TBMM Başkanı Köksal Toptan 7 Haziran’daki basın toplantısında, yeni bir anayasa çerçevesinde bir senato ihdasının tartışmaya açılmasının belki yararlı olabileceğini ifade etti.
Köksal çift kamaranın bütün Avrupa parlamento sistemlerinde mevcut olduğunu, senatonun Anayasa Mahkemesi üzerindeki yükü azaltabileceğini, mahkeme konusundaki yoğun tartışmayı engelleyebileceğini de vurguladı. Toptan’ın fikri her nedense fazla destek bulmadı. Oysa konunun daha ayrıntılı bir biçimde incelenmesinde yarar olmadığı söylenemez.
1961 Anayasası ile kurulan senatoya 1982 Anayasası’nda yer verilmemiş olması daha çok ikinci bir meclisin ek bir mali yük getireceği düşüncesine dayanıyordu. Geçen zaman içinde yaşananlar konunun yeniden gündeme getirilmesinin isabetli olduğunu zannedersem göstermiştir.
* * *
Rod Hague ve Martin Harrop,"Mukayeseli Hükümet ve Politika" başlıklı kitapta, iki kamaralı bir sistemin demokrasinin liberal unsurunu ortaya çıkardığını, senatonun daha dengeli yaklaşımlara olanak verdiğini belirtiyorlar.
Bu yazarlara göre senato meclisteki potansiyel çoğunluk baskısına karşı bireylerin ve grupların menfaatlerini daha iyi koruyabilir, meclisin olası fevri eğilimlerinin ürünü olan yasaları ve anayasa değişikliklerini daha dikkatle süzgeçten geçirebilir ve bunların yasalaşmasını geciktirebilir. Ayrıca meclisin iş yükünü azaltabilir, daha odaklı komisyon çalışmaları yapabilir ve özellikle yüksek yargıçları atama yetkisine sahip olabilir. Bu görüşlerde bir hakikat payı vardır.
Örneğin Fransa’da Millet Meclisi’nin kabul ettiği "Ermeni soykırımı"nın inkárını suç sayan yasa senatoda takıldı. Türkiye’nin üyeliğinin referanduma sunulmasını gerektirecek yasa yine senatoda muhalefetle karşılaştı.
* * *
Bugün ülkelerin çoğu tek meclisli sistemi benimsemişlerdir. Yeni Zelanda, Danimarka ve İsveç bizim gibi sistemlerini değiştirerek senatolarını lağvettiler. Fakat Avrupa Birliği’nde, ister federal ister üniter olsun, çift kamaralı ülkelerin sayısı kabarıktır:
Avusturya, Belçika, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İrlanda, İtalya, Romanya, Slovakya, Slovenya, İspanya, İngiltere ve Hollanda senatosu veya benzer ikinci meclisleri olan ülkelerdir.
Federal ülkelerde senatörler eyaletleri temsil ederler. Seçim sistemleri de çeşitlidir. Bazı ülkelerde senatörler doğrudan halk tarafından seçilir, bazılarında karma bir sistem uygulanır. Senatörlerin eyalet hükümetleri tarafından atandığı ülkeler arasında özellikle Almanya zikredilebilir.
Üniter devlet olan Fransa’da senatörler il bazındaki yönetim kuruluşlarını temsil eden 150.000 kadar seçmen tarafından seçilirler. İtalya’da eski cumhurbaşkanları otomatik olarak senato üyesi olurlar. Ayrıca görevdeki cumhurbaşkanı dört beş kişiyi senatör olarak atayabilir.
* * *
Türkiye’de senatonun kurulması bugünkü yetkileri ve görev tarifleri ile Anayasa Mahkemesi’nin ve Yargıtay Başsavcısı’nın karar ve tasarruflarının ortaya çıkardığı sorunları tamamen çözemez. Zaten senato ancak yeni bir anayasa kapsamında ihdas edilebilir.
Ne var ki politik çekişmelerin ve bitmez tükenmez polemiklerin hákim olduğu Meclis’te yasaların aceleye geldiği ve bu yüzden uygulamada büyük sorunlarla karşılaşıldığı yadsınamaz.
Senato hiç değilse bu alanda çok faydalı bir işlevi yerine getirebilir. Senato için seçilme yaşının daha yüksek olması ve adayların daha tecrübeli kimseler arasından seçilmeleri de kuşkusuz siyasi çekişmeleri yumuşatabilir ve yasama işlevinin daha yapıcı bir ortamda yerine getirilmesine katkıda bulunabilir.
Eski Fransa Başbakanı Jean Pierre Raffarin, halen sürmekte olan anayasa reformu tartışmaları sırasında "Senato cumhuriyetin basiretidir" demiş. Bizim de politik basirete galiba her zamandan fazla ihtiyacımız var.