Seçim tarihi yaklaşıyor ama...

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Eski Turizm Bakanı İlhan Aküzüm, ANAP Başkanlık Divanı'nda kısa bir değerlendirme yaptı:

‘‘Arkadaşlar, çetelerle mücadeleyi veren tek parti ANAP. Vatandaşlar bunu biliyor. Ama biz bunun farkında değiliz. Önümüzdeki seçimde de biz birinci partiyiz.’’

Herkes Aküzüm'ü dinliyordu:

‘‘Biz, yani ANAP olarak bu seçimi büyük bir ihtimalle kazanırız. Ancak, seçimi ne zaman yapmak gerektiğini biliyor muyuz?’’

Başkanlık Divanı üyeleri de susuyordu. Kimse ‘‘seçimin tarihi belli’’ falan demedi. Seçim tarihi belliydi ama, iki seçimin bir arada nisanda yapılacağına hâlâ kimsenin inancı yoktu. Aküzüm değerlendirmesini sürdürdü:

‘‘Biz bu seçimi kazanırız. Şunu yaptık, bunu yapmadık falan demeye gerek yok. Bir önceki seçimde Türkiye'deki siyasi partileri ve liderleri hatırlayıp masaya yatırırsak, neden kazanacağımızı görürüz.’’

Gözler Aküzüm'deydi. Siyasetten gelen, babası da bir dönemin ünlü parlamenterlerinden olan İlhan Aküzüm, artık deneyimli bir parlamenterdi:

‘‘Seçimlerin büyük bölümünü liderler götürür. 95 seçimlerine bakın. Kadınların temsilcisi, cumhuriyetin teminatı ve ekonominin mimari gibi görülen, Güneydoğu'da başarılı olduğu kabul edilen, AB ile yüzünü Batı'ya çeviren bir başbakan Tansu Çiller vardı. Şimdi rakibimiz olan Çiller'e bakın. Bu Çiller, o Çiller değil. Kadınları, cumhuriyetçileri kaybetti, yüzünü Avrupa yerine Ortadoğu'ya ve geri kalmış İslam ülkelerine döndürdü. Güneydoğu'da asıl başarı şimdi elde edildi.. Bunları Çiller iyi veya kötü diye söylemiyorum. Bize rakip olamaz, bunu vurguluyorum.’’

Dinleyenler de Aküzüm'ü onaylıyor, yüzler gülüyordu:

‘‘İkinci rakibimiz kim? İslam âleminin son dönemde yetiştirdiği, sadece Türkiye'de değil, bütün İslam âleminde şu veya bu şekilde tanınmış enterasan bir adam vardı; Prof. Necmettin Erbakan. Partisi kapatıldı, siyasetten yasaklandı. Fazilet de artık Refah değil. Kolu-kanadı kırıldı. Kutan ise ancak Hoca'nın kısalmış gölgesi sayılır. Sağda üçüncü rakip, Alparslan Türkeş vardı. Vefat etti, yerine çok dürüst biri geldi ama, ahlaklı olması yetmiyor, çünkü popüler değil. Devlet Bahçeli'yi kimse tanımıyor. Bu avantajımızı kullanarak seçime giriyoruz. O yüzden önümüzdeki seçimi kaybetme diye bir endişemiz yok. Ancak, erken seçim olmaz.’’

Bu anda, Başkanlık Divanı üyelerinin çoğu, endişeyle, ‘‘Neden olmasın?’’ diye sordular. Aküzüm devam etti:

‘‘Arkadaşlar, seçim olabilmesi için öncelikle Türkiye'de seçim atmosferinin oluşması lazım. Yoksa, Anayasa'ya dört veya beş yılda bir seçim olacağı konulmazdı. Niye koymuşlar? Sen seçimi zamanında yap. Efendim, ‘Ben zam yaptım. Seçim yapacağım' diyemezsiniz. Yok böyle bir şey. Seçim olması için atmosferin oluşması lazım. Bunun da şartları vardır.’’

Aküzüm’ü pürdikkat dinleyenler atmosferin nasıl oluşacağını merak ediyorlardı:

‘‘Seçim olması için, öncelikle sivil toplum örgütlerinin seçim istemesi lazım. Baskı güçlerinin seçim diye bastırması lazım. Nedir bunlar? Üniversiteler, işçi, işveren sendikaları, esnaf kuruluşları, odalar, yargı, ordu.. Her şeyden önemlisi de halk, yani vatandaşın istemesi lazım. Bunlar seçim istemediği sürece, sen, ‘Ben seçim yapıyorum' diyemezsin. Şu anda hiçbirisi seçim istemiyor. Halk seçim istemiyor. İşin özü burada. Kimseyi kötülemek veya övmek için söylemiyorum. Ama, siyasi manzara bu.’’

Aslında nisan ayında yapılacak bir yerel seçime kimsenin itirazı yok, ama iki seçimin bir arada olacağına da hâlâ kimse inanamıyor. Aküzüm haklı.



Yazarın Tüm Yazıları