Demirel'den son fıkralar

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Hacıbektaş dönüşü, Cumhurbaşkanı Demirel, nefis fıkralar anlattı. Üçü olmuş, yaşanmış hikâyeler. Patenti de eski AP Ankara Milletvekili İsmail Hakkı Köylüoğlu'na ait. Hacıbektaş'ta hâkimlik yaparken, bir davaya bakıyor. Yakın köylü Fatma adındaki kadın da şahit. Köylüoğlu, kadınların giyim kuşamına dikkat eden biri ve Fatma'yı uyarıyor:

‘‘Şu giyimin kuşamın ne böyle? Kendine çeki düzen ver, çarşı pazardan üstüne başına göre düzgün bir şeyler al da giy...’’

Bu yöre kadınına erkek sultası söker mi? Biraz süzüp, lafı oturtuyor:

‘‘Hâkim efendi, hâkim efendi; sen beni ifade almak için mi çağırdın, koynuna sokmak için mi?’’

Köylüoğlu yıllar sonra anlatırken, ‘‘Söylediğime söyleyeceğime pişman oldum’’ diyor.

Yine Köylüoğlu'ndan, otantik bir olay.

Eski Ankara Adliyesi. Köylüoğlu, bir zina davasına bakıyor. Kadın inkâr etmiyor. İfadeleri okuyup belgeleri inceliyor. Tam karar vereceği anda kadının kocası içeri giriyor: ‘Karımı affettim, şikâyetçi değilim’’. Köylüoğlu, gözlüklerinin üstünden adamı seyrediyor. Mübaşire sesleniyor: ‘‘Aç oğlum o kapıları... Aç, aç!’’

Mübaşir hâkime bakıyor: ‘‘Kapı açık ya hâkim bey!’’ Eski adliyede çift kanatlı kapılar vardı ve diğer kanat açıktı. Köylüoğlu üsteliyor: ‘‘Öteki kanadı da aç evladım, adam bu boynuzlarla ancak çıkabilir!’’

* * *

Demirel, ‘‘Bu olay, hukuk literatürüne girecek türdendir’’ diyor. Yine Köylüoğlu ile ilgili, 12 Eylül'le ilgili bir olayı aktarıyor. Liderlerin götürüldüğünü duyan Köylüoğlu, kalkıp aptes alıyor. Radyoyu bir kez daha dinliyor. ‘‘Tamam bunlar şimdi bana gelir’’ deyip, bir daha aptes alıyor. Oğlu hayretle, ‘‘Baba, ‘Biz bu yola baş koyduk' derdin. İkinci kez aptes aldın’’ deyince kızıyor: ‘‘Köpekoğlu köpek, baş senin değil, benim başım!’’

Gülüşüyoruz. Üstünden geçtiğimiz toprakları hayranlıkla seyrediyor. Bir gölet, bir gölet daha. Ve Kapulukaya Barajı... Yeniden bize bakıp, ‘‘Belki bu fıkrayı duymuşsunuzdur’’ deyip, bir fıkra daha anlatıyor.

Marangoz tahta parlatıyor. İşine dalmış, rendeyle tahtayı yontarken oğlu koşa koşa geliyor: ‘‘Baba, baba... Anam cin doğurdu, çabuk gel...’’ Adam hiç oralı olmuyor. Tahta parlatmayı sürdürüyor. Çocuk ise telaşlı: ‘‘Baba, anam evde simsiyah bir cin doğurdu.’’ Marangoz nihayet rendeyi yana koyuyor:

‘‘Ananın cin doğuracağı belliydi. O Arap bizim mahalleye taşındığı gün, ananın cin doğuracağını tahmin ediyordum.’’

* * *

Bunu biri anlatmıştı. Ya da bir yerde okumuştum. Sonunda hatırladım; bu gazeteci dostum Türker Sanal’ın ‘‘Demirel'den Siyasi Fıkralar’’ kitabında vardı. Kitap dört baskı yaptı (Sim Matbaacılık, Tel: 312-2302209). Demirel'e ait son fıkrayı da kitaptan aktarıyorum:

Çocuk pek cılız doğmuş. Bir türlü hastalıktan kurtulamıyor. Anası çocuğu doktora götürüyor. Doktor, gözucuyla çocuğa bakıp anasına dönüyor: ‘‘Soyun!’’ Kadın, ‘‘Hasta olan ben değilim, çocuk’’ deyince doktor cevap veriyor:

‘‘Bu çocuk adam olmaz. Sen soyun da yenisini yapalım, daha kolay olur.’’

NOT: Çiller ailesine yakın BTV ile ÖNCÜ Gazetesi'nde, benim de aralarında bulunduğum pek çok kişiye sürekli küfür ve hakaretler yağdırılmasına tepki gösteren okuyucularımdan çok sayıda telefon ve mektup aldım. Kimse kuşku duymasın. Avukatımız Doç. Dr. Hasan Bıyıklı, dört dörtlük bir gerekçeyle, BTV ve Öncü aleyhine benim adıma 30 milyarlık dava açtı. RTÜK'e de ayrıca başvurdu. Ben de bir hafta tatil yapacağım. Saygıyla duyururum. (İ.S.)













Yazarın Tüm Yazıları