Paylaş
Zaman geçtikçe, aralarındaki sevgi acıya, eğlence ise kavgaya dönüştü. Yarışta ya mağlup olacaksınız, ya da galip geleceksiniz. Eskiden insanlar derbi sonrası, “Bu sefer böyle oldu” der geçerdi.
Şimdi gözümüz kapalı olarak bir yerlere koşuyoruz! Ama nereye belli değil... Düne kadarki 376 randevunun büyük çoğunluğunda koridorlarda birbirine başarı dileyen futbolcular gitti, gladyatörler geldi! Tekmeler, el-kol hareketleri, düşene bir darbe daha vurmaya çalışanlar...
Arena’da futbolcular değil, kart görmekten korkmayan saha içi gladyatörleri vardı. Melo, isyan etmek için yaratılmış. Emre Belözoğlu ile Melo’nun al birini, vur ötekine! Emre, rakibine ‘kılıcı erken çekme’ tuzağına düştü. Melo ise rakibi atıldıktan sonra zafer kazanmış gibiydi.
Galatasaray daha maçın başında harıl harıl Fenerbahçe kalesine gitmeye başladı. Rüzgarı beklemeyen Fenerbahçe bir anda sallanmaya başladı. Bekir ve Alves, merkez noktasında delik açtı. Bu boşluktan geçen usta da, Sneijder oldu. Golden sonra ortalık kartlarla dolmaya başladı.
YILDIRIM’A TEBRİK
Semih Kaya, Emenike’nin oyun felsefesini iyi ezberlemiş. Bu yüzden rakibine hiç geçit vermedi. Telles, Fenerbahçe’nin sağ kulvarını kapatmış. Sow’u kilitledi. Topa hakim olmasını engelledi. Burak, gol pozisyonlarına giriyor ama netice sıfır... İkinci bölüm başladığında her şey süt limandı. ‘Sessizlik hakim’ derken, patlamalar başladı.
Böylesine bir futbol topluluğunu yönetmek hakem için de kolay değildi. Hakemin bir elinden düdük, diğerinden sarı-kırmızı kartlar eksik olmadı. Kimi Bülent Yıldırım’a kafa tuttu, kendisi güler yüzü ile umursamadı, kimine ise ‘Olmaz’ diyerek gerekeni yaptı. Böyle hırçın bir maçı yönetmeyi başardığı için Yıldırım’ı kutlamak lazım.
Paylaş