Paylaş
Kimsenin beklemeye tahammülü yok.
Trafikte bile sarı ışık yanar yanmaz kornoya basıyoruz.
Çamdan kafayı çıkarıp kolu da ileriye doğru uzatıp, “Yürüsene kardeşim” diye bağırıyoruz.
Bazen kavga çıkarıp, bazen de ağız dalaşıyla olayı kapatıyoruz.
Yaşam hakkı sadece bizim sanıp, saygıyı hiç ama hiç sorgulamıyoruz.
Günü kurtardık mı, “Gerisi Allah-Kerim” diyoruz.
***
Geçen hafta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun Havagazı Fabrikası’nda toplantısı vardı.
İyi ki gitmişim. İzmir medyasının tüm ağır topları oradaydı.
Aziz Başkan, Menemen’de kuracaklarını söylediği, Katı Atık Tesisi (çöp dönüşüm sistemi) hakkında bilgi verdi, destek istedi. Çevre Koruma Kontrol Daire Başkanı Yıldız Sezgin Yılmaz, sunum yaptı.
Toplantı benim için çok anlamlıydı.
Yıllardır, “Şehrin çöpleri şehrin rantıdır” diyen biri olarak tebessümle izledim toplantıyı.
Demek ki birileri bizi işitmiş.
Demek ki aklın yolu birmiş.
Demek ki çağın gerektirdiği yöntem buymuş.
Medeni ülkeler sorunu nasıl çözüyorsa sistem oymuş.
Neymiş efendim, “Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yokmuş.”
***
Yalnız toplantıda anlatılan projeyi bana geçen yıl Kasım ayında Almanya’dan bir şirket anlatmıştı. Biz de, “Bunları bize değil, Büyükşehir Belediyesi’ne anlatın” demiştik. Anlaşılıyor ki anlatmışlar.
Şehrin en önemli sorunu ortada dururken, bu kadar beklemeye kimsenin hakkı var mı?
Kaldı ki, Aziz Başkan, konuyu 2005’ten beri araştırdıklarını, 100’ün üzerinde proje incelediklerini söylüyor.
“Menemen’de kuracağımız tesiste elde edilecek metan gazıyla 250 bin kişiye yetecek elektrik üreteceğiz” diyen Çevre Koruma Daire Başkanı Yıldız Sezgin Yılmaz, Harmandalı’da doğaya salınan ve atmosferi matkap gibi delen metan gazı miktarını bir açıklar mı acaba?
Oradaki gazı depolayıp toplu taşım araçlarında kullansak ne kadar karımız olur acaba?
Makrodan önce mikro kuralım
HER gün bir teknoloji devrimiyle karşılaşıyoruz. Her alanda olduğu gibi çevre konusunda da bilim adamları durmadan yeni projeler üretiyor. İzmir Büyükşehir’in satın almak istediği teknoloji de en sonlardan.
Evsel ıslak atıkları işleyip gübreye dönüştürürken, ambalaj atıklarını sanayiye kazandırıyor. Tesis çalışırken çıkan gaz elektriğe çevriliyor, koku ve görüntü kirliliği gibi rahatsız edici unsurlar oluşmuyor.
Almanya’da bu tesisler şehrin ortasında.
Türkiye’de daha yeni kurulmaya hazırlanıyor.
Karşı çıkanlar var mı? Elbet var.
Sebep korku.
Ya adam gibi çalıştırılmazsa
Kokular bertaraf edilmezse.
Atık sular arıtılmadan doğaya bırakılırsa.
Çevre katliamı yapılırsa..
Sorular uzun, endişeler yersiz değil.
Bugüne kadar her türlü nane yenmiş.
Onun için tepki konuluyor.
Büyükşehir’e benim bir önerim var.
Menemen’de kuracağınız mega tesisten önce, acaba bunların mikro ölçekli olanlarını İzmir’in ilçelerine birer birer kursanız. Halka bu tesislerin nasıl çevreci olduğunu anlatsanız. Çıkan organik gübreyi halkla paylaşsanız nasıl olur dersiniz?
Atık kutusunu kim veriyor
ŞEHRİN çöplerini azaltmanın nakliye masraflarını düşürmenin tek yöntemi bunların evlerden ayrı ayrı toplanması.
Islak çöplerin ayrı, ambalaj atıklarının da ayrı ayrı toplanması.
Peki bu nasıl olacak?
Karşıyaka’da, Konak’ta, Bornova’da uygulamaya konulan proje neden yürümüyor.
Bugüne kadar biz evlere naylon mavi poşet vermekten başka, ne yaptık acaba?
Koca bir hiç değil mi?
Geçen gün bir okuyucumuz aradı, “İbrahim Bey, çöpleri ayrı ayrı toplayacağız da nereye koyacağız, bir de biz bunları kimden temin edebiliriz” dedi.
Bu çöp kutularını evlere sponsor olup dağıtacak bir babayiğit var mı acaba? Bize bildirir misiniz?
Havaalanlarında gördüğümüz kağıt, plastik, metal atık kutularında çok miktarda yaptırıp halka dağıtsak, sorun çözülür mü acaba?
Paylaş