Tiraje Dikmen’in hayatını bilmeyen, tanımayan biri için pek bir şey ifade etmeyebilir bu paylaşımlar.
Ama sözünü ettiğimiz, Türkiye’nin dünya çapındaki sanatçılarından birisi. Büyükada’da müze olması gereken eşyasının korunduğu evi ise ölümünden beri sahipsiz.
O günlerden itibaren dile getirilmeye çekinilen korkular acaba gerçek mi oluyor?
Dikmen, kültür tarihimizin önemli eserlerine ev sahipliği yapan, Feyhaman Duran’dan Hakkı Anlı’ya, Avni Arbaş’tan Neşet Günal’a, Selim Turan’dan Aliye Berger’e, Leopold Levy’den Abidin Dino’ya sanatçı dostlarının eserleri ve kendi çalışmalarının bulunduğu Büyükada’daki köşk dahil bütün mal varlığını, mezun olduğu İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne bırakmıştı.
İstanbul Modern ve Mimar Sinan Üniversitesi Resim Heykel Müzesi’ni de içine alan proje İstanbul’un yeni kültür-sanat merkezi olarak öne çıkacak.
Bu iki müze ile sınırlı değil Galataport’un sanata verdiği alanlar. Pek çok heykel sanatçısına eser siparişi vererek çeşitli noktalara yerleştirecekler.
Bunlardan biri de İngiltere’nin en ünlü heykeltıraşlarından biri olan Antony Gormley.
Geçen hafta, Londra’nın ünlü galerilerinden White Cube’un sahibi
Bu yılın bir özelliği filmlerin hem açık havada hem de çevrimiçi olarak gösteriliyor olması. Mekâna sınırlı sayıda izleyici alınabiliyor sosyal mesafe kurallarınca. Ama İKSV tarafından verilen linkten ücretli olarak da yarışma filmlerini izleyebiliyorsunuz.
Püfür püfür Boğaz havasında film izlemek kuşkusuz büyük keyif. Ben fiziki şartlar nedeniyle filmleri çevrimiçi olarak izleyenlerdenim.
Her akşam saat 21.00’de yarışma filmlerinden biri dijital platformda erişime açılıyor ve 30 saat açık kalıyor.
Kitabı inceleyen kurul, bazı yazıların 18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak nitelikte olduğu belirtmiş.
Olabilir, kurula böyle bir görev verilmiş ve onlar da gerekli incelemelerini yapıp kararlarını açıklamışlar.
Tabii ki küçükleri korumak hepimizin görevi.
Bir çocuk kitabında küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacak ne yazılabilir diye merak ettim ve kitabı buldum.
Kitabın kahramanı, aklına hep büyük sorular takılan küçük bir penguen. Adı da Pupkin.
Üzerinde yıllardır çalıştığı romanını bitirip tam yayımlama kararı aldığında COVID-19 pandemisi patlak verdi.
Pamuk bu tesadüf üzerine önce New York Times’da bir makale yayınlamış, ardından da ders verdiği Columbia Üniversitesi’nin internet sitesinin sorularını cevaplamıştı.
‘Veba Geceleri’ (Nights of Plaque) üzerine çalışırken yazdıklarının bir anda sokaklarda yaşanmaya başlamasının kendisini çok üzdüğünü ve yavaşlattığını ancak romanı bitirmek için yeniden motivasyon kazandığını söylüyor.
Pamuk’un bir diğer açıklaması ise ‘Masumiyet Müzesi’ romanında olduğu gibi içindeki sanatçının, edebiyat projesine katılması olmuş. Roman için araştırma yaparken dönemin tıp kitaplarını, ilaç broşürlerini ve yapılan illüstrasyonları incelemiş.
Bütün bu materyalden hareketle romanının atmosferini yaratırken de not defterine çizimler yapmış.
Hemen hepsi Sağlık Bakanlığı’nın tavsiyeleri doğrultusunda sosyal mesafe çizgileri çizdi, temassız bilet uygulamaları, sınırlı ziyaretçi alımı gibi önlemler aldı.
Üç aylık ev hapsinden kurtulanların soluğu müze kapılarında alacağını beklemiyordum ama ziyaretçi sayıları yarı yarıya düşmüş durumda.
Bırakın özel müzeleri, Topkapı, Ayasofya gibi normal zamanlarda ziyaretçi rekoru kıranlar bile in cin top oynar halde. Neredeyse, sosyal mesafe uygulamak için başka birinin müzeye gelmesini beklemek gerekiyor.
Yabancı turistin olmaması bunun başlıca nedeni. Bir de okulların grup halinde ziyaretinin yasaklanması.
Kamusal alanı bir açık hava müzesine dönüştürmek, dönemin estetik anlayışının bir göstergesiydi.
En son Doğubank İşhanı’nda gerçekleştirilen tadilat sırasında üzeri yalıtım malzemeleriyle kaplanan Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun mozaiği de işte bunlardan biriydi.
1950’li yıllarda hayata geçirilen birçok mimari projeye dönemin sanatçıları da dahil edilmiş ve duvar süslemeleri onlara emanet edilmişti. İMÇ Blokları, Emlak Kredi Bankası 4. Levent Mahallesi gibi...
Yıllar içinde çoğu ya yok oldu ya da tahrip edildi.
Bütün bu eserleri içinde barındıracak bir müzenin inşaatına başlıyor şimdi İş Bankası.
Daha doğrusu mülkiyeti kendisinde bulunan ve daha önce çeşitli amaçlarla kullanılan Bodvi Apartmanı müzeye dönüştürülüyor.
Beyoğlu’nun önemli binalarından biri Bodvi Apartmanı. 1900’lerin ilk yıllarında Baudouy ailesi yaptırmış. Zemin ve asma katları ticarethaneyken, Odakule tarafından ayrı bir girişle ulaşılan üst katlar ise konut olarak kullanılmış. Mimarı ise bilinmiyor. 1950’lerde İş Bankası tarafından satın alınmış.
Müze projesini Teğet Mimarlık üstlenmiş. 2-2.5 yıl sürecek restorasyon inşaatı sonrasında hayata geçirilecek olan resim müzesi, müze katlarının yanı sıra çok amaçlı galerileri, atölyeleri, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları kitabevi, kafe ve restoranıyla Beyoğlu sanat aksının önemli duraklarından biri olacak.
Ve en önemlisi, bu geniş koleksiyonu nihayet görme fırsatı bulacağız.
1940’TA BAŞLADI
Türkiye İş Bankası, ilk kez 1940’ta sanat eseri alımına başladı. İlk tablolar İkinci Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nden seçilen Hikmet Onat’ın ‘Peyzaj Ortaköy’, Şevket Dağ’ın ‘Rüstem Paşa Camii’ ve Vecih Bereketoğlu’nun ‘Kayık ve Evler’ isimli eserleriymiş. Türk resim sanatının üç usta sanatçısının imzasını taşıyan bu üç resim, koleksiyon yapma bilincine atılan ilk adımların özen ve rafineliğini gösteriyor. 1940’lı yılların sonunda 23 resme ulaşan koleksiyona eser alımı 1950’lerden sonra hızlanıyor ve böylece Türk resminin en geniş koleksiyonlarından biri adım adım inşa ediliyor.