KEMAL Unakıtan görebildiğim kadarıyla başarılı bir Maliye Bakanı. Türkiye’nin 2002-2006 yılları arasındaki ekonomik performansına önemli ölçüde katkıda bulundu. Bugünkü Bakanlar Kurulu’nun ekonomik kadrosu içinde en gerçekçi ve en pragmatik galiba yine o. Üstelik sevimli ve sıcakkanlı.
Ne var ki, geçen hafta İstanbul’da toplanan Türk-Arap forumunda pot üstüne pot kırdı.
Problemler çözülürken bazı işlerin "iyice arapsaçı"na döndüğü gibi patavatsızca bir söz sarf etti.
Sonra yaptığının farkına varınca durumu düzeltmek çabasıyla "Arapsaçı bir deyim, yanlış anlaşılmasın, Arapların saçı gür" diyerek bir gaf daha yaptı.
Bizde her nedense beyaz ırktan olan Araplar ile siyah ırktan olan Afrikalılar vaktiyle aynı sepete konmuş ve her ikisine de Arap denmiş. Saçı gür olanlar ise Afrikalılar, Araplar değil. Türkiye’ye yatırımları teşvik etmek için düzenlenen bir konferansta delegeleri rencide edecek lüzumsuz esprilere yer olmadığını bir bakan idrak edemez mi?
Bir uluslararası toplantıda Türkiye hakkında bu mealde bir espri yapılsa bizim tepkimiz ne olurdu?
* * *
Unakıtan konuşmasında, sadece esprileriyle değil, başka söyledikleriyle de şaşırttı.
Türkiye’nin ne de olsa bir müttefiki ve birçok kritik alanda işbirliği yaptığı bir ülke olduğunu unutarak, Amerika’ya karşı olmadık ithamlarda bulundu.
Amerika’da "fitne fücur" gelişmeler olduğunu ileri sürdü.
Yalnızca ABD’ye değil, bütün Batı’ya hücum etti:
"Batı ne yapıyor? Buradan biraz daha para kapalım, yine batıralım. Batı dünyası bunun için geliyor."
Maliye Bakanı’nın Batı dediği, ABD ve AB. Üyelik müzakerelerini bir tarafa bırakın, AB Türkiye’nin en büyük ticari partneri.
Türkiye’ye en fazla direkt yatırım da yine AB’den geliyor.
Kaldı ki Araplara yaranmak için Batı’yı kötülemek gerektiğini zannetmek kadar gaflet olamaz.
Arapların, özellikle Körfez ülkelerinin ABD ve AB ülkeleri ile bazı hállerde bizden çok daha ileri ilişkileri mevcut.
Suudi Arabistan’ı alın, dış yatırımlarının % 60’ını ABD’ye tahsis ediyor.
Bazı tahminlere göre bu yatırımların değeri 400 ile 600 milyar dolar arasında.
ABD, Suudi Arabistan’ın en büyük ticaret ortağı.
Ondan milyarlarca dolar karşılığında en modern silahları satın alıyor.
Bush ailesi ile Suudi hanedanı birbirlerine çok yakınlar.
Suudi Arabistan, İngiltere’nin de Ortadoğu’daki en büyük ticaret ortağı.
Ondan da çok miktarda silah mübayaa ediyor.
Bundan birkaç ay önce silah satışlarında yolsuzluk yapıldığı haberleri çıkınca İngiliz hükümeti "ülkenin güvenlik menfaatlerini" ileri sürerek konunun yargıya intikalini önledi.
Fransa da Suudi Arabistan’da çok aktif. 60 kadar Fransız şirketi, silah endüstrisi, iletişim ve altyapı alanlarında Suudi Arabistan’da çok aktifler.
* * *
Diğer Körfez ülkeleri de daha küçük ölçekte ABD ve AB ile yakın ilişkiler içindeler.
Örneğin, Kuveyt, geçen ocak ayında, konut kredileri yüzünden büyük zarara uğrayan Merrill Lynch ve City Group’u kurtarma operasyonu için oluşturulan 21 milyar dolarlık fona katıldı.
Unutmamak gerekir, bütün Körfez ülkeleri ABD’yi, aynı zamanda İran tehdidine karşı başlıca güvenlik garantisi olarak görüyorlar.
Maliye Bakanı’nın, Araplara şirin görünmek için ABD’yi gammazlamasından daha anlamsız bir şey olamaz.
Buna hiç lüzum da yoktu, çünkü Körfez ülkelerinin yatırım fonları hem ABD’ye hem de bize bol bol yetecek seviyede.
Ne yazık ki bazı bakanlarımız uluslararası toplantılara hiçbir ciddi hazırlık yapmadan katılıyorlar.
Yardımcılarının hazırladıkları notlara bir göz dahi atmadıkları söylemlerinden belli.