Paylaş
19 Mayıs günü 6 saatim Isparta'da geçti... Demirel'in memleketi ama, Baba yoktu. Özel bir geziydi.
Demirel'den dinlediğim son fıkrayı hatırladım:
‘‘Arnavut, hamama her gidişinde, güzelce yıkanır, para ödemeden çıkarmış. Ödememek için de kavgaya kadar işi götürürmüş. Hamamcının canı çok sıkılırmış, ama ne yapacağını bilemezmiş.
Bir gün, Arnavut yıkanırken, elbiseleri hamamın fırınına atıp, yakmış. Ancak, beline sardığı kırmızı kuşakla, kamasını bırakmış.
Arnavut yıkanıp dışarı çıktığında elbiselerini göremeyince durumu anlamış. Ama, çaresiz... Sessizce kırmızı kuşağı beline dolamış, kamayı da aşağı sarkıtıp, hamamcının yanına gitmiş:
- Kızdığını anladık da, Allah'tan kork. Biz buraya böyle mi geldik?’’
Demirel, ‘‘Herhangi bir yorum için bunu anlatmadım. Nereye çekersen çek’’ deyip bastı kahkahayı. Ama, ben kendime göre bu fıkranın varacağı adresi anladım.
* * *
Cumhurbaşkanı, bir başka noktaya değindi:
‘‘Benim kavgam, yakıp yıkmak değil. Türkiye'nin cahilliğe, yoksulluğa, karanlığa, işsizliğe itilmesine karşı verilen kavgada varım ben. Anlattığım tarih değildir. 1950 yılında Türkiye'de elektrik üreten su santralı yoktu. 1998'de 10 milyon kw/saat... Bu santralların yarısı demektir. 50'de üç baraj varken 1998'de bu sayı 180'dir, 375 de gölet vardır. 950'de sulanan arazi bir milyon dönüm değildi. Şu an 20 milyon dönüm arazi sulanıyor. İşte bu, medeniyetçilik kavgasıdır.’’
Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu, şu değerlendirmeyi yaptı:
‘‘İşte ben Cumhurbaşkanı'nın bu temposuna ve bu kavgasına vurgunum. Çiller bizi bu medeniyetçilik kavgasından uzaklaştırdı. Hüsamettin Bey (Cindoruk), onu mübaşirlerin çağırdığını söyledi. Bence yakında gardiyanlar o ismi çağıracak.’’
Geçen hafta Meclis'te ANAP'lı Ahmet Neidim de söylemişti:
‘‘Gerçekten hesap vermesi gerekenlerin mahkeme kapılarında sürünmesine, mübaşirlerin isimlerini seslendirmesine ve artık Tansu Çiller ve ailesi ile siyasi muhabirlerin değil, adliye muhabirlerinin ilgilenmesine kızıyorsunuz. Ama kızmayın, cesurca ortaya çıkın. Bir araya gelin. Çünkü, o misyonda eskiden imar vardı, inşa vardı, Büyük Türkiye sevdası vardı. Sizler, bir ailenin haksız ceza avukatlığına soyunamayacak iyi insanlarsınız. Bırakın yanlış işleri, Türkiye'yi düşünün...’’
* * *
Hangi Türkiye'yi? Herhalde, yukarıda tarif edilen Türkiye'yi. Nitekim, DTP Lideri Hüsamettin Cindoruk da son sohbetimizde buna değindi:
‘‘1946 ruhu aşınmasa, DP, AP ve Büyük Türkiye ideali kalsaydı ben parti kurup diyar diyar gezer miydim. TBMM Başkanı olarak, Tansu Hanım'ın devlet bakanı ve başbakan olarak nasıl zenginleştiğini ve mal varlığını dışarı kaçırdığını gördüm. Bu yüzden mücadele ediyorum.’’
Cindoruk'a, ‘‘Çiller belge istiyor. Belge nerede?’’ diye sordum. Güldü:
‘‘Belge Tansu Çiller... Kendisi, temiz kaldığının belgesini getirsin. Ben savunma avukatıyım, bunu söylüyorum.’’
19 Mayıs günü bunları düşündüm. 19 Mayıs Kuvayi Milliye saatinin kurulduğu gündür.
Paylaş