29 Eylül 2002
Havalimanlarındaki gümrüksüz puro mağazaları ve oralarda satılan purolarla ilgili bilgi verir misiniz? Size vereceğim bilgiler tabiatıyla çok güncel değil. Yıllardır yurtdışına yaptığım seyahatlerde edindiğim gözlemler ve benim gibi puro içen dostlarımla yaptığım görüşmelerin bir birikimidir. Günümüzde havalimanlarında bulabileceğiniz puro marka ve çeşitleri bir günden öbürüne değişmektedir. Dün bir havalimanında gördüğünüz bir markayı bir hafta sonra aynı yerde bulamayabilirsiniz. Tabii bu arada fiyatlarda da farklılıklar olabileceğini aklınızdan çıkartmayın. Küba dışı ülkelerin (Dominik, Honduras, Nikaragua ve Meksika gibi) puroları büyük uluslararası havalimanlarındaki gümrüksüz mağazalarda hem marka hem de çeşit olarak Küba purolarıyla kıyaslanmayacak kadar az bulunduğundan, size vereceğim bilgiler ağırlıklı olarak Küba purolarını içerecektir. Avrupa'daki önemli havalimanlarındaki mağazalarda puro stokları çok hızla değişmekle beraber genelde oldukça zengin çeşide sahiptir. Ancak, bazen ürün teminindeki gecikme ya da başka zorluklar nedeniyle kısa-uzun süreli aksamaların da yaşandığına şahit oluyoruz. (devam edecek)
Yazının Devamını Oku 22 Eylül 2002
Puro içmeyi seviyorum. Ama karım sağlığımdan endişelendiği için vazgeçirtmeye çalışıyor. Acaba, günde içilen kaç adet puro sağlık açısından tehlikeli olabilir? (Geçen haftadan devam)
-Puro günde kaç adet içilmeli sorunuza gelince; ben içilen ebat ve puronun gücüne bağlı olarak 1-3 arası diyorum. Tarihte günde ondan fazla puro içen insanların doksan-yüz yaşlarına kadar yaşadıklarını görüyoruz. Bunlara örnek olarak; Winston Churchill doksan yaşına kadar yaşadı. George Burns öldüğünde yüz yaşını aşmıştı. Günde onbeşten fazla puro içerek hala sağlıklı yaşayan doksan yaşındaki puro üreticisi Jose Padron bir başka örnek. Padron purolarının sahibi olan Jose, yıllardır sabah uyandığında ilk purosunu yatmadan önce de son purosunu içmeyi adet haline getirmiş. Yukarıda isimlerini verdiğim puro içenlerin puro nedenli bir hastalıktan ölmediğini ya da şu anda Jose'nin hiçbir hastalığı olmadığını belirtmek isterim. Az için ama kaliteli puro için.
Yazının Devamını Oku 15 Eylül 2002
Puro içmeyi seviyorum. Ama karım sağlığımdan endişelendiği için vazgeçirtmeye çalışıyor. Sizden şu konular hakkında yanıt rica ediyorum. Acaba, günde içilen kaç adet puro sağlık açısından tehlikeli olabilir? Puronun dumanı pratikte içe çekilmediği için akciğer kanseri riskinin az olduğu söylenmekle beraber, mesela dudak kanseri gibi diğer vakalardaki riski ve rolü nedir? Bir de puronun dış ortama sigaraya kıyasla otuz kat daha fazla karbon monoksit yaydığını okudum. Bu miktar etraftakiler için oldukça zehirli değil mi?
-Öğrenmek istediğiniz bu soruları bana değil, bu konuda uzman bir tıp doktoruna sormanızı tavsiye ederim. Ancak ortada bir gerçek var. Kaliteli puro yapımında kullanılan tüm tütün yapraklarının imalat öncesi işlenmesi sırasında gördüğü operasyonlar yapraklardaki zararlı kimyasal maddeleri (toksik kimyasalları) ortadan kaldırarak katran, amonyak ve nikotini çok düşük bir seviyeye indirmektedir. Kaliteli bir tütün yaprağındaki toplam nikotin yüzdesi ortalama 1 civarındadır.Biz puronun sigara gibi arka arkaya içilmediğini ve de ayrıca puro dumanının ciğerlere çekilmediğini dikkate alırsak, puro gerçekten sigaraya nazaran her bakımdan sağlık açısından çok daha güvenlidir. Puro-sağlık ilişkisi konusunda tarafsız ya da önyargısız bir yorum yapmak çok zor. Bir tarafta kendilerine sadece sigarayla ilgili yapılmış klinik araştırmaları baz alıp, içinde tütün yaprağı bulunan her şeye, bu arada puroya da hayır diyen tütün karşıtı gruplar ile diğer tarafta da puronun doğru bir şekilde ve az sayıda içilmesi halinde içene hiçbir zararı olmadığını savunan puro üreticileri ve benim gibi puro sevenler. Size tavsiyem puroyu içerken asla bilinçli olarak içinize çekmemeniz. Kaliteli puro markalarını tercih etmeniz ve günde ikiden fazla puro içmemeniz esas olmalıdır. Size ayrıca nikotin miktarı düşük olan puroları öneririm. Bu da demektir ki Küba olanlardan uzak durun.
