Paylaş
Normal koşullarda seçimlere giderken yükselmesi gereken tansiyon; bu kez yolsuzluk ve terör iddiaları, soruşturmalar, tutuklamalar, karşılıklı suçlamalar ve sokak hareketleriyle tırmandı. Sokak protestoları her zaman provokasyon riskini beraberinde getirir, özellikle de uzadıkça. Diğer yandan o protestolarda ya da sosyal medyada annelere, eşlere, çocuklara kısaca aileye edilen küfürler ahlaksızlıktır, asla kabul edilemez. Buna hakaret denir ve suçtur. Bu genel tabloyu sizlerle paylaştıktan sonra...
◊ Dünyada ve bölgedeki gelişmeler ile ekonomideki gidişat göz önünde bulundurulursa, Türkiye’nin kendi içinde birliği ve huzurunun hayati öneme sahip olduğu unutulmaması gerekiyor. Tam da bu nedenle kutuplaşmanın önüne geçmek siyasetteki her aktörün önceliği olmalı.
◊ Seçime aylar kala siyasette tansiyonun yükselmesi anlaşılır olabilir; ancak henüz seçimlere en az iki yıl varken; gerginliğin hukukun sınırlarını zorlamaması, demokratik olgunluk açısından hayati önemdedir.
◊ Siyasi aktörler açıklamaları, kararları, eylemleri ve çağrıları ile gerginliği arttırdıkça, kutuplaşmış bir topluma yansımaları hiç kimsenin istemeyeceği sonuçlar doğurabilir.
ADALET VE ERDEM
Kimsenin suç işleme hakkı yoktur, her kim yasalara aykırı hareket ederse gereği tabii ki yapılmalıdır. Ancak hepimizin unutmaması gereken temel bir ilke var: Hukukun üstünlüğü ve kamu vicdanının huzuru. Son yaşanan gelişmeler çerçevesinde şu hususların altının çizilmesi gerekiyor;
◊ İddialar hukuki zemine mi dayanıyor, yoksa siyasi bir tartışmanın parçası mı? Tam da bu sorunun gündemde olması nedeniyle yargı süreçlerinin hassas ve şeffaf yürütülmesi gerekiyor.
◊ Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı tecrübeler, kamuoyunun artık her gelişmeyi dikkatle süzgeçten geçirdiğini, meseleleri yalnızca yargı kararlarıyla değil, vicdani ölçülerle de değerlendirdiğini gösteriyor.
◊ Hukuka olan güven, sadece mahkemelerde değil, sokakta, evde, iş yerinde; hayatın her alanında hissedilmeli.
◊ Aksi takdirde adalet duygusunun zedelendiği bir toplumda, kutuplaşma derinleşir, huzur zedelenir, aidiyet duygusu zayıflar.
◊ Siyaset geçicidir, ancak adaletin bıraktığı iz kalıcıdır.
◊ Geçmiş tecrübeler, mağduriyet algısının siyasi sonuçlar doğurduğunu Türk siyasetine defalarca gösterdi.
◊ Bu süreçte hukuki zeminde sağlam adımlar atılması, kamu vicdanında soru işareti bırakılmaması gerekir.
◊ Sadece hukuka yaslanarak yürüyen hiçbir süreç, ülkeye zarar vermez.
YÜKSEK SAĞDUYU ZAMANI
◊ Bölgedeki ve dünyadaki gelişmeler, ekonomideki olumsuz tablo, emeklinin bile ikramiyesi için gereken düzenlemenin Meclis’ten geçemediği göz önünde bulundurulursa; yüksek tansiyon yerine, yüksek sağduyu ortamına acil olarak geçilmelidir.
◊ Bugün yaşanan her gelişme, sadece bugünü değil, yarının siyasi dengelerini de şekillendirebilir. Bu yüzden atılan her adım, yapılan her açıklama hem hukuka uygun hem de toplumun huzurunu gözeten bir dille yapılmalı.
◊ Gün, kutuplaşmayı körükleme değil, ortak aklı savunma günüdür.
◊ Bu sorumluluk, tüm siyasilerin, devletin tüm kurumlarının ve yargı mensuplarının üzerindedir.
◊ Hukuk zedelenirse, sadece bireyler değil, kurumlar da yıpranır; adalet duygusu sarsılırsa, toplumsal bağlar çözülür.
◊ Türkiye’ye yakışan; sorunları hukuk içinde, demokratik olgunlukla çözmektir.
◊ Toplumun adalet duygusunu korumak, siyaset üstü bir sorumluluktur. Bu sorumluluğun bilinciyle ilerlemek, Türkiye’nin geleceğini de sağlıklı kılar.
Paylaş