AB, ABD, Rusya eksenleri

ÖNÜMÜZDEKİ yıllarda Türkiye’nin geniş anlamda dış politikası ağırlıklı olarak AB, ABD ve Rusya ile ilişkiler eksenlerine dayanacak.

Bu noktadan hareketle ilk araştırılması gereken nokta, bunlar arasında birbirleriyle bağdaşmayan yönler olup olmadığıdır. AB ve ABD ile ilişkiler bağlamında bu soruya verilecek cevap olumsuzdur.

Türkiye’nin AB üyelik süreci, kapsamlı bir entegrasyon projesidir. Fakat AB henüz ortak bir dış politikaya sahip değildir, Irak krizinde AB ülkeleri ABD’yi desteklemek konusunda bölünmüşlerdir. ABD, Batı Avrupa’dan çekeceği kuvvetlerin bir kısmını 2007 yılında AB üyesi olacak Romanya ve Bulgaristan’a nakletmeye hazırlanıyor. Kaldı ki bugün ABD’ye muhalefetin başını çeken Fransa ile ABD arasında bile buzlar kısmen eriyor.

Cumhurbaşkanı Chirac, Irak’ın geçici başkanı Gazi El-Yaver’i birkaç gün önce Paris’te meşru bir devlet başkanı gibi karşıladı. Chirac yakında Washington’a da gidecek. Başkan Bush, şubatta Avrupa’yı ziyaret edecek.

1 Mart 2003’te Amerikan kuvvetlerinin Irak’a ikinci bir cephe açmak üzere Türkiye’den geçmelerini reddeden TBMM kararının AB’yi, üyeliğimize daha sempatiyle bakmaya sevk ettiği tezi inandırıcı değildir. Öyle olsaydı bize en fazla Fransa’nın destek olması gerekirdi, tersi oldu.

***

ABD ile ilişkilerimiz stratejik dayanışma temelindedir. Bu dayanışma Irak Savaşı yüzünden kuşkusuz yara almaktan geri kalmadı. Türk kamuoyunda ciddi bir Amerika aleyhtarlığı başladı. ABD ile Kerkük ve Irak’taki PKK teröristlerine karşı yürütülecek operasyon konularındaki anlaşmazlıklar da sürmektedir.

Irak’ta 30 Ocak’ta yapılacak seçimleri takiben şiddet ve istikrarsızlık azalacağına artarsa Kürtlerin Kerkük’ü de içerecek bir bölgede egemenlik iddiaları daha da güçlenebilir. Ancak her şeye rağmen Türkiye ve ABD birbirlerine muhtaç olmayı sürdüreceklerdir.

Türkiye sadece Ortadoğu’da değil; fakat birçok başka alanda ABD’nin desteğinden yararlanmak isteyecektir. Dolayısıyla ABD ile ilişkilerimizde duygusallığı aşmak ve karşılıklı çıkarlar doğrultusunda esneklik göstermek gerçekçiliğe uygun olur.

***

Rusya siyasetimizin de AB ve ABD ile olan ilişkilerimizle bağdaşmayan bir tarafı yoktur. Ancak, Avrasya romantizmi bir tarafa, Rusya ile ekonomik ağırlıklı olan ilişkilerimizin bir stratejik ortaklığa dönüşmesi o kadar kolay değil.

Moskova’nın Kıbrıs konusundaki açılımlarının somut sonuçlarının ne olacağını zaman gösterecek. Kafkasya’da Türkiye ile Rusya arasında bir stratejik işbirliği zemini pek gözükmüyor. Rusya’nın Gürcistan politikasının ve Ermenistan’da asker bulundurmasının Türkiye’nin çıkarlarına uygun düştüğü söylenemez.

Azerbaycan petrol ve gaz kaynaklarını ancak Batı ile işbirliği içinde değerlendirebilir. İleride AB ile Rusya arasında Ukrayna yüzünden gerginlik çıkarsa herhalde Rusya’nın tarafını tutamayacağız.

Kaldı ki, ekonomik alanda, Rusya ile ilişkilerimizin uzun sürede AB ile bağdaşmayacak bazı yönleri olabilir. Örneğin, doğal gaz ikmali açısından AB, üye ülkelerin Avrupa Birliği dışındaki kaynaklara yüzde 30 oranından daha fazla bağımlı olmasını uygun görmüyor. Türkiye’nin bağımlılığı ise çok daha yüksek oranda.

***

Türkiye AB, ABD ve Rusya politikaları arasındaki etkileşim iyi değerlendirilmelidir.

Bu politikaları çelişkiye düşmeden yürütmek mümkündür ve şimdiye kadar bunda başarı gösterilmiştir. Ancak bir tarafı diğer tarafa karşı kullanmak gibi yüzeysel olarak parlak görülen fikirlere fazla itibar edilmemelidir.

Dış politikada taktik manevraların ve akrobasilerin sınırı vardır, daha önemli olan tutarlılık ve temel tercihlerdir.
Yazarın Tüm Yazıları