BİR dostum uyarmasa haberim olmayacaktı. Yeni Çağ Gazetesi’nin 22 Temmuz tarihli sayısında KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın "Sayın İlter Türkmen’e cevap" başlıklı bir yazısı yayımlanmış. Denktaş 8 Temmuz tarihini taşıyan "2004’te Kıbrıs için müdahale mi olacaktı?" başlıklı makalemi yanıtlıyor.
Denktaş’ın yazısı oldukça kırıcı bir üslupta. Kendisine derin saygı beslediğim için aynı üslubu kullanmayacağım, ancak ileri sürdüğü bazı noktaları cevapsız bırakmam da mümkün değil. İlk önce bir terminoloji meselesine temas edeyim. Denktaş kendisini darbe tetiklemekle itham ettiğimi söylüyor. "Darbe" kelimesini hiç kullanmadım. Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklere atıfta bulunarak "çeşitli eylem alternatifleri"nden ve Erdal Güven’in 4 Temmuz’da Radikal’de çıkan yazısına dayanarak "bildiri"den bahsettim. Evet "müdahale" sözcüğünü kullandım, fakat müdahale mutlaka darbe anlamına gelmez. Denktaş’ın beklemekte olduğunu itiraf ettiği Genelkurmay bildirisi de bir müdahale sayılamaz mı? Denktaş’ın yine ima ettiğinin aksine "Genelkurmay bildirisi" ile "Ergenekon soruşturması" arasında hiçbir bağ kurmadım.
* * *
Denktaş’ın yazısındaki en çarpıcı itiraf şu: "Bahsettiğiniz günlerde beklentimiz hiç olmazsa askeri kanadın yapacağı bir açıklamayla, referanduma gidecek halkımızın, Türkiye’nin devlet olarak Annan Planı’nı desteklemediğini, desteğin sadece, ABD tarafından ikna edilmiş iktidar partisi tarafından geldiğini gösterecek bir Genelkurmay açıklamasıydı." İnsan inanmakta güçlük çekiyor. Demek ki Denktaş’a göre devlet Genelkurmay’dan ibaret. Hükümet, Meclis, yargı, bunların hepsi devletin dışında. Ama Denktaş yazısının bir başka yerinde Meclis’in kararına sığınıyor. Anlaşılan kendisini destekleyen kurumlar devlet, diğerleri fasa fiso. Ne var ki Genelkurmay’dan beklenen bildiri de Denktaş’ı tatmin etmemiş; "...Beklenen bildiri yayımlandı ve Annan Planı’nı destekler mahiyette algılandı. Bu da Kıbrıs’ta evet oyunu tetikleyen bir etki yaptı."Referanduma KKTC halkının olumlu oy vermesinde demek ki Genelkurmay’ın da günahı var!
* * *
Denktaş’a göre Annan Planı "1960 Antlaşmalarını yok farz ederek... Kıbrıs’ı AB üyesi yapıyordu" ve dolayısı ile Kıbrıs’ta asker bulundurmak artık hayal oluyordu. Doğru değil. Referanduma sunulan metin hem Garanti ve hem de İttifak Antlaşması’nı saklı tutuyor, hattá Türkiye AB üyesi olduktan sonra bile ona Ada’da kuvvet bulundurmak imkánını sağlıyordu. Denktaş biraz hafızasını yoklarsa 12 Temmuz 1977 yılında Makarios ile imzaladığı belgeyi hatırlayacaktır. Bunda "Amacımız bir bağımsız, bağlantısız, iki toplumlu, federal bir cumhuriyettir" deniyordu. Annan Planı’nın da parametreleri aynı, ancak "bağlantısızlık" yok, çünkü bağlantısızlık Garanti ve İttifak Antlaşmaları ile bağdaşmayan bir kavram...
Denktaş, KKTC’nin kuruluşuna temas ederek benim için "Doğuşunda hizmetiniz olan fakat yaşatmak için değil, taktik nedenlerle ilan edildiğini açıklayabildiğiniz" diyor. Böyle bir açıklama yaptığımı hatırlamıyorum, fakat KKTC’nin kuruluşunu sürekli bir çözüm olarak ne ben ve ne de mensup olduğum hükümet gördü. KKTC’yi tanırken yaptığımız açıklamada amacın yine federal bir çözüm olduğunu belirtmiştik. Bağımsızlık beyannamesinde KKTC Meclisi de aynı amacı teyit etti. Unutmamak gerekir ki, KKTC’nin kurulması ile güdülen bir gaye de Denktaş’ın cumhurbaşkanlığının devamını sağlamaktı. Bağımsızlıktan önceki Federe Devlet Anayasası tekrar seçilmesine imkán vermiyordu. KKTC’nin kurulması ile kabul edilen yeni anayasa bu olasılığı açmıştır.
Denktaş’ın büyük hizmetlerini kimse inkár edemez. Ancak siyasi kariyerinin sonunda siyasi vizyonu geçmişe takılıp kaldı. En ünlü devlet adamlarının en kritik anda muhakeme hatası yapabileceklerinin örnekleri tarihte az değildir.