Paylaş
Geçen pazar günü programdan sonra Başbakan Bülent Ecevit'le kahve sohbeti yapıyorduk:
‘‘DSP bu seçimi kazanırsa Türkiye çok rahatlar.’’
Ecevit, duygulandığı zamanlarda gözlerini kısarak bakarken böyle içten konuşur. Yine o üslup vardı.
Dün Antalya mitingine gelirken uçakta da seçim sonrası huzurun öncesini vurguluyordu:
‘‘Kampanya huzur içinde geçiyor. Fazla sertlik yok. İnanç istismarı da yapılmıyor. Biliyorsunuz bu konuda uyarıcı genelgelerim olmuştu, işe yaradı. Uygarca bir seçim kampanyası yaşanıyor.’’
ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın, ‘‘DSP 40 ilde milletvekili çıkaramaz’’ sözünü tekrar hatırlatarak, ‘‘Neden bunu söyleme ihtiyacını duydu?’’ diye soruyorum.
‘‘Sayın Mesut Yılmaz'ın o sözü tabii biraz fazla iddialı ve mübalağalı söz. 1995 seçimlerini ölçüt olarak aldığı anlaşılıyor. Oysa o dönemki durumla bugünkü durum birbirinden çok farklı. Çünkü ortaklık ve tek başına iktidar olduğumuz dönemde kendimizi her bakımdan kanıtlama olanağı bulduk. Çok değişik bir hava esiyor Türkiye'de. Sayın Yılmaz herhalde örgütüne moral vermek için öyle ifade kullanmıştır. Yoksa doğru olmadığını kendisi de biliyor.’’
Ecevit, 1995 seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu'da örgütleri bile yokken bugün çok daha iyi olduklarını vurguladı.
Adaylık başvurularının en yoğun olduğu yörenin de orası olduğunu vurgulayan Ecevit, çevresindeki gazetecilere gülümseyerek baktı:
‘‘Biz iktidar ortaklığında kendimizi kanıtladık. Sanıyorum, Mesut Bey örgütüne moral vermek için öyle söyledi, ama doğru olmadığını kendisi de görüyor.’’
Bu kez, ‘‘Peki DSP nereden alıyor bu oyları?’’ sorusunu yöneltiyoruz. Ecevit'in yanıtı:
‘‘Bilemem... Biz nabız yoklaması yaptırmıyoruz, ama genelde büyük artış var, bu görülüyor. Yerel yönetimlere de çok geniş katılım ve iddialı olarak giriyoruz. Hanımların yolunu da biz açıyoruz.’’
Antalya mitingi için hazırladığı konuşma metnini karıştırarak devam etti:
‘‘Yerel yönetimlerde 525 hanım adayımız var, hem de kazanacak yerde. Sadece Antalya'da 107 hanım bizden aday.’’
Ya gençler? Gençler DSP'yi tutuyor mu?
‘‘Hem de çok... Keşke seçilme yaşı 25 olsaydı. Bu önerimizi kabul ettiremedik. Olsaydı şimdi durum değişirdi. Genç insanlar, kasıtlı olarak söylemiyorum, çıkar bağımlısı da olmuyorlar. O Anayasa maddesini değiştirip, meslek odası ve sendika yöneticilerine de adaylığı sağlarsak DSP'nin önünü de, demokrasinin önünü de kimse kapatamaz.’’
Yani, DSP hükümet kurar kurmaz, anlaşılıyor ki bir Anayasa değişikliği kapıda bekliyor.
Son olarak Erbakan'ı soruyoruz. Gülüyor:
‘‘Erbakan'la ilgili değerlendirmeyi ben yapmayayım, FP'liler yapsın. Çünkü onların parti içi meselesi haline geldi. Birbirleriyle uğraşıyorlar. FP'yi perde arkasından yönetmeye kalkınca işte böyle oldu...’’
Bu sohbetten sonra yine ön tarafa geçiyoruz. Milliyet temsilcisi Fikret Bila, Rahşan Hanım'a, ‘‘Siz niye aday olmayı düşünmüyorsunuz?’’ diye soruyor. Bayan Ecevit, ‘‘Hayatımın hiçbir döneminde böyle bir isteğim olmadı. Hiç düşünmedim’’ diyor.
Bülent Ecevit, bir hatırlatma yapıyor:
‘‘Biliyor musunuz? Türkiye'de ilk seçim otobüsünün mucidi Rahşan'dır. 1960 sonunda bunu CHP de yaptırdı, sonra diğer partiler bizim planımızı öğrenmek için uğraştılar.’’
Bin arabalık konvoyla miting alanına gelen Ecevitler'in keyifleri yerindeydi. Türkiye'deki değişim belki de Deniz Baykal'ın memleketi Antalya'dan da geçiyordu. Fazla değil, 2 haftamız kaldı.
Paylaş