Paylaş
Özdemir Bayraktar ve oğulları tarafından kurulan Baykar, yetersiz sermayesine ve yol üzerinde karşısına çıkan ve çıkarılan engellere rağmen başarılı olmuş bir şirket.
Ama öte yandan, Baykar’ın ilerlediği yoldan geçen ve geçmekte olan iki insansız hava aracımız (İHA) daha var.
Bunlardan birini Vestel üretiyor, adı Karayel. Vestel’in Karayel’i de bütün uçuş testlerini geçti, silah taşıyabilir hale geldi ve öğrenebildiğim kadarıyla halen bu araçlar kiralık olarak kullanılıyor.
Bir üçüncü İHA’mız ise Anka adını taşıyor ve TUSAŞ öncülüğünde devlet tarafından yapılıyor. Ankalar henüz görevde değil, üretim aşamasında.
Türkiye, kendi İHA’sını yapma kararını Amerika’dan silah yüklü İHA satın alamayacağını anladığında verdi. Bu satış için ABD’de Kongre onay sürecine girilmesi gerekiyordu ve bu siyasi süreç tercih edilmedi; onun yerine o dönem acil ihtiyaç sebebiyle İsrail’den Heron sistemleri önce kiralandı, sonra alındı. Halen 10 Heron, Türkiye’de Hava Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde hizmet veriyor. (Baykar’ın 12 adet TB-2’si Kara Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde halen görevde, ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğü de 6 adet TB-2 almış durumda.)
Heron alımı sırasında Türkiye kendi İHA’sını da yapmaya karar verdi. Bizde maalesef bu işlere en önce devletin öncülüğü istenir ve aranır. Nitekim TUSAŞ, daha çok da devlet şirketleri olan Aselsan vs şirketlerle ve TÜBİTAK desteğiyle çalışmaya başladı bile.
Ama ilk İHA’ları özel sektör yaptı. Baykar ve Vestel, Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın açtığı ihalede yarıştı, her ikisi de sonuçta başarılı oldu ve şimdi hem Karayel hem TB-2 görevlerinin başında. Umalım ki pek yakında daha büyük sınıf İHA olan Anka da devreye girsin.
Sıfırdan üç farklı İHA üretimine birden girmek, bunları silah yükü taşıyabilir ve yüksek isabet sağlayabilir hale getirmek Türkiye için sahiden büyük başarı. Ama bu başarıda ders almamız gereken çok şey de var.
Bir numaralı ders, savunma sanayisinin özel sektöre daha çok güvenmesi ve bu alanın özel sektör şirketlerine daha fazla açılmasıyla ilgili.
İkinci ders ise finansla ilgili daha çok. Çoğu zaman özel sektörden gelen ve yeni ürün geliştiren şirketlerin, eğer ürünü göz dolduruyorsa sermaye katkısına ihtiyacı oluyor. Baykar’da ve belki kısmen Vestel’de de bu ihtiyaç görüldü ama kimse bir şey yapmadı. Oysa bu noktada devlet devreye girip gerekli sermaye katkısını yapabilirdi, hatta yapmalıydı. Bunlar sonuçta milli şirketler ve hep milli kalması gereken şirketler.
Yarın öbür gün Baykar da, Vestel de ve hatta TUSAŞ da uluslararası pazarda İHA’larını satmaya başlayacak. O aşamada da devletin bu şirketlerin ihtiyaçlarını yakından gözleyip onlara yardımcı olması gerek.
Türkiye, İHA üretim ve satışında dünyada öncü ülke konumuna geliyor.
İHA’LARDAKİ SİLAHLAR DA YERLİ VE MİLLİ
KARA Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki yerli yapım insansız hava araçları olan Bayraktar’ın TB-2’leri artık silah yüküyle de uçuyorlar. Vestel’in Karayel’i de silah yüküyle uçmaya başladı, gerekli atış testleri yapıldı.
Peki bu İHA’ların taşıdığı silahlar ne?
Bu silahlar da tümüyle yerli ve milli üretim olan, Roketsan’ın MAM-L ve MAM-C füzeleri.
‘MAM’ aslında ‘minik akıllı mühimmat’ın kısaltması. MAM-L lazer güdümlü. Malum, İHA’ların üzerinde ASELSAN üretimi olan laser işaretleyiciler var. Bu cihaz sayesinde İHA bir hedefi işaretliyor, mesela Hava Kuvvetleri’nin bir jeti de kendi laser güdümlü füzesiyle hedefi vuruyor. Şimdi aynı şeyi İHA kendi başına da yapabiliyor, yani kendi işaretlediği hedefi kendi üzerinden bıraktığı füzeyle vuruyor.
MAM-C ise MAM-L’nin daha küçüğü bir sistem; onlara ‘yarı güdümlü’ adı veriliyor.
TB-2’ler iki veya dört füze taşıyabiliyor. Karayel de aynı yetenekte.
Roketsan her iki mühimmatı da aslında milli saldırı helikopteri projesi için tasarlayıp üretti. Yani yarın milli saldırı helikopterimiz de bu mühimmatı taşıyacak üzerinde.
Savunma sanayisi alanında önemli gelişmeler bunlar.
Paylaş