İhsan Yılmaz

Türk edebiyatının en ‘fit’ yazarları

13 Ocak 2021
İstanbul Müzayede, 2004 yılından bu yana özelikle belge doküman ve kitap üzerine müzayedeler düzenliyor.

Son yıllarda bu tür materyalin meraklılarında gözle görülür bir artış var. Batı’daki kadar olmasa da yazarların, sanatçıların, politikacıların imzalı kitapları, el yazısı mektupları ya da fotoğrafları nadirliklerine göre iyi paralara el değiştiriyor.

İstanbul Müzayede’nin 21 Ocak tarihinde saat 21.00’da online olarak gerçekleştireceği açık arttırmanın adı ‘Anılar ve İmzalar’ adını taşıyor. Sakallı Celal’den Talat Paşa’ya, Peyami Safa’dan Fikret Adil’e, Yahya Kemal’den Ece Ayhan’a, Nâzım Hikmet’ten Bülent Ecevit’e kadar Türk edebiyat ve kültür hayatının en önemli yazarlarının imzalı kitap, fotoğraf ve mektupları müzayedede yer alıyor.

Şirketin www.istanbulmuzayede.com sitesinde online katalog mevcut. Merak ettim, kimlerin imzalı kitapları var ve ne kadara satılıyor diye.

Kataloğun ilk sırasında Rıza Tevfik’in (Bölükbaşı) imzalı fotoğrafları karşıladı beni. Türk edebiyatının ve siyasetinin en ilginç isimlerinden biri Rıza Tevfik. Felsefeye merakı yüzünden ‘Feylesof’ Rıza olarak anılsa da tıp eğitimi almış, Osmanlı döneminde milletvekilliği, eğitim bakanlığı yapmış. Şair ve yazar.

Gelelim Rıza Tevfik’in müzayededeki imzalı fotoğraflarına... Tolstoy’u andıran sakallarıyla bir 19. yüzyıl Rus yazarlarını andıran iki fotoğraf; birinde yanında Şerif Muhittin Targan bulunuyor. Üçüncüsü ise daha genç yaşlarda çekilmiş ve üstü çıplak bir fotoğraf. Bunların dışında kızı ve torununa yazdığı el yazısı mektupları da satışa sunulmuş.

Katalogda dikkatimi çeken bir diğer fotoğraf ise Necip Fazıl Kısakürek’e ait. Gençlik yıllarında yanında bir arkadaşıyla, Büyük Doğu’yu çıkarmadan önce,  plajda çekilmiş bir fotoğraf bu da. İmzalı ve ithaflı kitaplarının yanında bu fotoğrafı da satılıyor.

Yazının Devamını Oku

Mesut Özil’in Osmanlı ‘şıklığı’

11 Ocak 2021
Türkiye’de futbol gündeminin birinci maddesi Mesut Özil’in Fenerbahçe’ye transferi.

Halen futbolcusu olduğu İngiliz takımı Arsenal’le yollarını ayırmak üzere olan Özil’in Fenerbahçe ile masada olduğu söyleniyor.

Durum böyle olunca da bütün sarı-lacivertli camianın gözü doğal olarak Mesut Özil’in üzerinde.  

Özil’in dün Instagram hesabından eşi Amine Gülşe Özil ile birlikte fotoğrafını “Aşkımla kahve keyfi” notuyla paylaşması da bu transferle ilgili bir mesaj olarak algılandı ve bir Meksika dalgasına yol açtı sosyal medyada.



Eşiyle Türk kahvesi içtiği fotoğraf her ne kadar Türkiye’ye geleceği yönünde bir mesaj verse de yaşadıkları ortam, dekor tercihleri

Yazının Devamını Oku

Oğuz Atay’ın Suna Kan rüyası

6 Ocak 2021
Şehir efsanesi gibi anlatılan olaylardan biriydi. En son Fazıl Say sosyal medya hesabından paylaşınca yine gündeme geldi.

