Paylaş
Fenerbahçe muhabirliğinden sonra görev yerim bu kez Galatasaray’dı. Ve 1997 yılında bir genç dikkatimi çekti. Kumaşı o kadar parlaktı ki 16 yaşında olmasına rağmen geleceğe damga vuracağını anlamıştım. Topa her dokunuşunda gençlik yıllarımı hatırlatıyordu.
“Çocukluğumda futboldan başka bir şey düşünmüyordum. Karagümrük ilk kulübümdü. Futbolda iyi bir geleceğe sahip olacağımı düşünen büyüklerim hep yanımda oldu” diyen bu genç adam Emre Belözoğlu’ndan başkası değildi.
Tam 17 yıl önce...
Emre, Kazlıçeşme’ de oturuyordu. Şehrimi lisesine gidiyor, okul çıkışları trenle Florya’nın yolunu tutup idmana gidiyordu Galatasaray formasıyla kimilerinin ilgisini çekerken, kimileri de bu çocuktan bir şey olmaz diyordu. Bende kendisine sürekli eşlik ediyordum.
Onun en büyük isteği, anne ve babasına iyi bir hayat yaşatmaktı. Başardı da… Artık Emre transfer ücretlerini zamanında alıyor ve ailesine bakıyordu. O dönem yaptığı en yanlış şey ise, “ lüks araba” almak oldu.
Emre, Kazlıçeşme’de bulanan evlerini sattı, ailesini Florya’ya taşıdı. Zaman su gibi akıp gidiyordu o günlerde her şey lehine gelişti. Artık Emre için yurt dışında oynama zamanı gelmişti. İtalya’nın İnter takımında Okan ile birlikte oynayacaklardı. Ben de Milono’ya gidip bu yapılacak sözleşmeyi beklemeye başladım.
Hava çok soğuktu ve lapa lapa kar yağıyordu. Saatler geçmek bilmiyordu. Emre’den telefon bekliyordum. Bir kafede beklemeye başladım. Havada kararmaya başlamıştı. Saatler sonra Emre, Okan ile birlikte gelip Inter’le sözleşme imzaladı. İtalya’da kendini ispat ettikten sonra kariyerine İngiltere’de devam etti ve herkes Galatasaray’a dönmesini beklerken Fenerbahçe’ye transfer olarak büyük sansasyon yarattı.
Sonrasında ise herkesin bildiği gibi Emre hala ayakta ve futboluna devam ediyor. Ama kafasındaki çılgınlıkları atması gerekir, zira zararı hep kendisi görür oldu.
Paylaş