(devamı haftaya)
Yazının Devamını Oku 8 Eylül 2002
Yemekli ya da yemeksiz bir puro gecesinde misafirlerinize azami dört-beş saat içinde üç ya da dört farklı ebat ve karakterdeki puroyu ikram etmenizi tavsiye ederim. Daha kısa sürede daha fazla puro içimi damaktaki tat duyularınıza aşırı yük getireceğinden duyularınız körleşecek böylece içilecek purolardan alınacak keyif de tamamen yok olacaktır Aynen yemek ve içkideki sunum sırası (az güçlü ve gövdeliden daha yukarıya doğru) içilecek puroların lezzet ve gövdesi de hafiften güçlüye doğru tırmanmalıdır.Geçen Kasım ayında Las Vegas'ta ki 'Big Smoke'ta aynı masayı paylaştığım ünlü puro gurusu ' Hendrik Kelner' ve şeflerin şefi 'Jean-Louis Palladin' ile puro-içki seçiminin inceliklerini tartıştık. Bu köşede anlatılamayacak kadar uzun bir sohbet olduğundan ben size sadece önemli satır başlarını veriyorum.
HANGİ PURO HANGİ SIRAYLA
Aperatifler: Bu bölümde 'connecticut-shade'dış sargılı hafif-orta gövdeli bir puro dağıtın.
'Connecticut-shade' yapraklı bir puro, kaliteli bir viskiye dayanacak kadar yoğun lezzet ve güçlü gövdeye sahip olmakla beraber daha sonra yiyeceklerinizi bastırmayacak kadar da hafiftir. 'Petite' ya da 'Corona' ebadında ki bir puro kokteyl
süresince ihtiyacı karşılayacaktır.
Ordövr ile: Şimdi ya Meksika ya da 'connecticut- shade' dış sargılı, biraz daha gövdeli bir puro ikram etmenin sırası gelmiştir. Bu puro bir öncekine göre biraz daha güçlü olmakla beraber arkadan gelecek ana yemeği de bastırmayacaktır. 'Corona Gorda' ya da 'panatela' ebatlı bir puro doğru seçimdir.
Gecenin son purosu: Yemek bitip sıra tatlı ve kahveye geldiğinde gecenin son purosunun da dağıtım zamanı gelip çatmıştır.Uzun, kalın çaplı, güçlü ve de tercihen Kamerun veya Honduras ya da 'Maduro' dış yapraklı bir puronun zamanı gelmiştir. 'Churchill', 'Double Corona' veya 'Piramit' doğru ebatlardır.
Misafirleriniz ayrılmadan önce hep beraber akşam yediğiniz yemekler, içtiğiniz puro ve içkilerin bir tartışmasını yapın. Afiyet olsun....
Yazının Devamını Oku 1 Eylül 2002
Geçenlerde puro grubumuzdan bir arkadaşımın karısı bana sitem etti. Puro yemeklerinizi hep dışarıda yapıyorsunuz, arada sırada evde yapın ki bizler de yabancı kalmayalım. Evet o çok haklıydı. Biz puro gecesi için uygun bir mekan ararken nedense evimizi hep ihmal ettik. Puro seven birkaç yakın arkadaşla birlikte yemek yiyip puro içmeyi planlarken, aklımıza hep evimizin dışındaki mekanlar geldi. Ben aslında bildiğim yerlerde çok daha rahat ederim. Burası da doğal olarak evden başka bir yer olamaz. Eğer eviniz bu iş için müsait değilse o zaman puro dostu bir restoran ya da katılımcı sayısına bağlı olarak bir otelin 'club room' unu düşünebilirsiniz. Puro geceleri ister yemekli ister yemeksiz olsun en azından ortak tek bir ihtirası olan (o da tabii ki puro) insanların arasındaki dostluk ve dayanışmayı güçlendiren sosyal bir aktivitedir. Puro geceleri, insanları sevdikleri ortak düşkünlükleri için bir araya getiren en iyi sebeptir. Bu arada lütfen puro içmeye istekli bayanları da aramıza almayı ihmal etmeyelim. Puro artık günümüzde sadece erkeklere ait bir hobi değil. Etrafta görüyorum birçok kadın en az biz erkekler kadar bu konuda deneyimli, meraklı ve de öğrenmeye açık.