Olay şu: “Oğuz Atay üniversite yıllarında bir kızdan hoşlanmaktadır. Bu kız keman virtüözü Suna Kan’dır. Oğuz Atay, üç gece üst üste rüyasında Suna’nın konserini dinlediğini görünce pijamalı oluşundan utanıp, dördüncü gece lacivert takım elbisesini giyerek uyur.”

Fazıl Say paylaştığı bu alıntıya “Bilmiyorum bu gerçek mi? Her halukârda şahane duyarlılıkta bir anıymış. Çok sevdiğim yazar Oğuz Atay ve kemanın usta ismi Suna Kan. 1950’ler olmalı...” diye yorum yapmış.

Paylaşıma yapılan yorumlarda bu olayı Sunay Akın’ın gösterilerinde anlattığı yazılmıştı.



Bir diğer yorum ise “İTÜ Arı yıllığında arkadaşlarının Atay hakkında yazdığı bir şaka bu” şeklinde.

Yazının Devamını Oku

Hiç arabası olmadı bari durakta adı olsun

30 Aralık 2020
Toplumcu gerçekçi edebiyatımızın önemli adlarının başında gelir Orhan Kemal.

Hayatı geçim sıkıntıları içinde geçti. Hapislerde yattı. Yaşadığı çevreden besleniyordu; gözlemlediği, tanıdığı insanları anlattı romanlarında, hikâyelerinde. Mesela ‘Suçlu’, ‘Sokakların Çocuğu’, ‘Evlerden Biri’, ‘Müfettişler Müfettişi’, ‘Elli Kuruş’ gibi eserlerine Cibali semtinin ruhunu kattı.

Ölümsüz eserlerini yazdığı, ömrünün bir bölümünü geçirdiği, kitaplarına konu olan tütün fabrikasının arkasında bugün halen bulunan evinin çok yakınına, 1 Ocak 2021’de Eminönü-Alibeyköy tramvay hattı açılıyor.

Türkiye Yazarlar Sendikası, yılbaşında açılacak olan Eminönü-Alibeyköy tramvay hattında bulunan Cibali durağının adının ‘Orhan Kemal Durağı’ olarak değiştirilmesi için bir imza kampanyası başlattı.



Sendikanın change.org üzerinden yürütülen kampanya duyurusunda şöyle deniyor: “Eminönü-Cibali-Alibeyköy tramvay hattının yılbaşında ulaşıma açılacağı kamuoyuna duyurulmuş bulunuyor. Bu hatta bulunan Cibali Durağı’na, bu semtte uzun yıllar yaşamış, unutulmaz pek çok yapıtını oradaki evinde yazmış Orhan Kemal’in adının verilmesi ile ilgili kampanya başlatılmış bulunuyor. Türkiye Yazarlar Sendikası olarak, 50. ölüm yıldönümünde, emekçi halkın yazarı Orhan Kemal’in ismini Cibali ile özdeşleştirecek bu kararın alınmasını destekliyor ve sendikamızın talebi olarak kamuoyuna duyuruyoruz.”

Yazının Devamını Oku

Doktor Jivago yoksa Nâzım Hikmet mi?

23 Aralık 2020
Sanal ortamdaki bilgi kirliliğine son isyan İlber Ortaylı’dan geldi.

Geçen pazar Hürriyet’teki köşesinde yazdığına göre onu çıldırtan “Nâzım Hikmet’in dedesinin Yahudi olduğu” iddiasıydı. Cehaletsavarlığıyla tanınan İlber Hoca, sürekli ısıtılarak gündeme sokulan bu ‘uçurma’yı düzeltmek zorunda hissetmiş kendisini. 



