Paylaş
Kimimiz yaşananları izledikçe, kaybedilen hayatları gördükçe ya da düzelmeyen yanlışları, acı çekiyor, üzülüyor. Depremler, dere yataklarındaki yerleşim yerleri, göz göre göre gelen kazalar, yangınlar ve son yangın...
Kendinizi hiç bitmeyen bir döngünün içinde hissetiniz mi? Ya da aynı senaryonun farklı versiyonlarını yaşadığınızı düşündünüz mü yıllardır?
- Son dakika ekranlarında kocaman alt yazılar.
- Olay yerinden görüntüler.
- Aralıklarla yapılan açıklamalarda sürekli artan can kayıpları.
- Kurtarma ya da söndürme çalışmalarının görüntülerini yorumlayan uzman görüşleri, soruşturma görevlendirmeleri.
- Sorumlu kim, kim görevini yapmadı, eksik yaptı, kanunda mı eksiklik var sorularına yanıt aramalar.
- Sorumlu kim çerçevesinde suçlamalar.
- Bir daha yaşanmaması için ne gibi önlemler alınması gerektiği başlığının da tamamlanması ile unutmak. Bir sonrakine kadar yukarıdaki sıralamaları, yaşananları, sorumlu arayışlarını unutmak.
- Sonrasını sormayın, film başa sarıyor yıllardır ve yine üzülüyoruz.
- Kaç deprem, kaç sel, kaç yangın, kaç kaza yaşadık? Ne kadar ders aldık? Hepsi için önlemimiz artık var mı? Japonya seviyesine geldik mi? ABD’deki hayatını kaybedenlerin sayısının 30’u bulmadığı büyük yangınla “nasıl söndürülemiyor” diye dalga geçenler, bir otelde bu kadar can gittikten sonra tüm önlemlerin alınacağından emin mi? Artık konuşmaktan da, üzülmekten de yorulmadınız mı?
VİCDAN KAYASININ ALTINDA RAPORLAR VE SORUMLULAR SAVAŞI
Kartalkaya’daki yangın haberi ile uyandığımızda ilk tepkim “Eyvah çocuklar” oldu. Şubat tatillerinde velili ya da velisiz okulların Kartalkaya’ya tur düzenledikleri bilinir. Bu kez gazetelerin ölüm ilanı sayfalarını es geçmeyenler o çocuklara ağladı. Yanarak ya da boğularak öldüler. Sorumlular tabii ki bulunsun, cezalarını çeksinler. Makamların sahiplerine gelince... Kalbe oturan en büyük ağırlıktır vicdan, en korkulu kâbusları getirir, herkesi kandırsanız bile kendinizi kandıramazsınız. Çocuklar yanarak ölmüşken, herkesin birbirini suçladığı bir ülkede yapılması gerekeni her kim yapmıyorsa, vicdanındaki o kaya her gün ağırlaşacaktır.
DENETİM KELİMESİNİN HİSSETTİRDİKLERİ
Her olayda denetim kelimesi duymaktan bıkmadınız mı? Denetimdeki sorun, denetimden kim sorumlu? Nedense bu ülkenin bu kelime ile ciddi bir sorunu var. Kelime var, kendisi o ya da bu nedenden dolayı yok. Dünyada onlarca ülkede ise bu kelimenin içi dolu. Dolduramıyorsanız kaldıralım gitsin.
- Çeşit çeşit mevzuat var, farklı farklı raporlar var, bir de isteğe bağlı denetim var.
İSTEĞE BAĞLI DENETİM Mİ OLUR?
- En çok bu isteğe bağlı denetim olayına takıldım. Otellerde isteğe bağlı yangın denetimi mi olur? İnsan hayatı, çocuk oyuncağı değil. Her kelimeye, her paylaşıma, her harekete dikkat edilen bir dünyada isteğe bağlı denetim mi olur? Ben bugün yasalara aykırı işler yapacağım ama kayıt altına alınmasın lütfen. Bu mudur?
- Bir otelin eksiği varsa hele hele bu yangınla ilgili ise bunu tamamlayana kadar aç-ma-ya-cak!
- Hiçbir suçlu bulamayıp suçu “ahşap”a yükleyenler, “ahşap”ın da bir suçu yok. Avrupa’daki tüm kayak merkezlerinde oteller, butik oteller dağ evi havasında dizayn edildi. Mesele ahşap da değil, mesele çalışmayan yangın sisteminde, yanlış yerdeki merdivende, olmayan söndürme sisteminde, isteğe bağlı denetimde!
BİTİRİRKEN
-Mevzuat ve kanunlarda eksik varsa, çeşitlilikten kaynaklanan yetki karmaşası varsa bir an önce giderilmeli.
- Uygulamadaki ve denetimdeki sorun tanımlarını mesleğe başladığım 1996 yılından beri duyuyorum. Sizi bilmem ama ben duymaktan artık bıktım. Bu sorunları gidermek için gerekirse bir bilim heyeti oluşturulsun. En azından gelecek kuşaklar duymaz.
- İsteğe bağlı denetim olmaz, olamaz. Şaka sandım ama değil. Üstelik adı isteğe bağlı denetim bile değil, istek üzerine denetim hizmetini satın alıyorlar. Bu saçmalık bir an önce sona erdirilsin.
- Yazın orman yangınlarını da düşünürsek, dağ ya da deniz kenarlarındaki oteller bölgelerine mutlaka otel sahiplerinin ve turizm sektörünün de bir zahmet maliyetine katlanacağı itfaiye merkezleri kurulsun.
Paylaş