Paylaş
Başbakan Bülent Ecevit'in tarihi açıklamasını dinleyen şehit anasının yanaklarından ipil ipil sevinç gözyaşları dökülüyordu:
‘‘Şehidimi sevindirdiniz, Allah da sizi sevindirsin!’’
Bölücü terör örgütünun başı Öcalan, Türkiye'ye getirilmişti.
Yıllardır süren mücadele... 35 bin canımıza ve 120 milyar dolara mal olan vatan savunması, sonunda zaferle noktalandı. Bunun anlamı açıktı:
‘‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez...’’
SESİ TİTRİYORDU
Ecevit, basın toplantısına gelirken çok heyecanlıydı. 1974 yılının bir bahar sabahını hatırladım. Yorgun ama kararlı ve mutluydu; Başbakanlık merdivenlerinde Kıbrıs Barış Harekâtı'nın başladığını dünyaya açıklıyordu. Sesi titriyordu.
Dünkü basın toplantısında da sesi titriyordu. ‘‘Size önemli bir haberim var’’ diyerek sözlerine başladı:
‘‘Bu sabaha karşı saat 03.00'ten itibaren bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan Türkiye'de. Bütün dünyadan dışlanan Apo, sonunda kendini Türkiye'nin kucağında buldu.’’
Bizim büroyu görmeliydiniz. Televizyondan naklen yayınlanan açıklamanın tam bu cümlesinde, ‘‘Heyyyy’’ diye bir sevinç çığlığı ve alkış koptu.
Bu sevinç, 15 yıldan beri çekilen azabın dışa vuran coşkusuydu. Sanırım, tüm işyerlerinde, bürolarda ve evlerde aynı sevinç çığlıkları atılmıştı. Bu, yıllardır hasretle beklenen müjdeydi. Allah razı olsun!
PAROLA AFRİKA!
Ecevit'in gözleri dolmuştu. Dağlardaki gençlere 'Teslim olun' çağrısı yaparken, devleti yönetenlerin Türk-Kürt ayrımı asla yapmadan, herkesi eşit sevgi ve şefkatle kucakladığını kanıtlıyordu:
‘‘Tuzağa düşen gençlere; dağlarda, mağaralarda kendilerini ateşe atan, Türk milletine acı veren gençlere sesleniyorum. Sizler cinayetlere alet edilirken, dağlarda sürünürken, lider sandığınız kimseler elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan refah içinde yaşıyorlardı. Artık çıkmaz yolun sonuna geldiniz. Kendinizi devletin adaletine teslim edin.’’
Bir de mesaj verdi: ‘‘Pişmanlık Yasası'ndan yararlanabilirsiniz.’’
Ecevit'e Apo'nun nasıl yakalandığı sorulurken, yeni okuduğum bir kitabı hatırladım. Ünlü ozanımız Cahit Külebi'nin oğlu Ali Külebi'nin, 'Parola: Afrika, İşareti: Akdeniz' adlı eseri Ümit Yayıncılık'tan yayımlandı!
Senaryo, bu olaya cuk oturdu. Şaştım da kaldım.
Olayın gelişimi de ilginç... Ermeni ASALA ve Kürt militanların Afrika'da Yunan subayların nezaretinde eğitildiği haber alınıyor. Paris üzerinden gelen bu habere göre, militanlar Türkiye'ye operasyon düzenleyecek.
Türkiye'den tanker uçakları ve F-16'lar ikmal yaparak gidiyorlar. ABD'de de eğitim gören, anadili gibi İngilizce konuşan subaylar safari numarası ile Kenya'ya sokuluyor. Mavi bereliler de bir şileple yola çıkıyor.
Uçaklardan birinde, harekâtı yöneten general var. Son talimatı veriyor; mavi bereliler, safari kıyafetli rambolar, havadan indirilen komandolar ve hedefleri hallaç pamuğu gibi atan füzeler... Karargâh yok ediliyor.
Sonuç zafer. Tıpkı dün Afrika'dan Akdeniz'e taşınan zafer gibi. Ne büyük bir devlet olduğumuz görüldü. Biz kendi gücümüzü, büyüklüğümüzü bir türlü göremiyoruz. Bakın ne Rusya, ne İtalya, ne de Almanya bu güce dayanabildi.
İSTİSMAR OLMASIN
Apo, Suriye'den çıkarıldığında bazı çevreler sormuştu:
‘‘Neden çıkardınız? Madem çıkardınız, neden teslim almadınız?’’
Kolaydı... Peki, daha önce siz neden çıkarıp da teslim almadınız? Bakın, neden ininden çıkarıldığını anladınız mı?
Bu bir devlet sorunu. Siyasi ikbal için istismarı yakışık almaz. Görüldü ki bu devlet, şehit analarına verdiği sözü tuttu, cani yakalandı:
‘‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez...’’
Paylaş