Paylaş
CUMHURBAŞKANI Sezer, perşembe sabahı eşi ile birlikte, özel plakalı bir otomobile binerek Köşk'ten ayrıldı:
- Gidip biraz kafamı dinleyeceğim!
Bunu duyunca, ‘‘Eyvah yandık’’ dedim.
Haklı çıktım... İki saat sonra Başbakan Ecevit, adeta patladı.
Ecevit, yakın çevresiyle sohbet ederken, sık sık şöyle derdi:
- Avrupa'da, uzlaşma kültürü gelişmiştir. Biz, bunu bir türlü öğremedik. Uzlaşma kültürümüz artsa, farklı görüşte olanlar uyum içinde çalışabilir.
Devletin zirvesinde, KHK farklı düşünceler yarattı. Ne uzlaşma sağlandı, ne uyum kaldı! Farklılık önce sürtüşmeye, sonra çatışmaya döndü. Yetmedi... Öfke ve hiddete, hatta küskünlüğe doğru tırmandı:
- Sayın Cumhurbaşkanım, devlette hiddet ve öfke olmaz. Sizlerin küsmeye da hakkınız yoktur. Çünkü, gördüğünüz hizmetleri yapacak ikinci adamlarınız yoktur. Üstelik bunlar, şahsi hizmetiniz değil. Hizmeti aksatmanız, görevi kötüye kullanmak anlamına gelir. Biz, bunu böyle görüp öğrendik. Arz ederim.
* * *
İlk sürtüşme YÖK'te yaşandı. Saygıyla soruyorum:
- Sayın Cumhurbaşkanım, İzmir 9 Eylül Üniversitesi Rektörü için 'en çok oy alan aday' kriterini getirdinız. Israr ettiniz ve çok oy alanı atadınız. Kriter buysa, Samsun 19 Mayıs ve Diyarbakır Dicle üniversiteleri için hangi kriterleri uyguladınız? Oralarda neden farklı muamele yaptınız? Arz ederim.
Ben, başından beri YÖK yasasının tümüne karşıyım... Ama, yasa uygulandığı sürece, yasa hükümlerine uygun yapılan işlemlere isyan etmek anlamsızdı.
Sezer de, YÖK'e kökten karşı olabilir. Fakat, yürürlükte olduğu sürece, önce hukukçu sonra cumhurbaşkanı olarak köstek olamazdı:
- Sayın Cumhurbaşkanım, YÖK, kendi yasasına uygun işlemler yaparken siz müdahale ettiniz. Getirdiğiniz kritere siz uymadınız. Sürtüşme yarattınız. Yasaya meydan okudunuz. Hukukçusunuz ama, adil davranmadınız. Arz ederim.
* * *
Yine saygı sınırları içinde, kararname olayına geliyorum:
- Sayın Cumhurbaşkanım, önce kararnameyi imzalamanız gerekirdi. Sonra, kamuoyuna açıkladığınız gerekçenizi dilekçe yaparak, Anayasa Mahkemesi'ne başvurmanız yerinde olurdu. Direndiniz, 'Hukukçuyum, ben bilirim' dediniz. Danıştay Başkanı da hukukçu. 'Ceza ile disiplini karıştırdı, imzalamalıydı' diyor. Başbakanlık'ta, kararnameyi hazırlayan hukuk müşavirleri, Anayasa'ya aykırı olması için mi düzenlediler? Doğrusu konuşup uzlaşmaktı. Arz ederim.
Anayasa'nın 104. maddesi, Cumhurbaşkanı'nın görevlerini hükme bağlıyor:
‘‘Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.’’
Yani, 'Görevi devlette ahenk sağlamaktır' diyor:
- Sayın Cumhurbaşkanım, siz ahenk yerine önce sürtüşme yarattınız. Sonra çatışma başlatıp işi küskünlüğe taşıdınız. Sistemi işlemez hale getirmeden, dönün lütfen. Biz, bunlara hiç alışık değiliz efendim, saygı ile arz ederim.
Paylaş