata veda etti. Ben ondan, çok sevilen şeyler uğruna yapılabilecek fedakárlıkları öğrendim.

O, mesleğini sevdiği için gitmişti. Mesleği gibi her şeyi, herkesi sevmişti. En önemlisi, hayatı sevmişti. Ela gözlerindeki yeşil hareler, her dakika başka bir iyilik için pırıldardı. O pırıltılarını bana bırakarak gitti. Şimdi ben onsuz, bir hayatın nasıl üstesinden gelebileceğimi düşünmeyi bir kenara bıraktım. Şimdi içimde yarattığım amcama daha da bağlanarak, onu örnek alarak yürüyorum yolumda.

Benim yol kahramanım, şimdi kalbimin en güzel yerinde, bir çift ela gözle beni izliyor. Ve ben bu bir çift gözün beni koruduğuna inanıyorum.

Hayat kısa, ölüm zamansız. Belki de asıl mesele, kendi karamanlarımızı, her zaman ölümün soğukluğundan uzak tutarak, onları içimizde bir yerlerde güvenle saklayarak onların izinde gidebilmekte yatıyor.’’

* * *

Barış bir yol kahramanı idi. Aziz, Hande ve Salih de öyleydi.

Belli olmaz, bakarsınız, bu sabah gazeteden içeri girerken, kapıda yine bu kahramanlarla karşılaşabilirim.

Çünkü onlar, Pınar'ın dediği gibi, bizim de kalplerimizin en güzel yerinde. Ve bizi izliyorlar.

Selam olsun Yol Kahramanları'na!



Yazarın Tüm Yazıları