KUZEY Irak’ta PKK’ya karşı girişilen 21-29 Şubat operasyonu, her bakımdan başarıyla sonuçlanmasına rağmen, ne yazık ki hırçın bir muhalefetin yıkıcı kampanyası nedeniyle lüzumsuz ve yıpratıcı bir polemiğin konusu haline geldi.
Bu kısır tartışmaları artık geride bırakarak ileriye bakmak zamanı gelmiştir. Muhalefetin bundan sonra yapıcı olmaya çalışarak hepimizi şaşırtmasını temenni ederiz.
Şubat operasyonu hedefine ulaştıysa da PKK’ya karşı silahlı mücadelenin sonuna gelinmiş değildir. Ne var ki bu mücadeleye paralel olarak terörün temelini teşkil eden sorunu çözmek için siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel açılımlarda bulunmanın kaçınılmaz olduğu gittikçe daha iyi anlaşılmaktadır.
"Siyasi" sözcüğü tepki veya alerji doğurmamalıdır. Siyasi yaklaşım, PKK veya onun sözcüleri ile müzakere anlamına katiyen gelmez. Söz konusu olan tek taraflı açılımlar, önlemler veya PKK ile mücadelede diğer ülkelerin desteğini sağlamaya yönelik girişimlerdir.
* * *
Örneğin, seçim barajının indirilmesi tek taraflı bir politik tasarruf olur. TBMM Başkanı’nın ve arkasından Cumhurbaşkanı’nın DTP milletvekillerini kabul etmekle gösterdikleri basiret de siyasi nitelik taşır. Teröre son vermek için Irak ve PKK’yı finanse eden ve onun propagandasını yapan kuruluşlara müsamaha gösteren ülkeler nezdinde yapılan girişimler de elbette politiktir.
Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin Ankara’ya daveti de politik bir girişim değil midir? Siyasi açılım bağlamında Başbakan’ın, PKK’yı terör örgütü olarak ilan etmedikçe DTP ile konuşmayı reddetmesi, parti politikası kaygılarına dayansa bile, Cumhurbaşkanı’nın ve Meclis Başkanı’nın davranışları ile arasına mesafe koyması iyi olmamıştır.
* * *
Kürt sorununun nasıl çözümlenebileceği konusunda çeşitli düşünce merkezleri de araştırma yapmaktan geri kalmıyor. Bunlardan ABD’deki "Amerikan Dış Politikası Milli Komitesi" adına David Phillips’in hazırladığı 15 Ekim 2007 tarihli rapor oldukça ilgi çekici.
Raporda tepkimizi çekecek öneriler eksik değil. Fakat bazı tahliller ve önerileri incelemekte zannedersem yarar var. Mesela, Phillips, Avrupa’daki PKK finans ve propaganda altyapısının dağıtılması için 25 AB üyesi ülkenin katıldığı "Avrupa Terörle Mücadele Grubu"nun, PKK’nın gayrimeşru gelirlerini ortaya çıkarmak amacıyla soruşturma açmasını öneriyor.
Ayrıca "BM Terörle Mücadele Komitesi"nin, PKK örgütlerini barındırdığından şüphe edilen BM üyesi ülkelerinden, PKK’ya mali yardımların kesilmesi için sarf ettikleri çabalar hakkında rapor vermelerini talep etmesi gerektiğini belirtiyor.
Mali yardımlar çok kere nakit olarak Erbil Havalimanı’na gelen yolcular vasıtasıyla PKK’ya ulaştırıldığından bu trafiğin önlenmesi lüzumuna da işaret ediyor.
Phillips’in raporunda kuşkusuz ekonomik ve sosyal alanda yatırımlar çok önemli yer işgal etmektedir. Phillips bu bağlamda Güneydoğu’daki süratli nüfus artışının özellikle kadınları mağdur ettiğini ve fakirliği artırdığını kaydederek aile planlaması programlarına yer verilmesinde fayda görüyor.
Nihayet Phillips, Irak ile aramızdaki terörle mücadele anlaşmasının ancak Kuzey Irak yönetiminin de işbirliğine katılmasıyla işleyebileceğini, Türkiye ile bu yönetimin sonunda ister istemez aralarındaki çıkar birliğinin bilincine varacaklarını vurguluyor.
* * *
Başbakan’ın Güneydoğu’ya 12 milyar dolarlık yatırım planlandığını ve TRT kanallarının birinden Kürtçe ve başka bazı dillerde yayın yapılacağını açıklaması, şüphesiz bir ilk adım olarak sevindiricidir. Fakat bu atılımlarla yetinilmemeli, hukuki ve kültürel alanda daha başka açılımlar üzerinde durulmalıdır.
Kültürel alanda Kürtçe öğreniminin, yeterli talep varsa, seçmeli ders olmasına imkán hazırlanması, hukuki alanda da ifade özgürlüğünü engelleyen yasa hükümlerinin değiştirilmesi ve genel olarak yasaların yargı tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne uygun bir yönde yorumlanması gerekir.