Paylaş
Eğri oturup doğru konuşalım; çabuk unutuyoruz. Millet olarak, toplumu derinden sarsan olayları bile çabuk unutuyoruz. İki yıl önce bugünlerde neler oluyordu? 97 yılının ocak ayı ortasında neler yaşadığımızı kaç kişi hatırlıyor? Cumhurbaşkanı Demirel, belli zeminlerde bu yüzden bazı hatırlatmalar yapıyor:
‘‘Bu memlekette cumhuriyet sorgulandı. Laik cumhuriyetin temel ilkeleri, değiştirilmeleri teklif dahi edilemeyen Anayasa maddeleri sorgulandı.’’
Sürekli aydınlık için her gece bir dakika karanlık eylemlerini ne çabuk unuttuk! Başbakanlık Konutu'na girebilen sarıklı cübbeli tarikat şeyhleri, Atatürk'e sövüp sayanlar... Ne çabuk unuttuk?
‘‘Bu ülkede, işbaşındaki hükümetin büyük ortağı partinin kapatılması için Cumhuriyet Başsavcısı dava açmıştır. Ve bu parti kapatılmıştır. O günkü başbakan, bazı arkadaşları ile şimdi siyasi yasaklıdır.’’
Sincan'daki Kudüs Gecesi, iki yıl önce bugünlerde sahneye konmadı mı? İran Elçisi nasıl da kıs kıs gülüyordu? O an belli kişileri ele geçirseler, devrim şehidi Kubilay gibi, kıtır kıtır kesebilirlerdi.
* * *
Refahyol bu yüzden gitmişti. Anasol-D hükümeti bu nedenle kurulmuştu. O hükümetin Başbakanı Mesut Yılmaz'a dün sordum:
‘‘20 ay öncesine dönseniz neleri yapar, neleri asla yapmazdınız?’’
Siyasetteki önemli zaafımızı o da hatırlattı:
‘‘Kolay unutuyoruz; 55. hükümeti değerlendirirken gözden kaçırılan husus 55. hükümetin hangi koşullarda kurulduğudur. Geriye baktığımda 55. hükümetin Türkiye'ye çok büyük hizmetler yaptığına inanıyorum. Zamanı geriye döndürme imkánı olsa, aynı filmdeki rolümü tekrarlamaktan hiç tereddüt etmezdim.’’
Muhalifleri tersini söylerken, Yılmaz meydan okuyordu:
‘‘O hükümet ne yaptı? En büyük başarısı; karanlık bir kargaşa ortamından ülkeyi çıkarıp huzuru sağlamak olmuştur. İstikrar demiyorum, huzur diyorum. Çünkü, istikrar olması için süreklilik gerekir. Herkes biliyor ki, eğer 55. hükümet engellenip çelmelenmese, haksız gerekçelerle düşürülmeseydi ülke kısa sürede istikrara kavuşmuş olacaktı.’’
O günlerde ekonomi ve pahalılıktan söz eden yoktu. Halkı rejim endişesi, laik cumhuriyet kaygısı sarmıştı. Peki şimdi? Yılmaz'ın tespiti şöyle:
‘‘Gündemde yine ayrımcılık, bölünmüşlük, kargaşa, rejim tartışmaları mı öne çıkacak? Yoksa 55. hükümet dönemindeki gibi, halkın asıl dertlerini oluşturan konular mı ön plana çıkacak? 21. yüzyıla 350 gün var. Bu zamanı dünyaya yetişmek için mi, yoksa birbirimizi yemek için mi kullanacağız?’’
Umudunu dileği ile birleştirdi:
‘‘Umudum bu seçimde, milletimizin kavgaya, ayrımcılığa, bölücülüğe, kışkırtmacılığa, kara çalmaya prim vermeyeceğidir. Siyasilerin erkeği ve kadınıyla eski tas-eski hamam olup olmadıklarını göreceğiz. Umarım ki, bu seçimden uzlaşma ve uyum çıkar.’’
* * *
Hükümetin düşürülmesinden Baykal'ı sorumlu tuttu:
‘‘Baykal, bizim üç-beş ay dayanabileceğimizi ve kesinlikle başarısız olacağımızı bana söyledi. Tersi çıktı. Başarımıza tahammül edemedi. Baktı ki hükümet başarılı, başarıdan ve DSP'den korktu. DYP ve FP ile birlikte hükümeti düşürdü. Zannediyorum ki, bize bu kadar çok oyun oynayan Baykal, yaptığı oyunların en fazla zarar vereceği parti ve kişi konumuna düştü.’’
Yani, ‘Destek yerine köstek oldu’ dedi. Yılmaz'ın bayram mesajı şuydu:
‘‘Türkiye, uzun aradan sonra yeniden bir atılım ve hamle heyecanını kazanmıştı. Ufak ve kısır siyasi hesaplar bunun devamını engelledi. Ama çok çok umutluyum ki, milletimiz 18 Nisan'da Türkiye'nin önünü açacaktır.’’
Yılmaz'ın seçim fotoğrafı böyle. Temiz dileklerle dolu!
Paylaş