Paylaş
Önceki gece, Bakanlar Kurulu bizim büroda toplandı.Latife ediyorum. Sadece davetimize icabet ettiler. Ve başta Başbakan Mesut Yılmaz olmak üzere, yurtdışında olanlar hariç tüm bakanlar geldi. Çok sıcak bir ortamda, çok samimi sohbetler yapıldı.
Yanımda geçen bir konuşmayı, sıcağı sıcağına aktarıyorum: DTP'li Mehmet Batallı ve Refaiddin Şahin, DTP yöneticisi ve Fenerbahçe Genel Sekreteri Orhan Keçeli ile geldiler. Keçeli, doğruca Bülent Ecevit'e yöneldi:
''Beyefendi, nezaketiniz karşısında vallahi çok duygulandım. O günlerde öfkeyle söylemiştim o sözleri. Davayı kazanıp parayı almamanız büyük nezaketti. Tekrar teşekkür ederim.''
Ecevit, şaşkınlığımı görünce açıklama gereği duydu:
''Sayın Keçeli, bir televizyon programında, başbakanlığım dönemlerinde örtülü ödenekten 500 milyar lirayı kayıtsız harcadığımı öne sürmüştü. Bu çok ağrıma gittiği için tazminat davası açtım. Davayı kazandık, ama hukukçu arkadaşıma ödeme talimatı yapılmamasını rica ettim.''
* * *
Çiller'in azınlık hükümeti kurduğu dönemdeydi. Çiller'e Ecevit'in dıştan destek vermesi söz konusu idi. Bu ihtimal, DYP içinde Çiller'e karşı bayrak açanları çileden çıkarmıştı. Orhan Keçeli de Kırmızı Koltuk programında, ''Biz de Sayın Ecevit'in 500 milyar lira kullandığını duyduk'' demişti. Bu iddia Ecevit'i üzmüş ve sarsmıştı:
''Eşim ve ben, ömrümüzde 500 milyarı bir arada ne gördük, ne de böyle bir paranın harcanmasını düşündük. Ben devlet geleneğinden hiç ayrılmadım.''
Yani, örtülü ödenekten kayıtsız harcama yaptırmamıştı. Bu yüzden de Keçeli ile mahkemelik olmuşlardı. Ecevit, bir süre önce 1 milyar liralık tazminat kazandı. Ödeme için bir belgeyi imzalaması gerekiyordu. O sırada Grup Başkanvekili olan Hüsamettin Özkan'ı çağırdı:
''Partideki hukukçu arkadaşlara ricamı ilet, ödeme istemiyorum.''
Ecevit için, davanın kazanılması yetmişti. Gülerek, ''Parayı alıp eğitim seferberliğine verirdiniz'' dedim. Keçeli, kahkahayı bastı:
''Çocuklarımızın laik ve çağdaş eğitimden yararlanması için değil servetimi, canımı feda ederim, önemli olan Bülent Bey'in nezaketidir.''
* * *
Ecevit, Prof. Yaşar Nuri Öztürk ile sohbete koyuldu. Prof. Öztürk'e müthiş saygı duyuyorum. Bedevi çadırındaki kültürü din diye bize yutturmak isteyenlerin önünde, gerçek inancın ve Anadolu kültürünün yıkılmaz beton duvarı gibi dikiliyor. Helal olsun. Bilgisi de çok, belgeyi koyunca mıh gibi çakılıyor karşısındaki yobazlar. Ecevit'le yaptıkları felsefe sohbeti de bunun kanıtıydı. Milli Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay ile Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan da sohbete katıldılar. Ecevit, Uluğbay'a sordu:
''Liselerde felsefe dersine neden başlanmıyor?''
''Aynı anda tümünde başlamak için yeterli öğretmen yetiştireceğiz.''
Bir başka çözümü ortaya attı:
''Pilot okullarda başlamak bile yararlı olur. Bağnazlığa karşı çocukların düşünce ufkunu bir an önce açmak gerekiyor.''
Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün önerisi ise gerçekten heyecan vericiydi:
''Ben, İstanbul'da haftada dört-beş okulda birer saat felsefe dersi okutmaya hazırım. İlk adımın atılmasını ben de çok faydalı görüyorum.''
,
Başbakan Yılmaz veda için yanlarına gelmişti. Bu öneriyi çok tuttu:
''Evet, nereden başlarsak kârdır.''
Uyumlu çalışma ile mantığın kesiştiği yerdeydik.
Paylaş