Paylaş
Avrupa Küçük İşletmeler Yasası (Small Business Act), AB tarafından 25 Haziran 2008’de kabul edilen ‘küçük işletmeler’ için yapılması gerekenlerin en güncel haliyle yer aldığı çok önemli bir belge. Bu belge ile AB, Avrupa ekonomilerinin merkezinde KOBİ’lerin olduğunu kabul ediyor. Aslında genel olarak kooperatifleri daha özelde ise Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatiflerini de bu kapsamda ele almak gerekir. EDD Denetim Danışmanlık Eğitim Ticaret Limited Şirketi Genel Müdürü Şerif Yıldız ile ‘küçük işletmeleri’ konuştuk.
Bağımsız Denetçi Şerif Yıldız, “AB’nin Küçük İşletmeler Yasası, kendisi ve üye ülkeler için politika çerçevesini belirliyor ve işletmelerin gelişimine yönelik 10 adet ilkeyi ortaya koyuyor. Bu ilkelerden dikkatimi en çok felsefi ve ahlaki derinliği de olduğunu düşündüğüm ‘Önce küçük olanı düşün’ ilkesi çeker. Çünkü bu ilke dezavantajlı küçük işletmelerin devlet yardımlarından daha fazla yararlanmasını, KOBİ’ler için yeni muafiyet alanları ve yardım miktarlarının belirlenmesini öngörüyor. Ayrıca KOBİ’lerin vergi muafiyetleri ile korunmasını, sundukları mal ve hizmet karşılığı ödemelerin gecikmeksizin yapılmasına yönelik alt düzenlemeleri de içeriyor. Kooperatiflerin büyük çoğunluğu da (temel ve öncelikli amacı kâr olmayan ekonomik dayanışma örgütleri olarak) KOBİ statüsünde yer alıyor. Bilindiği gibi Türkiye’de toplam işletmelerin yüzde 99,9’unu KOBİ’ler oluşturmakta. KOBİ’lerin yüzde 82’si hizmetler ve ticaret, yüzde 13’ü ise imalat sanayi sektöründe faaliyet gösteriyor. Yine KOBİ’ler ülkemizde toplam istihdamın yüzde 78’ini, toplam katma değerin yüzde 55’ini, toplam satışların yüzde 65,5’ini, toplam yatırımların yüzde 50’sini, toplam ihracatın da yüzde 59’unu oluşturmakta” diyor.
Kurumsallaşmanın önemi
Yıldız, “Rakamların büyüklüğü göz önüne alındığında KOBİ’lerin yanı sıra kooperatiflerin de modern yönetim ilkeleriyle yönetilen, kurumsallaşmış iktisadi işletmeler haline gelmesi, moda deyimle ‘KOBİ meselesinin aynı zamanda memleket meselesi olduğu’ sonucunu doğuruyor. Peki acaba işletme yönetimi anlayışları, KOBİ’leri ve kooperatifleri küreselleşen ekonominin Türkiye’deki lokomotifi yapabilecek kapasitede mi? Ne yazık ki buna evet cevabı vermek mümkün değil. Kurumsal yönetim kavramının önemi yeteri kadar kavranmış ve bu konuda yeter düzeyde bir farkındalık oluşmuş gözükmüyor. Kurumsal yönetim, bir işletmenin, tüm paydaşlarına (ortaklar, müşteriler, çalışanlar, tedarikçiler, kamu, düzenleyici otoriteler, çevre) karşı sorumlu, şeffaf, adil ve hesap verebilir bir yönetim anlayışı sergilemesi ve bunu sürdürülebilir bir kârlılık ile desteklemesi demek. Bir şirketin, kurumsal yönetim mekanizmalarını doğru tesis edebilmesi ise bir takım alt sistemlerin oluşturulması ve iyi yönetilmesini gerektiriyor. Bu alt sistemler, iç kontrol, iç denetim ve risk yönetimi olarak kabul ediliyor ve bunların etkin çalışmasıyla kurumsal yönetim sürecinin sağlıklı işlemesi mümkün hale gelmekte” diye konuşuyor.
Etkin finans yönetimi
Şerif Yıldız’ın son değerlendirmesi ise şöyle: “Bana göre kooperatifler ve KOBİ’lerimizin acilen doktora görünmesi ve check-up’tan geçmesi gerekiyor. Küçük piyasa türbülanslarına karşı bile kırılgan mali yapılara sahip olmaları, bütçe ve raporlama sistemine sahip olmadıklarını, finansal riskleri etkin yönetemediklerini açıkça göstermekte. Günümüzde KOBİ’ler kendi ticari faaliyet alanları içerisinde karşılaştıkları finansal olmayan risklerle başa çıkabiliyorlar. Şirket yöneticilerinin sektörel becerisi, problem çözme güçleri, işin bütünü ve organizasyonel yapıya hakimiyetleri gibi özellikleri sayesinde, kendi profesyonellikleri ile sorunların altından kalkabiliyorlar. İşletmelerimizin pek çoğu kaliteli ve verimli üretim konusunda da pek sıkıntı yaşamıyor. Hatta KOBİ’lerin tarımda, imalatta ve hizmet sektöründe çok başarılı işler yapmakta olduğunu da söyleyebiliriz. Oysa finansal riskler, her an izlenmesi, kontrol edilmesi ve şirket üzerindeki etkilerinin profesyonelce ölçülmesini gerektiren türde risklerdir. Dolayısıyla ancak iyi işleyen bir finans yönetim sistemine, bütçe ve raporlama sistemine sahip olan işletmeler, riskleri önceden görüp yönetebileceği için gelecekte bir adım önde olabileceklerdir.”
Paylaş