İsmet Solak: 60 yıllık heyecan

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

BUGÜN 17 Nisan... Köy Enstitüleri'nin 60 ncı kuruluş yıldönümü.

Selam olsun bu devrimi yaratanlara... Baba Tonguç'a, Hasan Ali Yücel'e, Hürrem Arman'a, Rauf İnan'a ve tuğla koyan her kahramana selam olsun.

Bana okuma yazmayı öğreten, Kepirtepe Köy Enstitüsü çıkışlı Ahmet Akcan öğretmenim, ellerinden öperim...

Bizim köyden Kepirtepe'ye gidenlerin sayısı çoktu. İlk gidenlerde Haydar Sonçağ, İsmet Yanar, Mustafa Çetinbaş ve Ahmet Akcan vardı. İkinci ekipte ağabeyim Mehmet Adem Solak, Alaattin Çetinkaya, Etem Kenter, Hüseyin Savaş, Kasım Kurt, İsmet Çakıl ve Hüseyin Ak yer alıyordu..

Üç ay sonra izin dönüşlerinde, köye marş söyleyerek girmişlerdi:

‘‘Sürer eker biçeriz, güvenip ötesine/ Milletin her kazancı, milletin kesesine/ Toplandık en büyük Türk, Atatürk'ün sesine/ Biz ulusal varlığız, temeliyiz, köküyüz/ Biz bu yurdun öz sahibi, efendisi köylüyüz.’’

Bu okulları komünistlikle suçlayanlar utansın. Şu ulusalcılığa bakın!

Onlar sıvacı, boyacı ve marangozdu. Hem aşıcı, hem arıcı, hem bağcıydı. Sebze, meyve yetiştiren bahçıvan, klasikleri okuyan eğitici aydınlardı.

Neydi Köy Enstitüleri? Bilim uzmanı olan ağabeyim, şunları anlattı:

- Köy Enstitüsü'nü kuran kadrolar, sınama yanılma yoluyla önce eğitmen el kitaplarında çağı yakaladılar. El kitapları programlı öğrenme ilkelerini getirmişti. Programlı öğrenme kitapları, ABD'de 1955-56 yıllarında, bizde ise 1935-36 yıllarında yazıldı. Bu el kitapları psikoloji bilimi açısından programlı öğrenmede çok büyük bir aşamadır. Ve henüz araştırılmamıştır.

- Bu deneyimi Millet Mektupleri ve Halkevleri geleneğinden elde edenler, sınama yanılma yönteminden yararlandılar. Sabahları çocuklar, o nedenle bir halk türküsü ve bir klasik müzikle uyandırıldılar. Kanpana ile değil. Yani, önce bolare, ardından 'Selam da söyleyin beybabama' türküsü çalıyordu. Veya 'Tuna dalgaları' biterken, 'Meşeler güvermiş varsın güversin' başlıyordu.

- Rahmetli Nurettin Sarısözen'in derlemeleri, o yörenin köy enstitüsünde yeniden derlenirdi. Milli folklorumuz açısından bu çok değerli bir olaydı.

- Bu plaklar, Tevfik İleri döneminde, 'Muzır yayın ve yıkıcı muhayyileyi geliştiriyor' gerekçesiyle kırdırılıp imha edildi. Oysa bunlar, halkımızın tarihsel kültüründen süzülen ince duyarlılığı idi.

- Enstitüler, tümüyle kendi programları ile harikalar yaratmadı. Sınama yanılma metodu ile doğruyu buldular. İş eğitimi çok ağır bir eğitimdi. Ama sınama yanılma yoluyla üretken insan tipi elde edildi. Kısacası Atatürkçü ve aydınlanmacı insan tipine ulaşıldı. Bunda, demokratik eğitimden önce iş eğitiminin rolü vardı. Aktif öğretim metotları kitapları köy enstitülerini kuranlar tarafından yazıldı. Hepsi uygulanmadı ama, köy enstitüsü öğretmeni gitti; muskacılıkla mücadele etti, kız çocuğu okumaz denilen köyde kendini yeniden yarattı. Bunlar 8 yıllık eğitime de ışık tutmalıdır.

Ağabeyimin söylediklerini káğıda dökerken, Dursun Kut ziyaretime geldi.

- İşte 60. yıla yetiştirdiğim yapıt... İlgine ve bilgine sunulur!

Köy Enstitülü bir aydın olan Dursun Kut, büyük derlemesini getirmişti:

‘‘Basında Köy Enstitüleri’’

60 yıldan bu yana, basında çıkan tüm yazıları bir araya getirmişti. Kitap sayfalarında Fakir Baykurt'tan Dursun Akçam'a, Mehmet Başaran'dan Mahmut Makal'a, Cavit Orhan Tütengil'den Nebi Dadaloğlu ve Talip Apaydın'a kadar pek çok tanıdık isimle karşılaştım. Mustafa Ekmekçi, İlhami Soysal ve Uğur Mumcu'nun yıldönümlerde yazdıklarını bir daha okudum. Dalıp gittim.

Köy Enstitülü yılları bilen nesildenim. Kapatıldığı dönem de gözlerimin önünden gitmiyor. Bu kararın nelere mal olduğunu, maalesef sonradan anladık.

Ah, ah... 60 yıllık bu heyecan aynı coşkuyla sürseydi geri mi kalırdık?

Yazarın Tüm Yazıları