Şimdi size evde gerçekleştirebileceğiniz bir puro gecesinin önemli aşamalarını kısaca anlatacağım.
Mönü: Mönüyü hazırlarken içeceğimiz purolara eşlik edebilecek yemekler düşünülmelidir. Puro yemekleri,dünyanın her yanında, geleneksel olarak kırmızı et ağırlıklı bir mönüyü gerektirir. Baharatlı şarap sosları ön plana çıkar. Ama başarılı bir vejeteryan puro mönüsü hazırlamanın da hiçbir sakıncası yoktur. Salatalarda rokfor ve benzeri peynirler kullanılabilir. Kısacası mönüyü kırmızı et ve sos ağırlıklı hazırlamakta yarar vardır.
İçkiler: Ben puro gecelerinde içmek için beyaz yerine tok gövdeli, yoğun aromalı ve lezzetli, hatta baharat tonları ön plana çıkan şarapları tercih ederim. Siz beyaz seviyorsanız neden olmasın. Gecenin mönüsünü yaparken, nasıl yenecek yemeklerle içilecek puroların birbirine etkileşim ve lezzet uyumunu düşünürsek, içki seçimi ve sırasında da aynı denge ve kriterleri göz önüne almalıyız. Ben mesela yukarıda da değindiğim gibi 'Meritage' yani 'Cabernet Sauvignon-Merlot- Shiraz' kupajından yapılmış zengin aromalı, lezzet yoğun ve dolgun gövdeli şarapları diğerlerine tercih ediyorum.
İÇECEKLERİN SERVİS SIRASI
4 Aperatifle; Lagavulin, Glenlivet gibi yıllanmış tek-malt skoç ya da Bushmill gibi İrlanda tek-malt viski.
4 Ordövr veya salata ile; pinot noir veya merlot gibi orta-tok gövdeli bir kırmızı şarap.
4 Ana yemek ile; aroma yoğun, lezzet ve gövdesi daha güçlü, zengin 'Bordeaux', 'Hermitage', 'Cabernet', 'Shiraz' veya 'Zinfandel'.
4 Yemekten sonra; konyak, brendi, armanyak, porto vs.
İçkilerde dikkate alınması gereken en önemli husus egzotik tatlandırıcılı kokteyllerden kaçınmaktır. Bunların damakta kalan sonu uzun olduğundan damağınızı uyuşturacak ve yemek sonrası içilecek puronun tadını tam almanızı ve de dolayısıyla keyfini çıkarmanızı engelleyecektir.
(devam edecek)
Yazının Devamını Oku 25 Ağustos 2002
<B> Buzdolabını kullanmaktaki amaç puroları nemli bir ortamda saklamak mı? Peki o zaman nispi rutubetin sıfır olduğu dondurucuda puro saklamanın ne mantığı var? </B> Dondurucudaki tüm buhar metal satıhlar üzerinde anında donar. No-frost dondurucuların çalışma prensibi ise; metal satıhların birkaç günde bir, birkaç dakika otomatik ısınıp buzların eridiği ve eriyen suların süzüldüğü devirlerden oluşur. Dondurucunun kapısını açtığınız zaman içeriye bir miktar rutubet girse de beklenen yararı sağlamaz. Dondurulmuş hamburgerlerinizin üzerinde hiç dondurucu yanığı denen lekelere şahit olmadınız mı? Bunun nedeni etin ambalajındaki bir yırtık nedeniyle suyunu kaybetmesidir. Etin içindeki su uçtuğuna göre tütün yaprağındaki su haydi haydi uçar. Demek ki puroları dondurucuya kutusuyla bile koysak, kutular yüzde yüz hava geçirmez olduğundan purolar da mutlaka kuruyacaktır. Purolarınızı ısrarla buzdolabı veya dondurucuda saklamaya kararlı iseniz çok önemli bir konuya daha dikkatinizi çekerim. Buzdolabı ya da dondurucudan çıkardığınız puroyu yakmadan önce oda ısısına gelene kadar mutlaka bekleyin. Aksi takdirde, soğuk puro yandığında dış sargı yaprağı çatlayacak, hava alan puronun duman çekimi de bozulacaktır. Ben dolgu yaprağı ısınırken soğuk dış sargının çatırdayarak kırıldığına şahit oldum Sizi uyarmadım demeyin....
