Paylaş
Bu araştırmaya göre, ülkemiz nüfusunun 2015 yılında en çok gelir elde eden yüzde 10’luk bölümüne girebilmek için kişi başına ayda ortalama 4 bin 264 lira gelir elde etmek yeterli.
Aynı TÜİK’e göre 2015 yılı sonunda nüfusumuz 78 milyon 741 bin 53 kişi olduğuna göre, aylık ortalama geliri 4 bin 264 lira olan 7 milyon 874 bin 100 vatandaşımız var demektir.
Bir de en zengin olmasa da en çok geliri elde eden ikinci yüzde 10’luk dilim var. Bu gruba baktığımızda aylık ortalama kişi başı gelirin 2 bin 130 lira olması yeterli.
En zengin 7.8 milyon ile onu izleyen 7.8 milyon kişi arasındaki ortalama gelir farkının yarı yarıya olması bilmem dikkatinizi çekti mi?
Ben burada TÜİK’in ‘eşdeğer hane halkı kullanılabilir gelir’ rakamlarını kullanıyorum. Eğer TÜİK bu gelir pastasını 10’luk değil 1’lik dilimlere bölmüş olsaydı, en tepedeki yüzde 1 ile onu izleyen diğer yüzde 1 arasında da benzer bir farkı görecektik büyük olasılıkla. Gelir adaletsizliği her seviyede var çünkü.
Ama gelin bir de en alta, en az gelir elde edenlere bakalım. Burada da yine 7.8 milyon vatandaşımızın olduğu en düşük gelir elde eden yüzde 10’luk dilimi inceleyelim. Bu dilimdekiler için ortalama gelir ayda sadece 321 lira. Evet yanlış görmediniz, yazıyla ‘üç yüz yirmi bir’ lira.
İkinci yüzde 10 da çok farklı değil; onların aylık ortalama geliri 523 lira. İki kat olmasa bile önemli bir gelir farkı var, en alttaki 7.8 milyon kişiyle onun hemen üstündeki 7.8 milyon kişi arasında.
Aylık net geliri 4 bin 264 lira seviyesinde olan bir birey kendini ne kadar yüksek gelirli hissediyordur bilmiyorum ama aylık geliri ancak 321 lira veya 523 lira olan bireylerin kendilerini aşırı derecede yoksul hissettiğine kuşkum yok.
‘Zengin yüzde 10’ için söylediklerim fakir yüzde 10 için de geçerli: Dilimler 10’luk değil 1’lik olsaydı, en alttaki yüzde 1’in 321 liraya bile yaklaşamadığını görecektik.
Gelir dağılımındaki bozukluğa, zenginle fakir arasındaki derin uçurum konusuna ve hatta özellikle ekonomik gerileme dönemlerinde ciddi bir fenomen olan zenginlerin servet etkisiyle zenginliklerini daha da katlamaları ve dolayısıyla toplumun geri kalanıyla aralarındaki farkın açılması konusuna hiç girmiyorum bile.
Burada, nüfusun yarıdan biraz fazlasının aylık net gelirinin 1000 lira bile olmadığı bir ülkede yaşıyoruz.
Bu yazıyı bu satırına kadar okuduysanız büyük ihtimalle en yüksek gelir elde eden yüzde 20’lik grubu oluşturan 15 milyon 748 bin kişilik gruba dahilsiniz ve eminim kendiniz, çocuklarınız, ülkeniz için gelecek hayalleriniz var.
O hayalleri kurarken sokakta gördüğünüz iki kişiden birinin eline ayda 1000 lira bile geçmediğini hep aklınızda tutun.
KİM YOKSUL, KİM DEĞİL?
TÜİK, ‘Eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert medyan geliri’ hesaplamış; 12 bin 492 lira yıllık gelir. Yani ayda 1.041 lira.
İstatistikte ‘medyan’ ile ‘ortalama’ farklı kavramlar. Ben yukarıdaki yazıda ortalama gelir rakamlarını kullandım. Türkiye’de yaşayan bütün bireyler için ortalama gelir 16 bin 515 lira mesela, yani ayda 1.376 lira.
Ancak yoksulluk hesabı medyan gelir üzerinden yapılıyor. Dediğim gibi medyan gelir kişi başına ayda bin kırk bir lira.
Peki kime yoksul diyeceğiz, kime demeyeceğiz?
İki yöntem var. Birincisinde bu medyan gelirin yarısını bile elde edemeyenlere yoksul diyoruz. Böyle hesaplayınca nüfusumuzun yüzde 14.7’sinin, yani 11 milyon 574 bin 934 kişinin ‘yoksul’ olduğu ortaya çıkıyor.
Ama bir de diğer yöntem var, mesela Avrupa Birliği’nin yoksulluğu hesaplamakta kullandığı yöntem. Buna göre medyan gelirin yüzde 60’ını elde edemeyenler, yani kabaca ayda 600 liranın altında gelir elde edenler bu tanıma göre ‘yoksul’ sayılıyor. Öyle bakınca bizim nüfusumuzun yüzde 21.9’u, yani 17 milyon 244 bin 290 vatandaşımız ‘yoksul.’
Yoksul sayılarımızda geçmişle kıyaslanınca çok büyük bir düzelme olmasına rağmen hâlâ durum son derece vahim.
Sokakta gördüğünüz her beş kişiden biri, AB tanımıyla yoksul.
Bir vahim durum daha var: Bu yoksul vatandaşlarımız açısından yoksulluk kadere dönüşmek üzere, ‘Sürekli yoksulluk oranı’mız, yani son dört yıldır medyan gelirin yüzde 60’ının altında gelir elde edenlerimizin oranı bir önceki yıla göre artarak yüzde 15.8 olmuş. 2008’den beri duraklayan ekonominin bireyleri nasıl vurduğu, insanların gelecek umutlarını yok eder hale geldiği daha net görülemez.
Paylaş