CHP Kurultayı’nda sergilenen yürek parçalayıcı tablo üzerinde daha çok tartışma yapılacak. Ancak genel olarak CHP’nin Türk siyasi hayatındaki işlevini artık tamamen yitirdiği sonucuna varmak galiba yanlış olmaz.
Bünyesinde diğer partilerden çok daha fazla aydın, başarılı profesyonel ve deneyimli politikacı barındıran bir parti kendini göz göre göre kolektif bir intihara sürüklemektedir.
Sorun sadece liderlerde değil. Partinin genel felsefesinin, halka uzaktan bakan kibirli siyasi üslubunun, jakobenizm geleneğinin ve İttihatçı dürtülerinin bugünkü çöküşte büyük rolü var.
Partiyi kurtarabilecek tek çare Kemal Derviş’in rasyonel ve çağdaş gerçeklere uygun sosyal demokrasi anlayışı olabilirdi. Ne var ki bugünkü CHP’de Derviş’in yaklaşımının kabul görmesi ve uygulanması imkánsız.
* * *
İsmet İnönü’den sonra CHP’yi saran, daha önce Bülent Ecevit’in ve bugün de Deniz Baykal’ın marazi bir inatla sergilediği bir saplantı daha var: Kısmen Don Kişotçu, kısmen paranoyak dış politika tutkusu. Kurultay’da Baykal yine bir ABD komplosunun hedefi olduğu temasını bol bol işledi. ABD’nin 1 Mart 2003’te TBMM’deki tutumu yüzünden CHP’yi çökertmeyi kendisine vazife edindiğini vehmediyor!
Bundan daha saçma bir iddia bulmak çok zordur. ABD, kuvvetlerinin Kuzey Irak’a Türkiye üzerinden intikalini önleyen 1 Mart oylamasına eleştirilerini CHP’den çok o zamanki AKP liderliğine ve bir ölçüde TSK’ya yöneltmiştir.
CHP’nin o tarihteki aşırı söylemlerinin Amerikalıları rencide ettiği söylenebilir. Fakat bu nedenle CHP’ye karşı komplo kurmalarına gerek yoktu. CHP çöküntü sürecini bizzat kendisi büyük bir başarıyla nasıl olsa yürütmekteydi.
* * *
Bugün dünyada Irak politikası yüzünden genel olarak ABD’ye karşı haklı bir büyük tepki zaten var. Fakat sorumlu politikacıların görevi, Başkan Bush’un politikasına tepkiyi ilkel Amerikan düşmanlığına dönüştürmek olamaz; çünkü küresel alandaki veya bölgesel boyuttaki sorunların ABD’nin katkısı sağlanmadan çözümlenmesi mümkün değil.
Bereket versin Türkiye’de sağduyu ve sorumluluk sahibi kurumlar mevcut. Bakın Genelkurmay İkinci Başkanı İlker Başbuğ son basın toplantısında ABD ile ilişkiler konusuna nasıl açıklık getirdi: ’Şimdi olaya gerçekçi olarak bakarsak ABD, Türkiye’ye PKK/KONGRA-GEL örgütü ile mücadelesinde büyük destek vermiştir. Bir kere bunun altını çizmeden geçersek çok büyük yanlış yaparız. Geçmişi bir hatırlayın, özellikle ikinci Irak savaşına kadar olan dönemi hatırlayın ve orada ABD’nin PKK terör örgütüyle mücadelede verdiği desteği hatırlayın.’
Başbuğ, Irak’ta PKK’nın tasfiyesine ilişkin beklentileri ABD’nin karşılamadığına da işaret ediyor; fakat aynı zamanda şunu söylüyor: ‘Türkiye’nin ABD ile ilişkileri tek bir konuya endekslenemeyecek kadar geniş ve kapsamlı bir konudur.’
Başbuğ, sorulara verdiği cevaplarda İncirlik Üssü konusunda ABD’nin çok aşırı taleplerde bulunduğu rivayetlerini ayrıca yalanlamıştır. Başbuğ’un Kıbrıs hakkındaki ifadeleri de CHP’nin tutumuna ters düşüyor: ’Kıbrıs’ta, referandum sonuçlarını, bir noktada Ada’da iki halk olduğunun, bu halklardan birinin diğerini temsil yetkisinin de olmadığının tescili olarak görmek gerekir.’ Oysa CHP, referandum öngören Annan Planı’na ve Kıbrıs Türk halkının referandumda lehte oy vermesine şiddetle karşı çıkmıştı. Sağduyudan bu kadar uzaklaşılabilir mi?
* * *
Evet, CHP hemen her alanda bugün hatalı bir yoldadır. Baykal’ın ve militan kadrosunun bundan sonra partinin muhtaç olduğu zihinsel ve yapısal dönüşümü gerçekleştirmesi olasılığı yoktur.
Buna ancak üzülebiliriz; çünkü etkin ve inandırıcı bir muhalefeti olmayan demokrasi, sağlam bir demokrasi olamaz.