Yazının Devamını Oku 18 Ağustos 2002
<B>Eski yazılarınızdan birinde puroların buzdolabında saklanabileceğini yazmıştınız. Ben bunun aksini duymama rağmen purolarımı hala buzdolabında saklıyorum. Beni lütfen yönlendirin. </B> O yazıda kastettiğim, evinde humidoru olmayanların az sayıda satın aldıkları puroları içene kadar buzdolabında kısa süreli saklamalarında bir mahzur olmadığıydı. Bugün de buzdolabını puroları sadece kısa süreyle saklamak için tavsiye ediyorum. Aksine, buzdolabını bir nevi humidor gibi kullanmanızı aşağıdaki nedenlerle önermem:
Buzdolaplarının içindeki çevre koşulları puronun dış sargı yaprağı ve büyük bir olasılıkla da iç dolgu yapraklarında küfe benzer lekeler/noktaların olmasına neden olacaktır. Küfler de puroda birtakım mikropların oluşması için ideal bir ortam yaratır. Bu mikroplar da tütün yaprağını afiyetle bir salata gibi yiyerek dış sargı yaprağı üzerinde bir toplu iğne başı büyüklüğünde delikler açacaktır. Delikler purodan düzgün duman çekimini, küf de puronun lezzetini bozacaktır. Bu olumsuz koşullara ilaveten, buzdolabında saklayacağınız purolarınıza yemek kokularının kolayca sineceğini unutmayın. Buzdolabının dondurucu bölümü ise, sadece tütün bitinin istilasına uğramış hastalıklı puroların kurtarılması için belirli bir süreyle kullanılabilir.
Yazının Devamını Oku 11 Ağustos 2002
Güllük'te yaklaşık iki yıla yakın bir süredir yaşayan eski mezun bir TED Ankara Kolejli olmama rağmen, benim gibi aynı okuldan mezun olup da Bodrum ve çevresindeki beldelerde yaşayan diğer eski kolejlilerle bir türlü tanışmak fırsatım olmamıştı. Aralarında belki de yıllardır görmediğim arkadaşlarımla tekrar karşılaşma olasılığının heyecanı ile böyle bir organizasyonu gerçekleştirmenin yollarını ararken, kendisi de kolejli olan Resort Dedeman Bodrum'un Genel Müdürü sevgili Semih Gönç'ün bir 'get-together' daveti yapalım önerisine balıklama atladım. Ama bir şartla: Benim gibi bir 'puro misyonerinin' bulunacağı davet tabii puro, puro ile uyumlu kaliteli içkiler, latin müziği ve görsel olarak dopdolu geçmeliydi. Bu vesileyle daveti, uzun zamandır yeni dekorasyonunun methini duyduğum ve fakat görmek fırsatını bulamadığım Dedeman Oteli'nin Bitez koyunun eşsiz mavi deniz ve göz alabildiğince yemyeşil narenciye bahçelerine kuşbakışı bakan Çatı Bar'ında gerçekleştirmekten daha uygun bir mekan olamazdı. İstanbul'dan getirdiğim, ABD'de gelenek olan özel puro giysisi içindeki bir 'cigar-woman'ın takdim ettiği Dominik ve Nikaragua purolarıyla çeşitli marka butik içkiler ve latin müziği gecemizi unutulmaz yaptı.
Evet, o gece ben, okul yıllarımdan tanıdıklarım ve bir sürü yeni kolejli ile beraber olmanın mutluluğunu yaşarken onlar da belki de bir ömür boyu tutkunu olacakları puro ile ilk kez tanışıyorlardı.
Çatı Bar'da süper kaliteli konyak, brendi, rom yanı sıra, deneyimli her purocunun olmazsa olmaz dediği Talisker 10, Lagavulin 16, OBAN 14, Dalwhinnie 15 ve Gragganmore 12 yıllık yani kalitenin doruğuna erişmiş nadir viskiler de var. Bodrum'a gelecekseniz, puro içseniz de içmeseniz de Çatı Bar'da mutlaka güneşi batırın ve Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı'yı anın.
Yazının Devamını Oku