“Bu saçmalık bir yana, Konstantin Borzecki (Borjenski okunur) Polonyalı bir konttur. 1848 İhtilali sırasında cumhuriyet ilan eden Macar Kossuth Lajos’un kıtalarıyla birlikte Avusturya ve Rusya’ya karşı ayaklandılar. İhtilal ciddiydi, Avusturya baş edemeyince başbakan Metternich Rusya’dan yardım istedi. I. Nikola’nın amansız mareşali Ivan Paskevich Macar alaylarına karşı galiba bir parça daha merhametliymiş. Polonyalıları ise feci şekilde bastırıyordu. Macar-Polonyalı müşterek kuvvetinin başında Polonyalı General Jozef Bem vardı. Bize sığındılar. Türkiye bu sığınan askerleri Avusturya ve Rusya’ya iade etmedi. General Bem (Murad Paşa) ve Borzecki (Mustafa Celâleddin Paşa), tıpkı Czajkowski (Sadık Paşa) ve Koscielski (Sefer Paşa) gibi Müslüman olanlardandır.

Albay Borzecki’nin bütün vücudu yaralarla doluymuş. Tam bir savaşçıydı. Osmanlı ordusunda haritacılık ve topçuluk alanında önemli katkıları olduğu bilinir. Kırım Savaşı’nın komutanı Ömer Rüştü Paşa’nın kızıyla evlendi ve 1875 Karadağ Savaşı’nda şehit düştü.”

İlber Hoca’nın bu düzeltmesi beni Haluk Oral’ın 2019 yılında İş Bankası Kültür Yayınları tarafından yayımlanan ‘Nâzım Hikmet’in Yolculuğu’ kitabına götürdü. Haluk Oral tamamen belgelere dayanarak yazmıştı kitabını. Orada Konstantin Borzecki ya da Müslüman olunca aldığı adla Mustafa Celâleddin Paşa’nın hayatının ilginç detaylarını bulabilirsiniz. Hatta anneannesinin babası Müşir Mehmet Ali Paşa’nın da Nâzım’a devrolan şiir geninin izini buradan takip edebilirsiniz. Bu arada Müşir Mehmet Ali Paşa’nın hayatının da en az Mustafa Celâleddin Paşa kadar ilginç olduğunu göreceksiniz.

Yazının Devamını Oku

Neruda anılarında hizmetçisine tecavüz ettiğini anlatmıştı

16 Aralık 2020
Taciz ifşalarının ardından yaşanan en büyük tartışma, edebiyatçıların/sanatçıların eserleriyle kişiliklerinin ayrı ayrı değerlendirilip değerlendirilemeyeceği.

Görüşler muhtelif. Tacizin gölgesi, eserin üzerine bir kez düştü mü kolay kolay silinmeyeceğini savunan da var, ikisini ayrı değerlendirmek gerektiğini söyleyen de.

Böyle bir tartışma en son 2018 yılında Şili’de yaşanmıştı. Üstelik bir ulusal kahraman olarak kabul edilen, Latin Amerikalıların hayat mücadelelerini kaydeden şiirleriyle olduğu kadar, kendi hayatıyla diktatörlüğe karşı bir direniş sembolü olarak da edebiyat tarihinin önemli isimleri arasında sayılan Pablo Neruda için.



Ünlü şairin adı Şili’nin Santiago Havaalanı’na verilmek istenince, insan hakları savunucuları ve aktivistler bu karara itiraz etmişti. İtirazın nedeni de Neruda’nın anılarında bir hizmetçiye tecavüz ettiğini yazmasıydı. Aktivistler Nobel Edebiyat Ödüllü Pablo Neruda’nın itibar ve saygınlığının Şili’de açık açık tartışılmasına neden olmuşlardı.

SANATÇI OLMASI TECAVÜZCÜ OLMAKTAN MUAF TUTAR MI?

Yazının Devamını Oku

Sincanlı Kafka Hasan Ali Toptaş

10 Aralık 2020
Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri Hasan Ali Toptaş. Bir seri ‘taciz’ ifşasıyla gündeme gelmesi, her ne kadar özür dilese de şüphesiz üzücü. Peki bütün bu yaşananlar onun edebiyatını zedeler mi? Edebiyat tarihine baktığımızda genellikle yazarların yaşamlarıyla yapıtlarının ayrı kefelere konduğunu görürüz. Toptaş’ın yazdıkları ‘tacizlerini’ tabii ki hafifletmez. Ama yazdıklarını da bence zedelemez. Peki, kimdir Hasan Ali Toptaş, nasıl bir yazardır?

Her ne kadar kendisini, daha doğrusu edebiyatçı kişiliğini “Şehrazat ile Beckett’ın evliliğinden doğmuş bir çocuğum” diyerek tanımlasa da geniş kitle onu ‘Sincanlı Kafka’ olarak tanıdı.

Bunda adının edebiyat dünyasında ilk duyulmaya başladığı yıllarda bir devlet kurumunda, Maliye Bakanlığı’nda veznedarlık ve icra memurluğu yapmasının da etkisi vardı. Yazdıkları olmasa da yaşam biçimiyle çok sevdiği Kafka’ya benzetilmişti en başta.

İçine kapalı, çekingen yapısı, sade memur hayatıyla Sincanlı Kafka’ydı o.

Bir de yaşadığı ve kendisinin de Kafkaesk olarak yorumladığı bir olay neden olmuştu bu ismin yerleşmesinde.

28 ŞUBAT VE SİNCAN

Bin Hüzünlü Haz’ adlı romanı ile Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü’nü kazandığı 1999 yılıydı. Edebiyat dünyasında adının iyiden iyiye duyulduğu, ünlü ve ödüllü bir romancıydı artık.

Ankara’nın 20-25 kilometre uzaklıktaki küçük ilçesi Sincan’da, oğlu ile 43 metrekarelik bir evde yaşıyordu. Cevdet Kudret Ödülü’nü kazandığının açıklanmasından sonra bir televizyon kanalından aranıp kendisiyle röportaj yapmak istemişlerdi. Ertesi gün çekimler yapılmış, Sincan sokaklarında dolaşılmış ve ödül üzerine düşünceleri alınmıştı.

O gece ödül haberinin verilişini şöyle anlatmıştı

Yazının Devamını Oku

Devlet Tiyatroları’nda korona sessizliği

9 Aralık 2020
Devlet Tiyatroları’nın emektar dekor ve kostüm tasarımcısı Ali Cem Köroğlu’nun COVID-19 nedeniyle Ankara’da tedavi gördüğü hastanede 5 Aralık’ta hayatını kaybetmesi üzerine başlayan tartışmalar devam ediyor.

Kurumdaki salgının merkez üssü olarak İzmir gösteriliyor.

Nedenine gelince...

Köroğlu, son olarak İzmir Devlet Tiyatroları’nda prömiyeri yapılan ve kadrosunda pek çok tiyatro çalışanının koronavirüse yakalandığı ‘Karıncalar/Bir Savaş Vardı’ oyununda görev yapmıştı.

TEK KİŞİLİK OYUNDA SONUÇ 50 POZİTİF

Boris Vian–John Steinback imzası taşıyan ve Işıl Yüce ile Ülkü Tamer’in çevirdiği oyunda savaşın tam kalbinde yer alan bir askerin tuttuğu günlükteki hikâyeler anlatılıyor. Prömiyeri 24 Kasım’da yapılan tek kişilik oyunda askeri, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt’un oğlu Akın Kurt oynuyor. Prömiyerden bir gün sonra test yaptıran Akın Kurt’un COVID-19 testi pozitif çıkınca bütün ekibe de test yaptırılıyor ve İzmir DT’deki 50 kişinin daha hastalığa yakalandığı anlaşılıyor.

İddiaya göre Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Mustafa Kurt korona tedavisi görüyordu ve eşi karantinada olması gerekirken oğlunun oyununu izlemek için İzmir’e gelmişti. Akın Kurt da bu durumu bile bile sahneye çıkmıştı.

Yazının Devamını Oku